DİSİPLİN-9- Terbiye İşinde Acelecilik Kolaycılıktır
Çocuğumuzu, kötü bir davranıştan vazgeçirmek için cezalandırmak yerine, o davranışın sebebini ortadan kaldırabiliriz. Ancak bunu nasıl başaracağımız çok önemlidir bizim için. Çoğunlukla beğenmediğimiz bir davranış geliştiren çocuğumuza hemen kızarız.
“Ben sana kaç defa söyledim eşyalarını ortalıkta bırakma diye.”
“Yemeğe başlarken ellerini yıka diye sana öğretmedik mi?”
“Tembellik etmenin sonucu başarısız oldun iyi mi oldu şimdi? Babana nasıl söyleyeceğiz?”
Bunlar acelece, çabukça uygulanan, kolaycı yöntemlerdir. Oysa bu neticesiz kolaycılık yerine, çocuğun yapmasını arzu ettiğimiz davranış üzerinde durulsa daha yerinde olur. Çocuk istenilen davranışı işlediğinde onu taltif edip, ödüllendirebiliriz. Beğendiğimizi belirtip, devamını getirmesi için teşvik edebiliriz. Başarılarını takdir ederek çocuğu yüreklendirebiliriz. Sevgili anne ve babalar lütfen önemsiz hatalar üzerinde durmayalım. Zaman içersinde onların kolaylıkla düzeltilebileceğini göreceksiniz. Büyütmeden, sabırla tahammül edelim inşaallah.
Anne ve babalar olarak başlangıçta, olumlu gördüğünüz her davranışı destekleyebilirsiniz. Davranış geliştikçe teşviki azaltabilirsiniz, iyice yerleşince de desteği kesip, yenisine başlayabilirsiniz. Ancak öğreteceğiniz şeylerin aşama aşama ve çocuğun yapabileceği kolaylıkta olmasına dikkat edin. İyi bir alışkanlık kazandırıp, kötü alışkanlığı yok etmek istediğinizde çocuklara bireysel yaklaşın. Bu durum, çocuğun davranışlarını olumlu yönde etkiler. Gelişim döneminde çocuğun çevresi incelenerek, ona, kendi kendine davranış geliştirme imkânı tanınırsa bu şekilde onun, sağlıklı bir kişilik geliştirmesine yardımcı olunmuş olur.
Çocuklar olumsuz davranış gösterdiğinde “yapma” demek yerine, “senden şöyle bir davranış beklerdim doğrusu” diyerek, beklediğimiz davranışın ne olduğunu çocuğunuza anlatmak yerinde bir davranıştır. Çocukla küçük yaşlarından itibaren onu önemseyen karşılıklı sevgi-saygı esasına dayalı iyi bir iletişim içerinde olmalıyız. Çocuğun davranışlarında olumsuzluk görüldüğünde ona katı bir disiplin uygulanması, baskı altına alınması, çocuğun kişilik gelişimini olumsuz etkiler. Böylesi olumsuz bir davranış görüldüğünde, önce, davranışın yanlışlığı uygun bir dille, anlayabileceği seviyede anlatılmalı ve ikna edilmelidir. Hemen ceza veya dayak gündeme gelmemelidir. Olumsuz davranışın tekrarı hâlinde çeşitli cezâi yöntemler denenebilir. Bunlar da; çocuğun sevdiği bir şeyden mahrum bırakılması, oyunundan alıkonulması, arkadaşlarının yanına gönderilmemesi gibi kısa süreli cezâi yöntemler olabilir. Aynı olumsuz davranışlar yine devam ediyorsa, hafif yollu kaba etlerine vurulabilir. Yalnız yüze ne tokat ne de başka türlü katiyetle vurulmamalıdır. Zira yüze vurmak, dinimizce yasaklanmıştır. (1) Bunu yaparken kendi kızgınlığımızı gidermek, sinirlerimizi boşaltmak gibi bir gaye de olmamalıdır. Maksadın terbiye olduğu ve karşımızdakinin bir çocuk olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca bu durum, alışkanlık hâline de gelmemelidir.
Ancak, millet olarak, günümüzde disiplinin yanlış algılandığını gözlemlemekteyiz. Disiplin, çocuğa uygulanması gereken kurallar manzumesi olarak görülüyor. Ebeveynler toplumdaki mevcut değerleri çocuğa illâ da vereceğim derken kaba-sert-baskıcı davranışlar sergileyebiliyorlar. Muhakkak her ailenin evlerinde uyguladıkları, kendine has kuralları vardır. Meselâ, kimi evde hava kararınca çocuklar evde olmalı yahut yemekte bütün aile fertleri bulunmalı ya da akşam saat sekizden sonra eve geç gelinemez gibi. Bunun tam tersi hiç kuralsız, aşırı serbest aileler de mevcut. Her aile elbette ki öz değerlerini kendi evlâdına yerleştirmek isteyecektir. Yalnız burada “neyi” öğreteceğimiz değil “nasıl” öğreteceğimiz üzerinde düşünmemiz lâzımdır. Aileler yerleştirmek istedikleri değerleri bazen yumuşak bir şekilde verirken bazen de nefret ettirici olabiliyorlar. Hattâ tâbiri câizse, kimi zaman kaş yapayım derken göz çıkarabiliyorlar.
Disiplin kâidelerinin uygulanmasında bir problem de şurada yaşanıyor. Çocuğa benimsetilmek istenen davranışta anne-baba birlikteliği ve uyumu esastır. Eğer annenin yapma dediğini baba yap diyorsa yahut babanın yap dediğini anne bozuyorsa bu takdirde ortaya vahim bir tablo çıkıyor. Çelişkiler içinde kalan çocuk pek tabiîdir ki istendik davranışlar geliştiremiyor. Sonuçta güven bunalımına düşen, zayıf karakterli fertler yetişiyor. Ebeveynler olarak bu hususa dikkat göstermeleri şarttır.
Bizim burada sizlere belirtmek istediğimiz şey şudur; disiplini, anne babalar olarak, çocuğunuza kavratmak istediğimiz kuralların ne pahasına olursa olsun uygulanması gereken kâideler bütünü olarak görmememizdir. Disiplin uygulanırken meseleler içinden çıkılamaz hâle gelebiliyor. Bu kâidelere anne babaların sert-katı mizaçlı olması da eklenirse, durum daha da vahimleşiyor. Şüphesiz anne ve babaların karakterlerindeki yumuşaklık veya sertlik disiplin kurallarını uygularken iyice belirginleşiyor. Ebeveyn yapacağım derken yıkıyor, kırıyor, incitiyor. Hattâ öyle ki çocuk kendisine verilmek istenen şeyden ömür boyu nefret ediyor, dünyası kararıyor. Lütfen anne babalar olarak neyi, ne zaman ve nasıl vereceğimiz konusunda bilinçli olalım. İletişim çağında yaşıyoruz. Yeni yöntemler araştıralım, bulalım. Çevrede bizlere yardımcı olacak danışmanlık müesseseleri bile var.
Güzel Ramazan günlerine Merhaba demekle başlayacağız yeni yazılarımıza. Sizlere bu yazı dizimizle faydalı olabildiysek ne mutlu!
-------------------------------
[1]- Müslim, Birr: 112-116
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.