Satılık Cenaze Namazı
Gittikçe daha cüretkâr, daha tehlikeli oluyorlar.
Şeytanî bir zekâ, küresel bir kuvvet, hızını arttırarak; içerdeki hempâlarıyla bütün değerlerimizle, gelenekle dilediğince oynuyor. En olmayacak şeyler bir araya, yan yana getiriliyor. Mefhumların tesir ve güçleri, mânâları yok ediliyor.
“İş” her şeyden önce ve kıymetlidir. Reklâm ve milleti uyandırıp(!) dalgalandırmak içinse; her fiil mubahtır, her vasıta kullanılabilir.
Cenaze namazı, ölüye saygı, son vazife. Namaz, büyük bir anlam; ulu bir çağrı. Cenaze namazı, ayrılığın, bir nirengi dönüm noktasının; Müslümanların çok değer verdiği, öte dünyaya gidiş ve girişin son merasimi, bir nihayet ve bir başlangıç... O da haraca mezada, sahneye düştü. Gösteriye dönüştü.
“Tesettür kıyafetleri hazırlayan bir giyim firmasının defilesinde üç erkek manken ilahiler eşliğinde podyumda cenaze namazı kıldı. Defilenin ilk bölümlerinde mankenler tempolu müzik eşliğinde yürüdü. Son bölümde ilahiler çalmaya başladı. Podyuma çıkan 3 erkek manken ayakta kılınan cenaze namazının hareketlerini yaptı.
Bu sırada arka plana projeksiyonla takke, tespih gibi dini unsurların görüntüleri yansıtıldı. ”(Basından)
Mekân olarak podyum seçiliyor. İçkili yerlerde sema çeşidinden, daha beter bir hareket. Mardin’de Kasımiye Medresesi’nde, haç şeklindeki podyumda; her ne pahasına olsun, hiçbir engel tanımadan gay modacılara defile yaptırılarak, değerlerin çiğnetilmesi gibi. Her sivri şahsiyet; programını uygulamada, yardım görüp, himaye edilmede bu derece talihli ve vazgeçilmez değil. Başka örnekler de verilebilir.
Tepkileri görünce sonradan tevil etmek, gerçeği değiştirmiyor. Podyumda gerçekleştirilen bu namaz, neye, kime meydan okumadır?
Defilede el bağlayıp, cenaze namazı kılar gibi hareketler yaptığınızda, görünmez güçlere(Tanrı’ya falan değil); dünyaya, doların taçlılarına ve iblis baş(lar)ına selâm duruyorsunuz neticede.
Sanki aşikâr bir mesajla; namaz, ibadet, “din” hepsi gösteriye dâhildir, hiç birinin ehemmiyeti ve elbette sorumluluğu yoktur. Siz sadece sermayeye, patrona karşı mesulsünüz, kulsunuz deniliyor.
...
Mankenler, kara Ticaretin meleklerine selâm verdi. Kâr haneleri bol rakamlı olsun niyetiyle. Namazlar, niyazlar, İslâmi(!) markalarca ezilsin diye. Paranın iyi niyetli(!), bol karılı hükümdarlarına bahşiş diye verilsin hikmetiyle.
Allah’ın koyduğu emir ve kanunlarla, İslâmi hükümlerle böyle alay edilir; böyle karikatürize edilir işte. Hem de muhafazakârlar eliyle. Takkeyi önüne koyup, düşünmek gerek, neden niçin diye.
Ölüme, insana, ibadete(namaza) ve tabii en önemlisi Allah’a saygı yerle bir ediliyor.
Halka selâm verilmişmiş. Meğer bazıları indinde TEK BİR neymiş?
O Tekbirlerle kaç kişi şehit oldu. Kaç devletin temeli atıldı. Kaç ülkünün, davanın harcına “Allahüekber’ler” karıştı. Bugün kutlu kavramlar, mukaddesat üzerinde mankenler, ucuz kişiler salınıp tepiniyor.
Diğer taraftan halkta “anlam” değil, gösteri istiyor. Onun için her yerde mahalle şenlikleri, festivaller tertipleniyor. Nerdeyse senenin her günü bir kutlama.
Ramazanlar, dinî günler, bayramlar gittikçe aslî hüviyetinden sıyrılıp, “eğlencelik” görünüme bürünüyor.
Siyaset sahnesinde büyük gösteri ustaları oyları, puanları topluyor. Her köşede ticarî cambazlar, madrabazlar oynayıp zıplıyor.
“Yaşadığım sürece Kur’anın kölesi, Hz. Muhammed’in(SAV) yolunun tozuyum” buyuruyor Hz. Mevlânâ.
“Teşekkür ederiz biz almayalım. Bir porsiyon böreğinin yanında, Mevlevî raksını rica edelim!” diyor kalabalıklar minnetle şükranla.
Cenaze Namazı da satılıktır bazen. Zaten satılık olmayan hiçbir şey yoktur dünyada.
Duyuru: “Podyumda Cenaze namazı kılınır itinayla.”
Heder olmuş hayatlara, ziyan edilmiş ömürlere ve öldürülüp biçilmiş ruhlara El Fatiha!
Sevinsin Haçlılar! Acele, şikeyi hoş gören; zinaya cevaz veren, Kürtçe kıldıracak bir din adamı çağırılsın Cenaze namazına.
En nihayet o da çıktı meydana.
Şeytanî bir zekâ, küresel bir kuvvet, hızını arttırarak; içerdeki hempâlarıyla bütün değerlerimizle, gelenekle dilediğince oynuyor. En olmayacak şeyler bir araya, yan yana getiriliyor. Mefhumların tesir ve güçleri, mânâları yok ediliyor.
“İş” her şeyden önce ve kıymetlidir. Reklâm ve milleti uyandırıp(!) dalgalandırmak içinse; her fiil mubahtır, her vasıta kullanılabilir.
Cenaze namazı, ölüye saygı, son vazife. Namaz, büyük bir anlam; ulu bir çağrı. Cenaze namazı, ayrılığın, bir nirengi dönüm noktasının; Müslümanların çok değer verdiği, öte dünyaya gidiş ve girişin son merasimi, bir nihayet ve bir başlangıç... O da haraca mezada, sahneye düştü. Gösteriye dönüştü.
“Tesettür kıyafetleri hazırlayan bir giyim firmasının defilesinde üç erkek manken ilahiler eşliğinde podyumda cenaze namazı kıldı. Defilenin ilk bölümlerinde mankenler tempolu müzik eşliğinde yürüdü. Son bölümde ilahiler çalmaya başladı. Podyuma çıkan 3 erkek manken ayakta kılınan cenaze namazının hareketlerini yaptı.
Bu sırada arka plana projeksiyonla takke, tespih gibi dini unsurların görüntüleri yansıtıldı. ”(Basından)
Mekân olarak podyum seçiliyor. İçkili yerlerde sema çeşidinden, daha beter bir hareket. Mardin’de Kasımiye Medresesi’nde, haç şeklindeki podyumda; her ne pahasına olsun, hiçbir engel tanımadan gay modacılara defile yaptırılarak, değerlerin çiğnetilmesi gibi. Her sivri şahsiyet; programını uygulamada, yardım görüp, himaye edilmede bu derece talihli ve vazgeçilmez değil. Başka örnekler de verilebilir.
Tepkileri görünce sonradan tevil etmek, gerçeği değiştirmiyor. Podyumda gerçekleştirilen bu namaz, neye, kime meydan okumadır?
Defilede el bağlayıp, cenaze namazı kılar gibi hareketler yaptığınızda, görünmez güçlere(Tanrı’ya falan değil); dünyaya, doların taçlılarına ve iblis baş(lar)ına selâm duruyorsunuz neticede.
Sanki aşikâr bir mesajla; namaz, ibadet, “din” hepsi gösteriye dâhildir, hiç birinin ehemmiyeti ve elbette sorumluluğu yoktur. Siz sadece sermayeye, patrona karşı mesulsünüz, kulsunuz deniliyor.
...
Mankenler, kara Ticaretin meleklerine selâm verdi. Kâr haneleri bol rakamlı olsun niyetiyle. Namazlar, niyazlar, İslâmi(!) markalarca ezilsin diye. Paranın iyi niyetli(!), bol karılı hükümdarlarına bahşiş diye verilsin hikmetiyle.
Allah’ın koyduğu emir ve kanunlarla, İslâmi hükümlerle böyle alay edilir; böyle karikatürize edilir işte. Hem de muhafazakârlar eliyle. Takkeyi önüne koyup, düşünmek gerek, neden niçin diye.
Ölüme, insana, ibadete(namaza) ve tabii en önemlisi Allah’a saygı yerle bir ediliyor.
Halka selâm verilmişmiş. Meğer bazıları indinde TEK BİR neymiş?
O Tekbirlerle kaç kişi şehit oldu. Kaç devletin temeli atıldı. Kaç ülkünün, davanın harcına “Allahüekber’ler” karıştı. Bugün kutlu kavramlar, mukaddesat üzerinde mankenler, ucuz kişiler salınıp tepiniyor.
Diğer taraftan halkta “anlam” değil, gösteri istiyor. Onun için her yerde mahalle şenlikleri, festivaller tertipleniyor. Nerdeyse senenin her günü bir kutlama.
Ramazanlar, dinî günler, bayramlar gittikçe aslî hüviyetinden sıyrılıp, “eğlencelik” görünüme bürünüyor.
Siyaset sahnesinde büyük gösteri ustaları oyları, puanları topluyor. Her köşede ticarî cambazlar, madrabazlar oynayıp zıplıyor.
“Yaşadığım sürece Kur’anın kölesi, Hz. Muhammed’in(SAV) yolunun tozuyum” buyuruyor Hz. Mevlânâ.
“Teşekkür ederiz biz almayalım. Bir porsiyon böreğinin yanında, Mevlevî raksını rica edelim!” diyor kalabalıklar minnetle şükranla.
Cenaze Namazı da satılıktır bazen. Zaten satılık olmayan hiçbir şey yoktur dünyada.
Duyuru: “Podyumda Cenaze namazı kılınır itinayla.”
Heder olmuş hayatlara, ziyan edilmiş ömürlere ve öldürülüp biçilmiş ruhlara El Fatiha!
Sevinsin Haçlılar! Acele, şikeyi hoş gören; zinaya cevaz veren, Kürtçe kıldıracak bir din adamı çağırılsın Cenaze namazına.
En nihayet o da çıktı meydana.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.