Uygurlar sessizce öl(dürül)üyorlar
Sessiz Olun Ey Müslümanlar!
Sizlerde sesinizi çıkarmayın Ey Müslüman Uygurlar.
Sakın ola sesinizi çıkarmayın. Sessiz olun, çünkü Ümmet uyuyor.
Doğu Türkistan'ın İslam Ülkelerinde bu güne kadar duyulmayan çığlığı nedeniyle Müslüman Uygur Milleti sessizce öldürülüyor.
Çin, 65 senedir işgalinde tuttuğu Doğu Türkistan'da rutin bir şekilde devam eden baskı ve zulümlerini her geçen gün daha da artırıyor.
Esasında 2015 yılında başlayan İslam'ın yasaklanmasının bu boyutlara geleceğini hemen herkes biliyordu.
Çünkü bu zulümlerin bir benzeri komşu ülkelerde daha önceki yıllarda komünist Rusya’nın işgali ile yaşanmıştı.
2 milyon metrekare yüzölçümüyle Çin Halk Cumhuriyeti'nin işgalinden sonra verdiği isimle Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde uzun yıllardır devam edegelen bir baskı politikası uygulandığı sadece Müslümanlar tarafında değil, bütün dünya milletleri tarafından biliniyordu.
Geçmişte Emperyalist Amerika ve Avrupa ülkeleri ile siyonist İsrail’in işgaline ses çıkarmayanlar önce Sovyet Rusya’nın sonra da komünist Çin’in Müslüman Ülkeleri işgaline sessiz kaldılar.
Tıpkı Avrupa’nın ortasında Bosna’nın işgaline sessiz kaldıkları gibi.
Doğu Türkistan'daki Komünist Çin’in baskı, zulüm ve katliamlarına başta Türkiye olmak üzere kısık seslerle de olsa itiraz eden İslam Ülkeleri yöneticilerinin son dönemdeki sessizliklerinden öte Çin’i destekler şekilde açıklama yapmaları zalimin zulmünün artmasındaki en önemli nedenlerden birisidir.
Görevi zalimlerin yapıp ettiklerine mazeret bulmak olan Birleşmiş Milletler adlı siyonist örgütün İnsan Hakları isimli izleme örgütünün son raporundaki rakamlara inanılacak olursa 1 milyonu aşkın Müslüman Uygur Türkü adı Sincan olan açık hava hapishanesindeki toplama kamplarında işkence görüyor.
Müslüman Uygur Türkleri’ne bu açık hava kamplarında güya politik eğitim veriliyor ve bu eğitimlerle topluma faydalı olmaları konusunda eğitiliyorlar.
Esasında ise bu sözde eğitim kamplarında ailelerinden koparılan insanlara zorla Çin ulusal marşı öğretiliyor, Mao Zedong'u anmak için şarkılar söyletiliyor, hiç yapmayanlar bir yana kendilerinden istenenleri yapmakta zorlananlar ise aç bırakılıyor, 24 saat ayakta durmak zorunda kalıyor ya da hücre hapsine yollanıyorlar.
Resmi olarak kabul edilmediği veya diğer ülkeler tarafından en azından gözlemci olarak bile bulunulamadığı için herhangi bir prosedüre de tabi olmayan bu kamplarda kalanlardan Müslüman Uygurlardan aylar boyunca haber alınamayanların ise basit sebeplerle kimi zaman toplu olarak kurşuna dizildikleri, kimi zaman da münferit olay olarak gösterilerek idam edildikleri yıllar sonra ortaya çıkabiliyor.
Çin’deki açık hava hapishanesinden dışarı çıkabilen Müslüman olsun veya olmasın tüm insanların söylediklerine bakılınca Çin’deki diğer şehirlerdeki yüz tanıma sistemleri ile donatılmış güvenlik kameraları ve her yerde geçmek zorunda oldukları dedektörlerin baskısı altında yaşayan kendi vatandaşlarının yaşadıkları hayatın Sincan Özerk Bölgesindeki kamplardaki hayattan çok da farklı olmadığı ortaya çıkıyor.
Sincan bölgesi başta olmak üzere Müslüman Uygurların baskıcı Çin hükümetinin gözetimi altında olmadan hareket etmeleri adeta imkânsız hale gelmiş durumdadır.
Bu baskılar öylesine bir hal almıştır ki Müslüman Uygur Milletini Çinlileştirmek için kamplarda topladığı Müslüman Uygur erkeklerin alındığı ve sadece ihtiyarlar ile kadın ve çocukların kaldığı Uygur evlerine birer Çinli erkek yerleştirilerek Müslüman Uygurların Çinlilerle zorla evlendirmeleri konusunda akıl almaz baskılar uygulanıyor.
Doğudan batıya kadar tüm ülkelerin ve milletlerin bütün bu olan biten zulümlerden haberleri de var ama sesleri çıkmıyor.
Bunun nedenini en açık bir şekilde Mevlana Abdülhamid isimli Sünni Müslüman lider “İslam ülkelerinin hükümetleri Çin ile olan ilişkileri nedeniyle sessiz kaldılar ve bu suça ortak oldular” şeklinde açıklamıştır.
Uygurlar, Kazaklar, Kırgızların çoğunluğunu oluşturduğu 35 milyonluk bir Doğu Türkistan Türklüğü toplumunu sistematik bir şekilde uyguladığı zulümle dinini değiştirerek dönüştürmek isteyen komünist Çin karşısında sessiz kalan tüm milletler ve idareciler tarihi sorumluluktan asla kurtulamayacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.