Tevbenin düşündürdükleri
İlk tevbe Hz. Âdem aleyhisselam ile başladı: “Ey Rabb’imiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Âraf, 23) Hitâbıyla başlayan tevbe, ilk insanın yüce Rabb’bine yaptığı ilk pişmanlık yakarışlarıydı. Daha sonra gelen insanların yaptıkları tevbeler, bu samimi yakarış zincirlemesine tâbi olmanın ifâdeleriydi.
Tevbe konusu kutsal kitâbımızda tam 87 defa tekrarlanan Müslümanlar için gâyet ehemmiyetli bir husustur. Tevbe, müminlerin Allah Teâlâ’nın yasakladığı davranışları işlediğinde pişmanlık içerisinde Cenâb-ı Hakk’a arz ettiği yalvarış ve bağışlanma talebidir, Tevbe, işlenen günahın giderilmesi, yanlışın telâfisidir, günahlardan pişmanlık duymaktır, günahı unutmamaktır. Tabi burada pişmanlığı temin edecek iç motivasyon çok önemlidir. Mâlesef bugün bu iç motivasyon kanalları tıkalı olduğu için insanlar Hak kapısına dayanıp mânevî bir arınma iklimine giremiyorlar. Sürekli günahlarla haşır neşir olan insanlar inandıklarından hızla uzaklaşıyor, yaşadıkları yanlışları kendi doğruları hâline getirerek göz göre göre sonu hüsran olan âkıbete doğru koşarcasına ilerliyorlar. Bu korkunç bir manzaradır!
Tevbe hakikatte zihinde tasarlanan güzel bir davranışın rûhî boyuta yansımasıdır. Gönlün hayrı işlemeye meyilli hâle gelmesidir. Bu durum elbette nasip işidir. Herkese tevbe etmek nasip olmaz. Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın; ‘Ben günde yetmiş kereden fazla tevbe ve istiğfar ediyorum.’ (Buhârî, Davaat 3) Uyarısını unutmayalım. Bilinsin ki her günah rûhu aşındırır. Hemen telâfisine bakılmazsa ruhtaki duyarlılık kaybolur, iman zayıflar bunun neticesinde mümin günahları rahatlıkla işleyen bir kişi hâline gelir. Tabi bu hal Müslüman için kötü bir durumdur. Ama eğer mümin, pişmanlıkla günahından tevbe etmeye yönelirse ‘kulluk bilincine’ geri dönmüş olur. Mümin yaptığı tevbenin neticesinde bağışlanmış olabileceğinin rahatlığı ile içi huzurla dolar, yüce Allâh’ın rahmetine erişir böylece kişinin imânı kuvvetlenir. Yüce Allah Kitâbı Hakîm’inde buyuruyor ki: “Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder. Kim tevbe edip yararlı iş işlerse, şüphesiz o, Allâh'a gereği gibi yönelmiş olur.” (Furkan, 70-71)
Peygamber aleyhisselam’da; ‘Her âdemoğlu günah işler. Günah işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.’ Buyuruyorlar. (Tirmîzî, Zühd 30) Rasûllullah aleyhissalâtu vesselam ashâbına günahtan kurtulmanın yolu olarak tevbeyi tavsiye etmişlerdir. Hz. Allah Celle ve Âlâ kullarının günah işledikleri zaman tevbe etmelerini o hatâlarından vaz geçmelerini ve kendisinden bağışlanma talep etmelerini istiyor. İşte delîli âyet: “Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sâhibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azâbından korkarım.” (Hud, 3)
Tevbe ayni zamanda Hz. Allâh’a yakınlaşma hâlidir dolayısıyla bir zikirdir. Müslüman bu zikirden yüz çevirirse Allah Azze ve Cell’de ondan yüz çevirir. Allah Teâlâ’nın yarattığı kulundan yüz çevirmesi kul için en istenmeyen durumdur. Bir kul yaşadığı sürece bu feci duruma düşmemeli, devamlı teyakkuzda bulunmalıdır.
Müslümanların nefislerinin arzuladıkları, eğer yüce Yaratıcı’nın ‘yapmayın, bulaşmayın’ diye men ettiği şeyler ise onlara hiçbir şekilde tevessül etmeyip hevâ ve heveslerine kapılmadan, Allah Teâlâ’nın gösterdiği dosdoğru çizgiden sapmamaları gerekir. Aksi hüsrandır. Akıl sâhibi müminler, Cenâb-ı Hakk’ın gazâbına sebep olacak günahlarla aralarına mesâfe koyarak haramlardan uzak dururlar. Bu hususta gösterilen ihmalkarlık ve gevşeklik kişiyi günahlara meylettirir. Mümin kişi Rabb’inin her an kendisini görüp gözettiğini düşünerek Allah Teâlâ’nın hoşlanmayacağı yanlış bir işe kalkışmamalıdır.
Efendim hepinize bol tevbeli günler dilerim. Affedilenlerden olmak niyâzıyla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.