Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Tehlikeli diziler

Tehlikeli diziler

Dinî ve millî hassasiyeti, tarih bilincini diziler besliyor(!) gözüküyor.

Ertuğrullar, Osmanlar, Abdülhamitler; diğer taraftan okçuluk fasılları, börkler sarıklar her kusuru örten sakallar, sosyal medya kükremeleri, parlak kahraman(lık)lar… 

Ama aynı zamanda ekranlar, (yalan) perdeler, değerlerimizin en önemli tahrip sebeplerinden.

Mesela yemek yarışmaları; ekmeğin, nimetin, misafirin, sofranın azizliğini, adâbını yok ediyor.

“Biri Bizi Gözetliyor” programlarını çoktan aştık. Hepimiz birer gizli işleri(mizi)n teşhircisi, röntgencisiyiz artık.

Dizilerden belki daha vahim olanı; özellikle kadınlarımızın itibar ettiği gündüz programları… 

Türk toplumu zâni ve zâniyelerden müteşekkil sanki. (Çocuk, hangi meçhul babadan? Belki ecinnilerden peydahlamıştır Yaradan) 

Gayri meşru ilişkilerin gözlere kalplere sokulduğu bu yayınlara, muhafazakâr iktidarlar neden müsaade ediyor. 

Sonuçta belki de, toplumda bir ayrışmaya, kanıksamaya, uyarlama ya da içselleştirmeye sebebiyet veriliyor. Çelişkiler yumağı. 

Dizi veya film, genel ölçülere göre fazla seyretmeseniz bile, şimdiye kadar söz gelişi, kaç tane yastıkla, (istenmeyen kişiyi) boğma sahnesi seyrettiniz. 

İnsanlar peynir ekmek yer gibi, erişte keser gibi takır takır öldürülüyor. Ve en ucuz, pespaye katletme usulleri öğretiliyor. Ne kadar kolay, hızlı ve haklı(!) ve de hep haklı…

Bazı dijital platformlarda, anormallik, ahlâksızlık boyutu her dem yükseltiliyor. 

“Olmaz” diye bir şey yok. Teşvik edilen, ortaya çıkartılan; insanın behimî, hayvani tarafı. İşkence, cinsellik sahneleri alabildiğine uzatılıyor, önceden reklâmı yapılıyor.  

Medyada sırf izlemeye, konuşmaya, çekişmelere, sathî geçiştirmelere prim verilmesi. Önemli konu ve sorunların ağızlarda çiğnenmesi. 

Düşünceye, aydınlanmaya, farklı fikirlere yer vermeyen, en seviyesizinden siyaset, tartışma programları; bilim adamlarından müptezel mahalle kavgaları. 

Dizi.. Dizi…

Geri getir, yerleştir bakalım şefkati, merhameti, güzellik ve masumiyeti…

Bir müddet sonra belki her şeye, değere şüphe ile bakmaya başlıyor; şoklarla sarsılıyorsunuz, ruhumuz yara alıyor.

Kalpler iç(in)e dışa, patlamak üzere yüklü bomba, süfli saldırı silahları haline geliyor.

 …

Peşpeşe gelen felâketler, kazalar; pirüpak, ozon suyuna batmış yetkililer, egemenler.

 Sorumludur felekler; mesuldür en azından, en muhalifinden(!) kaderler; yeter ki değmesin ballı şanlı “muktedirlere” şom eller.

Terör örgütlerinin siyasi ayakları, bacakları, ilerisi gerisi(!) salkım saçak havarileri, kaçakları boy boy dizi dizi… Ah “özü” nasıl da yerler şerefsizler.

Yazmaya elin varmadığı çirkin, beter diziler. 

Ucuzdur vatan çocukları, harca gitsin, helaldir; bol keseden, dört yandan gelsin şehitler…

Tehlikeli diziler, büyüyüp gidiyor kestirmeden.

Vergiden kaçındığımız(!) kadar, katmerli yanılgılardan, peşin hatalardan, seri imalat aldanışlardan kaçınabilseydik keşke.

İnsan şerrin, iblis’ in hizmetçisi mi? Günün sorusu, sancısı?

“Eşref- mahlûkattır” diyenlerin dahli çok yaralarımızda. 

En acısı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi