Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Şehitler ve Colalar

Şehitler ve Colalar

Gittikçe şiddetlenen çatışmaların yaşandığı, peşpeşe şehitlerin sıralandığı, artık kurtarılmış bölgelerin konuşulduğu, teröristlerin ve sözcülerinin gemi azıya alıp, savaşın dillendirildiği bir dönemde, şehit ve gazilerimize özel bir önem verilmesi elzem.
Şimdiye kadar ortalıkta sadece buharlaştırılmış sözler uçuştu. Genel bir şehitlik örtüsüyle, PKK’lısı bile örtüldü, İslâm düşmanlarına kutsal paye iliştirildi. “Ölen PKK’lılara neden ağlamıyoruz” diyen savunmacı yazarlar ard arda dizildi.
Hiç değilse verdiğiniz rütbeyi, gözünüzdeki değeri de gösterecek hareketler, çıkışlar, anlamlı uygulamalara, askerler ve aileleri adına devletin sevgi ve şefkatine tanıklık etmeliydik. Böyle bir atmosferde o da çok görülüyor.
    Hâlbuki bakın Apo’nun esenliği için; uluslararası güçler yanında üst düzeyde kaç kurumumuz, hükümetlerimiz seferber ediliyor.
Aynı zamanda psikolojik bir savaş, bütün hızıyla yürütülüyor. Herhalde yanlış mesaj ve izlenimlere sebebiyet verilmemesi, devlet zafiyetine yönelik algı yaratılmaması lazım geliyor.
Çukurca'da 8 şehit verdiğimiz çatışmada, belinden yaralanan Jandarma Komando Onbaşı Erhan Yakut’u biliyorsunuz; yakın bir örnek… Erhan Yakut; kanlı çatışmadan yaralı olarak kurtuldu. Tedavisinin ardından İnegöl'deki evine istirahata yollandı.
Hakkari’den Van’a karayolu ile Van’dan Ankara’ya uçakla gelen Erhan Yakut, başkentten otobüsle İnegöl’e ulaştı. Babası Cengiz Yakut, psikolojik sorunlar yaşayan çocuğuna "Geldiğin hale bak oğlum. Seni buraya devletin getirmesi lazımdı" diyerek tepkisini gösterdi.
Borç parayla oğlunu askere göndermişti. Telefonla komutanları değil, arkadaşı aramıştı. Devleti büyüktü. Yenişehir Havaalanı'na çocuğunu uçakla indirip evine getirebilirdi.
Yaralı asker, Ankara-Bursa karayolunu sekerek geçip karşıdaki evine ulaştı. Esasen otostop yoluyla gönderilmediğine de şükretmeliydi.
Baba tepkisinde, hayal kırıklığında haklıdır. Devletten o kadarcık bir beklentileri de mi olmasın.
Bu gençler istikballerini, canlarını ortaya koyuyor; bazen yarım insan olarak, gizli bir yarayla kanayarak hayatlarını idame ettiriyorlar.
Kim arkalarında duracak, sırtlarını güvenle nereye dayayacak, destek ve itibarı nereden görecekler? Her şey ahrete, öte dünya mı bırakıacak?
Bilhassa, 6 arkadaşı şehit düşen bir askere en azından bir güç tezahürü, millet adına sahip çıkma düşüncesiyle titizlenilmesi, hassas davranılması gerekiyordu.
Mesele basit bir olay, yaralanma hadisesi değildir. Olayın sıcaklığında, tüm Türkiye’nin gözü üstünüzdeyken, dumanı üstünde yaygın savaşlar gündemdeyken, sizin safınızda mücadele edenlere gösterdiğiniz dikkattir, kıymettir.
Hissettirdiğiniz; kayıtsızlık, ehemmiyet vermeme, hatta belki gözden çıkarma, terk duygusudur.
Sevdiklerinizi yapayalnız, derin suskunluklar, en kötü hatıralarla toprağa gömmek, burgulu sorularla uğurlamak; katmerli kederler ise zavallı kahırlı ailelere düşen hisselerdendir.
 İşin bir başka hazin tarafıysa, gerçekler dile getirildiğinde “teröristbaşının”; yazar, gazeteci, aydın, öğrenci olmasıdır.
Daha vahim, berbat hadiseler de görülmüştü.
 Mesela, Hakkari’de uzaktan kumandalı mayının patlaması sonucu şehit olan binbaşımız Murat Özyalçın’ın, Van’dan İstanbul’a nakledilen naaşı da, kamyonet kasasında taşıtılmıştır.
Alanda yakınlarının yardımıyla ayakta zor duran Serap Özyalçın, şehit eşinin naaşını ilk kez beyaz bir kamyonetin kasasında gördü. Hangi birine yan(a)sın.
Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde meydana gelen helikopter kazasında şehit olan Piyade Uzman Çavuş Regaip Şahin’in, cenaze merasimini ise sanırım tarihe geçecekti.
Sakarya’nın Serdivan İlçesi’nde, bir bakanın da katıldığı cenaze töreninde şehidin tabutu, “Mutluluğu Paylaş” yazılı kola ve dondurma firması şemsiyesinin altına konulmuştu.
Herhangi bir hazırlık yapılmadığı belli olan cenaze töreninde, taziye çadırı kurulmamış, şehit babası Hayrettin Şahin teessürlerini bildirerek, isyan etmiş, ilgisizlikten yakınarak; "Hiçbir şehit ailesi bizim kadar sabırlı değil. Ama garibanız, fakiriz. Zenginin oğlu olsaydı burada kimse kapımızdan ayrılmazdı. Biz garibanız buraya niye gelsinler ki" demişti.
En azından, ne büyük bir özensizlikle karşı karşıyayız. Oysa sözlerin değil, eylemlerin, göstergelerin, çıplak gerçeklerin gücü vardır. Gülünç nutukların, fiyakalı devletlû gözyaşlarının zamanı geçmiştir.
Böylesi bir ortamda, ister istemez mukayeseler yapılır, zeval manzarası uyandırıldığında karşı tarafın elini de güçlendirirsiniz.
Istıraplı şehit-gazi ailelerine; vatanı için çarpışan evlatları söz konusu olduğunda bir “hiçlik-beyhûdelik- mânâsızlık” duygusu yaşatılmamalıdır.
Bir savaş ihtimalinde, “Hangi dış ülkeye kapağı atabilirim” diyen kişiler çoğalıyor farkında mısınız?
Yarın gerektiğinde, canı sudan ucuz bu gençleri de bulamayacaksınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi