Sonsuzluk Elçisi
Hidâyet getirendi. Yol gösterendi. Ona tâbi olanlar müjdelenmiş; inkâr edenler lânetlenmişti.
Hz. Pir, O’nun için “Efendimiz, ilâhi hikmet şarabını sunan bir saki değil; bizzat kendisi tanrısal meyle dolu olan ve insanlığa sunulan bir kadehti”i diyordu. İçtikçe içiliyor ve kanılmıyordu. O kadehin içine âlemler dolmuştu.
Efendimiz öyle bir güneşti ki; ondan ışık almış Hz. Mevlâna, Yunus gibi sevgi besteleri; çamura, sırf dünyevîliğe batmış kibirli akla karşı “aşkla” seslenmiş ve “Mustafa(A. S.)’ın huzurunda aklı kurban et. “Hasbiyallah” de, yani “Allah bana yeter”ii de buyurmuşlardır… Efendimiz, aşktır, aşkın merkezidir. Aşkın huzuruna, gönlün eşlik etmediği, kuru akılla, terbiye görmemiş ruhla varılmaz; nefsin aklını kurban gerektir. Mesnevi’de ayrıca korkusuzca ve ihlâsla dinimizi yaşamamız; Muhammedî Yol’a sarılmamız hususunda dikkat çekilmektedir.
Oysa biz Müslümanlar, her devirdekinden fazla gaflet, hüsran içindeydik. Âdeta dinimizden utanır hale gelmiştik. İnsanın içindeki kötülüğü özellikle ortaya çıkaran ve geliştiren isyankâr bir çağda, saldırıya uğramış yaralıydık, derin uykulardaydık. Büyük tehlikeler içindeydik ama aymazdık. Yüce Peygamberin, hayatı hepimize örnekti, dönüp bakmazdık. O hayatın içinde nice savaşlar ve barışlar da vardı; mânâyı anlamazdık.
Dr. Haluk Nurbaki’nin ifadesiyle; iki kavram hayatımızda önemliydi: “Uhud ve Bedir sırrı”. “Bedir’de inançsızlara ilâhi tokat inmiş ve İslâm zaferler zincirinin kapısını açmıştı. Uhud’da ise inananlar kan kaybetmişti. Şimdi yine hem ülkemizde, hem dünyada Uhud sırrı yaşanmaktadır. Şahsî hayatımızda ve milletlerin kaderinde de, iman sırrı hep bu Bedir-Uhud hikmeti ile yaşar”.iii Eğer; Fahr-i Kâinat Efendimiz’e sımsıkı tutunursak, “Mekke’nin Fethi” yolu açılacaktır; yani Müslümanlar yine kazanacak, yükselecek, hâkim olacaktır. Kalp Medeniyeti kurulacaktır… Efendimiz anahtardır.
Son Elçi; “mücessem sevgi; baştan aşağı güzelliktir”.iv Gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin letafeti ve bilgelikleri toplanıyordu üzerinde.
Gül şairi, düşünce ve gönül adamı Sezai Karakoç’a göre:
“Her peygamber, O’nun bir cephesiydi. Bütün cepheler O’nda bütünlendi. Bu yüzden, ‘din O’nda tamam oldu”.. “Hz. İbrahim, O’nun Milleti’ni kurdu, O’nun adına putları kırdı, O’nun sevgisi ve sevgililiğiyle Allah’ın dostu oldu”.. “Hz. Musa, O’nun Toplumundan, Toplum kuruculuğundan bir muştuydu. Hazreti Musa’ya ‘sen göremezsin’ dendi. Bu, ‘O görecek’ demekti”.. “Hazreti Yahya, umutsuzluğun en kabarık bir anında O’nun sesini yükseltti. Tebliğ sesini. Kılıçtan keskin sesi. Şehadeti, O’nun zuhurundan bir haberdi”… “Yitik Cennet, Yeniden Bulunmuş Cennet’e dönüştü O’nda.”v
“Sanki bütün peygamberler yanında ve beraberindeydi. Ashâbından her biri bir peygamberi temsil ediyordu. Hazreti Ebu Bekir Hazreti İbrahim’i, Hazreti Ömer Hazreti Musa’yı, Hazreti Osman Zekeriya Peygamberi ve Hazreti Ali Hazreti İsa’yı. Ve öbür sahabelerden her biri bir peygamberi. Bunun içindir ki: “Benim sahabelerim, Ben-i İsrail Peygamberleri gibidirler.” buyurdu.”vi
“Allah’ın kölesiyim” diye beyan etmişti. Zenginlik, iktidar, dünyevî süslerin değil…
Özel muamele görmüş, seçkinliği çocuk yaşlarda belirmişti. Göğsü yarılmış, genişletilmişti.
Çocuk, hayvan ilgisi, varlıklara olan derin şefkati, ümmet sevgisiyle de yükselmişti.
Sadece öte dünyayı temsil eden bir peygamber değildi. “Evlilikleri, onun dünya hayatını kabul ettiğini”vii; beşerî tarafını gösteriyordu.
Dindarlığıyla, yaptığı ibadetlerle öne çıkmıştır. Günde 70-100 kere dua ediyordu; topukları şişinceye kadar namaz kılıyordu. Hz. Peygamber, ilk önce, insanı Allah’a bağlayan ve kendisini Allah’ın teveccühüne mazhar kılan derin bir takvaya sahipti.
Özelliklerinden biri de; bağışlayıcı olmasıdır. Hz. Vahşi’yi bile affedebilmiştir.
“Dinde zorluk, zorlama yoktu”. “Kısasta hayat vardı”. Ama af.. ondan üstündü. Çünkü: hayat gibi sınırlı bir levhaya nişan almıyordu. O, ebediliği kucaklıyordu.viii
“O, özü itibariyle denge ve sükûttur: Beşerî açıdan denge, Allah’ın karşısında da sükûttur”. Hamd edendir. “Kerem sahibidir. Ki büyük âlim Gazzâlîye göre, bütün amellerin aslı keremdir, çünkü Allah kerîmdir”. ix
Merhametlidir. Ancak, Allah düşmanlarına karşı; kararlı ve mücadelecidir…
Ayın ikiye bölünmesi, en önemli mucizelerindendi. Hâlbuki ay; asıl harikayı görmemekte direnenleri uyarmakta, peşine düşmemiz icap edeni, esas mucizeyi işaret etmekteydi.
Efendimiz, bilindiği gibi Resûldür. “Resûl, Allah’ın dünyaya ve kendilerine yol gösterecek kadar sevdiği insanlara olan merhameti sebebiyle gönderilmiştir. Bu yüzdendir ki Hz. Peygamber, ‘Allah’ın âlemlere rahmetidir.”x
Vakarlıdır. Onun “Vakar yönü, (…) esas olarak hakikat aşkıdır. Eşyanın hakikatini görmek ve Hakikat’i her şeyin üstünde sevmektir. Hakikat’ı sevmek, kendisi hakikat olduğu gibi adlarından biri de el-Hakk olan Allah’ı sevmektirxi
“O, Cennetin bir kapısı değil, Cennet’in ta kendisidir.”xii
Ümmidir. “Hz. Peygamber’in ümmî oluş keyfiyeti, her şeyden önce, beşerî olan her şeyin Allah önünde yok oluşunu ifade eder. Peygamberin ruhu, İlâhi Kalem önünde bir tabular rasa (yazılmamış temiz levha) idi”xiii. “Ümmiydi fakat bütün peygamberlerde bulunması gereken ve bulunan sıfatlardan fetanete, yani yüksek derecede akıl, zekâ, iz’an ve idrake” hatta onlardan da ileri meziyetlere haizdi.xiv
O, taklit edilmeliydi. En büyük, en ulvî insandır. Ahlâk ve fazileti en mükemmel şekliyle şahsında gerçekleştirmese ve yüz yıllardır bunlar uygulanmasa biz bilmezdik.
