Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Şubat Soğuğu

Şubat Soğuğu

Kış mevsimi beyazdır. Baharlar ise yeşil…

Lakin bu şubatların ikinci yarılarının bir adı yok, renk bağlamında. Açık yeşil bile denemeyen, zaten yeşillikten yana pek bir nasibi de olmayan, artık ‘beyazların’ da gökten düşmediği, çeyreklik, kış’ın verdiği son nefesin esintisi içinde solunum yapmaya çalışan, zavallı şubat sonları… Sorsanız, hiç kimse “Mevsim kıştır” da diyemez, “Bahardır” da diyemez, bu isimsiz 2 3 haftalık süreç için. Yani tıpkı eylül sonları gibidir şubat sonları da, bu bakımdan. Dolayısıyla, senede iki kez üzülürüm, bu tanımsız zamanlara.

**

En başta, renklerden bahsetmiştim. Sarı ve kırmızı arasındaki bir turuncu gibi, bu beyaz ve yeşil arasındaki görüntüye bir isim verememişiz, biz koskoca insanlık. Utanmalıyız. ‘Açık yeşil’ kolaycılığını ise, kesinlikle kabul etmiyorum. Kış ve bahar arasına sıkışan bu zaman dilimini, öylece ortada bırakmışız. Adsız ve böylece de sanki sahipsizmişçesine. Oysa bu bize, örneğin ‘turuncu’dan daha lazım olduğu halde, hem de, kısa bir süreliğine de olsa, birkaç hafta bu gerçekliğin içinde bizzat yaşamamıza rağmen… Nankör müyüz, neyiz? Bu günlerin rengi ve ismi nedir, cismi havada asılı dururken?

**

Tıpkı doğum yaparken can veren bir ana gibi, kış mevsimi de, baharı doğuruyor şimdi. Hem semayı, hem de yeryüzünü inleten bir doğum bu, üstelik. Aşağı yukarı 10 gün süren uzunca ve acılı bir doğum. Bu can çekiş, inleyiş ve verilen bu son nefes esintisi de, yeryüzüne ‘cemre’ diye düşecek, bugünlerde. Ardından suda ve toprakta yankılanacak, bu derinden gelen iniltiler. Yalnız dedim ya, henüz ortada; havada, suda ve toprakta hiç birisi yokken, 9 aylık hamileliğiyle bir Kış salınmakta ortalıkta, geriye kalan 10 günlük ömrünü de, bu doğumu yaparken, can çekişerek tamamlayıp bitirmek üzere. (Bilmeyenler için hatırlatalım ki, gebelik süresi 9 ay 10 gündür.) 10 gün sonra, ilk baharın ilk adımlarının seslerini de duymaya başlarız hem zaten, öyle değil mi?

Yeşil, kendisini, mavi gökyüzünde bile gösterir hale gelinceye kadar yeşerecek olan doğadaki ilk kıpırdayışı görmek için, penceremden dışarıya bakmaya başladım bile, birkaç gündür. Evet biraz fazla erkenci davrandım sanırım. Ama kaçırmak istemiyorum o doğum anını; ilk tomurcuğun belirişini ve çiçeklenişi. Henüz kediler bile beklemedeyken, mart kedisini, sihirli bir değnekle ‘şubat kedisi’ne çeviresim var hem, aklıma gelen tüm çöpçatanlık taktikleriyle. Lakin bitkinin ve hayvanın canlanması, derelerin gürlemesi ve atmosferdeki o ılık bahar nefesini duyumsamak için önce, Kış’ın, doğumunu gerçekleştirmesi lazım. Umarım, gürbüz bir nur topu doğar ve cümbüşle dolu canlı bir nev bahar yaşanır, bu yıl. Öyle ya, her senenin bebeği farklı doğar.

İşte bu can pahasına verilen mücadeleye; yerde gökte yapılan kıyasıya doğuma, can verişe, alışa, canlanıp dirilmeye, ölüp ölüp yeşermeye de, bir renk yakıştıramamışız ya, ben ona yanarım bir. Haydi, bugünler için bir renk ismi bulun. ‘Açık yeşil’ i kabul etmiyorum yalnız, baştan söyleyeyim.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi