Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Yerli ve millî bir aydının ardından

Yerli ve millî bir aydının ardından

Henüz yaşamadık(!) ama ölüm, terki diyar işleri, kalanların “gidenle” ilgili serencamı; her ne kadar içinde olsa da, hayattan, dünya faslından zor olsa gerek. Uzak yakın sevdiklerimiz bağlarımız vasıtasıyla, kederin azametinden anlayabiliyoruz bir parça.

 Babamın vefatı dolayısıyla telefon açmıştı. Söz sırasında “Acılar paylaşılmaz” demişti Değerli Gazeteci Yazar Seyit Küçükbezirci. Ateş düştüğü yeri yakardı.
Ama sözleri, bilgeliği, nezaketiyle yüreğimi serinletmiş hafifletmişti. Ki bu da bir paylaşımdı. Zaten daha ötesi duadan, gönül tellerini titreten bir iletişimden başka ne yapılabilirdi.
 En son görüşmemiz Şair Hasan Ukdem’in, yeni çıkan kitabının (Dün, Bugün Ve Sen) imza gününde olmuştu. Hastalığının boyutlarından, şahsıyla alâkalı ölümcül haberi duyan bazı kimselerin sıra dışı yas alametlerinden söz etmişti.  
Biraz heyecanlı olsa da kendine hâkimdi, ara sıra durumuyla dalga geçiyor, çevresiyle şakalaşıyordu ve sigarasını kahır karışık bir zevkle yine tüttürüyordu.
Ayakta, dik durmaya çalışan ve öbür âleme göçüşünden basit bir hadiseymiş gibi bahseden bir adam…
O haline rağmen, yine kültürel etkinliklerden geri durmuyordu. Güzel faaliyetlerde eli, fikri vardı. Hayrete düşüren zengin birikimi, renkli merakları, geniş ufkuyla sıra dışı, çok yönlü bir şahsiyetti.
 “Miryokefalon Zaferini 840. Yıldönümünde şehre kazandıran adam, yaşayan tarih”, tanımlaması yapılıyordu hakkında.
 Araştırmacı yazarlık, halk bilimciliği, arşivciliği, yayınevi kuruculuğundan, Türkiye’de ilk defa köyde gazete yayımlamasına; “Bulut Sağma/Suni yağmur yağdırma hareketlerine öncülük etmesine”.. “Sebzecilikte hibrit tohumlar üretim ve dağıtımına yurt çapında etkinlik göstermesine”, önemli itibarlı derneklerin kuruculuğuna ve taşıyıcılığına kadar nice dikkate değer çalışmaları bir ömre sığdırmıştı.
Selçuklulardan, Cumhuriyete uzanan bir Türklük şahsiyet ve onurunu ilelebet yaşatmak istiyordu.  
Konya sevgisi, tarih ve istikbal şuuruyla da şekillenmişti. Sözleriyle, yazılarıyla, eylemleriyle bunu delillendiriyordu.
Yetenekli yazar kadınlara ayrı önem veriyordu. Yazılarımızda, kitaplarımızda, özellikle mesela bazı genç yazarların gazetede köşe edinmesinde düşünce payı vardı. Destekler, teşvik eder, yol gösterirdi.
Edebî işlerdeki beğenisini, muhatabına çeşitli yollarla belirtirdi. Kitaplarımızı tanıtırdı örneğin. Yakınlarıyla, birbirimizle, üst kademeden şahıslarla tanıştırırdı.
Bazen kendimi haklı hissettiğim fakat nasıl karşılanacağını bilemediğim azıcık kaygı duyduğum bir yazıda; okuduğunu, mühim noktaları bildirir,  yüreği hoşlukla sevindirirdi.
Sık işittiğim sözlerinden biri “Ben zor beğenirim” di. Hâlbuki bilhassa ilgi ve sevgi duydukları hariç; kanaatimce pek çok kimseyi gönüllerdi.
Söz gelişi, adaletli bir tavırla, beğendiklerinden birkaç yazarı yanyana, peş peşe sıralamaya itina ederdi. Fazlasıyla takdir eder, cömert iltifatlarıyla mahcup bırakırdı.
Rüzgârın sert estiği zamanlarda; muhalefet, eleştirel bir bakış, hakkıyla gerçekleri ifade edebilmek, doğruların(ın)       arkasında durabilmek kolay değildir.
Bu itibarla onca sevdiğine rağmen, belki yalnız bir adamdı Seyit Küçükbezirci Beyefendi. Kalabalıklar içinde değildi. Herhalde hep hedeflerinin, ülkülerinin peşindeydi.
Armağan ettiği değerli taş, unutulmaz bir hatıra olarak, daima gönül köşemde kalacak.
Allah gani gani rahmet eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi