Seçme saçmalar
Saçma kelimesi, “bir değeri olmayan, yersiz tutarsız, mantıksız, aykırı söz ve hareket” gibi mânâlar taşıyor.
Masum(!) bir reklam sloganı: “Saçmalamaktan korkma” diyor. “Saçmalama” hedefi, saçma(lama) ya geniş bir kullanım alanı da açıyor; sürekli hataya davet…
İnsan her kafasına estiğini uygulamaktan, bir haddi aşmaktan, karşılaşacağı tepkilerden korkar. “Korkmayın” denildiğine göre, bir hudut çizilmesi istenmiyor.
Yanlışlardan ders alma, fazla düşünme, tefrik etme! Saçmalık özgürlüktür, hızındır, özgünlüğündür. Kendini yormana, zorlamana ne hacet!
Tıpkı “Ateş sizi çağırıyor” gibi.. Çağırırsa çağırsın, biz de çeker gideriz.
Alışır(!) kızarır geliriz, Allah korusun. Hangi ateş, davet ederse etsin. Ev sahibi kimin umurunda. Nefesimiz güçlüdür, üfler püfleriz.
“Kirlenmek güzeldir”; gerçekten güzel mi? Öyle kirler vardır ki, temizlemesi çilesi hayat boyu sürer. Geri dönüşsüz adımlar, basamaklar mevcuttur. Başını, ömrünü verirsin, kurtulmak, arınmak mümkün değildir.
Ne olacak, yıkarsan çıkar; biraz dindarsan (serbestçe günah işlersin, belki Kâbe’ye gidersin, cami yaptırırsın, yüklüce bağışta bulunursun) biter uçar gider.
Pişman olmaya, nedamete, kederlenmeye lüzum yok. Geçti gitti. Ânı yaşa. Ne mazi, ne istikbal için endişelenme.
Bir diğerinde başroldeki maymun-genç, ortalığı, kendi odasını/evini dağıtıp duruyor. Herhalde; ne de olsa atalarımızdır(!) taklit, saygı lâzım gelir, diye düşünülüyor.
İnsana yaraşır nizam, intizam size icap etmese; ey “dağınık sevenler bütün gün dağıtsanız” da; el âlem sizi çarpıp, armut gibi toplayıp çıkarıp, bölüyor.
Saçmala dur! Ne hoş.. içinde sorumluluk yok, ödev, kaygı yok; basirete, vicdana mahal yok…
İçsel bir sınır yıkılsın veya oluşmasın, muğlaklaşsın. Yeter ki, yasaklar ortadan kalksın.
Elbette insan münasebetsizce davranabilen, hata işleyen bir varlık.
Ancak bizim çabamız, yol ve geleneğimiz; ölçülü davranış, izan, tefekkür, güzel ahlâk gibi esaslar, eşref-i mahlûkat olma süreci üzerine kurulu. Diyorsun ki; hiç önemli değil.
Boş ver (bir dolduran bulunur), daima eğlen; iyiyi kötüden bile ayırt etme, hiç büyüme, hep ergen kalasın, sorun yok!
Bırak, ceremesini çevrendekiler çeksin. Zararlı itiyatların bulunabilir, şiddeti sevebilirsin, nefsaniyetin tavan yapmış olabilir.
İddiacılar, mukaddes kitaplar gürültü yapsa, haykırsa da, iki dünyayı gören var mı; bu âlem tek. Durma, yola devam et!
Gaye.. kendini tatmin, haz… Ulvî emeller; gayreti, bilgiyi, muhasebeyi, disiplin ve çizgiyi, duruş ile merkezi gerektiriyor zira…
Saçmala, üstelik toplumca birlikte, elele gerçekleşsin ki, hiç ilerlenmesin, tekâmül gösterilmesin. Zaman, üstünüze başınıza devrilsin!
Mütemadiyen birilerinin aşılamasına, tahakkümüne, boyunduruğuna mahkûm; zenci, köle, gebe olasın. Daima “geri kalmış ülkeler” seviyesinde, hep savunma hâlinde, tepe taklak kalasın.
Saçmala ki, sürekli, dinin, inançların horlansın. Devamlı aşağı(larda) dolanıp, yükseklere, zirvelere çıkılmasın.
Bırak, haçlılar “Fatihler” doğursun, yoğursun. Yönetimler, idareciler, saçmalığı şiar edinsin; dert değil. Mesele, şahsî konforumuz, dar alandaki hür kirlenip, paslaşmamız. Bize ne, atalarımız pür-yâre, uğunsun dursun!
Saçmaladığını zannettiğin egemenler, seni tanı(mlı)yor ama ne mahzuru var… Onların planlı programlı çalışmalarına, amaçlarına mani olmuyor.
Efendin(!) pozisyonunda hükmediyor; arzusunca, sevabına sana yürüyüş, gerileyiş, çürüyüş yolları sağlıyor.
Can sıkma.. bırak, muzafferlere, memleketler, gelecekler armağan kalsın. Bir şişe gazoz aç, hayatın tadı kapakta, keyfince kalsın.
Her yaştan deli kanlım; gam kasavet çekersen, canını albızlar(şeytanlar, cadılar) alsın.
Reklam meklam, hiçbir fırsat kaçırılmayıp, her seferinde, bütün cephelerden ayar verilmesi, belirlenmek; saçmaların açılması, kalpleri zihinleri vurması zoruma gidiyor.
Kimin adına, hesabına çalıştığını, yaşadığını bilmeyen, sağa sola saçılmış, ziyankâr, hüsran içindeki insancıklar…
Deyin bakalım, bizim Türk milleti olarak saçmalama lüksümüz var mı?
Saçmalıyor muyum dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.