“Hz. Muhammed’in erdemlerinden başka erdemler yoktur, o halde o erdemler Onu örnek alan herkeste ancak tekrar edilebilirler işte ancak bu erdemlerle Hz. Peygamber ümmeti içinde ebediyen yaşar gider (…) Hz. Peygamberi sevmek demek, pratik olarak, Sünnet örneği içinde bütünleşmek demektir.” xv
Ancak, O’na tâbi olmakla âhengi, barışı yakalayabilir, dünyada huzura kavuşurduk.
Yepyeni bir düzen kurmuş; Cahiliye Devri’nden, Saadet Asrına dönüşen, büyük bir ruh inkılâbı meydana getirmişti.
Bir iç nizam tesis etmiş; esaslarını ortaya koyarak, ruhumuzu esaretten kurtarmış, hürriyetimizi vermişti.
Şefaat yetkisi, önde gelmekte ve tüm Müslümanlarca O’nun şefkati merhameti hissedilmektedir… O, ilk yaratılandı. Yaratılmışların en şereflisiydi.
“Allah’la öyle yakınlık anları oldu ki, O anlara ne bir peygamber, ne bir melek aşinâ olabildi.” xvi
“Allah’a her yakın olan şey güzel ve mübarektir. Bu cihetten bakacak olursak, Allah’a en yakın olan Hz. Muhammed Mustafa’dır ve bu yüzden de Yaratılmışların içinde en güzelidir.” xvii
İman ve imansızlık arasındaki sınırlar, insaniyet bilgisi, tekâmül, aşk; hep O’nun sayesinde bilindi.
“Hakikatin eylemiydi erdem”; “şiir, bilim, tasavvuf… musiki, mimari… Savaş, barış ve düzen, yeni ve yüceliğe ayarlı olarak tekrar doğdu bu erdemden.” xviii
İnsanlar arasında hürriyet ve eşitlik getirdi. Adildi, güvenilirdi.
Halen yaşamaktaydı O. Daima diriydi. Ve ebediyen yaşayacaktır. Çünkü Sonsuzluğun elçisiydi…
…
Mübarek Ramazan ayının; birlik beraberlik içinde, hayırlara vesile olmasını, huzur ve güzellikler getirmesini niyaz ediyorum.
i- Annemarie Schimmel, Hz. Muhammed, çev: Okşan Aytolu; Profil Yay, sh.65.
ii- Mesnevi’den Seçmeler, Haz: Dr. Yakup Şafak, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yay. Sh.55
iii- Haluk Nurbaki, Kutsal Mücadelem, Damla Yayınevi, 1998, sh. 133
iv- Annemarie Schimmel, Hz. Muhammed, çev: Okşan Aytolu; Profil Yay, sh. 41
v- Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, 2006, sh. 131
vi- Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, 2006, sh. 132
vii- Annemarie Schimmel, Hz. Muhammed, çev: Okşan Aytolu, Profil Yayıncılık, sh. 54
viii- Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, sh. 136
ix- Frithjof Schuon,‘Hz. Peygamber’, Yedi İklim, sh.205, özel sayı: 194
x- Seyyid Hüseyin Nasr; İslâm, İdealler ve Gerçekler, İz yayıncılık, 1996, sh. 96)
xi- Nasr, age, sh. 94
xii- Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, 2006, sh. 130
xiii- Seyyid Hüseyin Nasr; İslâm, İdealler ve Gerçekler, İz Yayıncılık, 1996, sh. 96
xiv- Abdullah Uçar, Milletimizde Peygamber Sevgisi, Konya 2009, sh. 22
xv- Frithjof Schuon, ‘Hz. Muhammed Olgusu Üzerine Toplu Bakışlar’, sh. 224, Yedi İklim, özel sayı: 194
xvi- Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, 2006, sh. 133
xvii- Rabıa Christıne Brodbeck, Hz. İnsan, Sufi Kitap, 2007, sh. 121
xviii- Sezai Karakoç, Yitik Cennet, Diriliş Yayınları, 2006, Sh. 136
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.