Şaban ayı, sevgi ve Hazreti peygamber
Rasûli Zişân efendimizi ayı olan mübârek Şaban ayında, O Sevgi Âbidesi, Güzide Şahsiyet, Nur Nebî’yi biz satırlarımıza, siz de sadırlarınıza konuk etmeye, ne dersiniz? Haydi başlayalım. Vira Bismillah;
Müslümanların hayâtındaki ilâhî sevgi, Kâinâtın mutlak sâhibi Allâhu Teâlâ’ya ve Kâinâtın Eşsiz Nebi’sine olan muhabbette odaklanır. Allah (c.c) sevgisi, muhabbet kapısının anahtarıdır. O kapıdan girilince, peygamber sevgisi ruhları sarar. İşte bu ruh, ulvî âlemlere kanat açar. Sevgide ölçü, Allah Teâlâ’yı ve Rasûlünü seveni ve onların yolundan gidenleri sevmektir. Gönüllerinde yüce sevgileri bulunduranlar yücelirler.
Rûhun gelişmesi, neşvü nemâ bulması, olgunlaşması için, ilâhî sevgilerle beslenmesi şarttır. İnsan rûhu ilâhi sevgilerle beslenince, gönül iyilere-iyiliklere, hayra ve hayırlılara meyleder. Ahlak güzelleşir, zaman içinde kâmilleşir. En güzel davranışları seçkin şahsiyetinde derc etmiş olan, O en mükemmel insan modeli Peygamber aleyhisselâm’ı sevmek, yüreğimizi O’nun nezih sevgisine açmak, şu mübârek Şaban ayında biz Müslümanlara çok şey kazandıracaktır.
O ki, Şaban ayının Sultânı, insanlara dâima sevgi ve merhametle davranan, düşmanlarına dahi şefkatli olan bir sevgi âbidesiydi. O aleyhissalâtu vesselam, âlemlere rahmetti. Öfkelerin kızıştığı, dehşet veren kinlerin ortalıkta dolaştığı, anlaşmazlıkların artık son noktasının koyulacağı anda, O Rahmet Peygamberinin üç-beş cümlesi, öylesi sert ve haşin ortamları yumuşatmaya ve yatıştırmaya yetiyordu. Medine’de yıllarca birbirlerine düşmanlık etmiş olan Evs ve Hazreç kabileleri, O Güzide Peygamber’in rehberliğinde kardeşliğe ve dostluğa inkilap etmişlerdi. Âlemlere Rahmet Peygamberin rahmet tecellileri her yere, her insana, her canlıya nüfus ediyordu.
O ki, Şaban ayının Sultânı, her türlü maddi-mânevî donanıma sâhip olmasına rağmen asla övünmemiş, kibirlenmemiş, sâde bir kul olarak hayâtını devam ettirmiştir. Soy ve sopuyla gururlanmamış, kendi kimliğini unutmamış; ‘Ben ne bir kralım, ne de zorbayım. Bilâkis Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen kadının oğluyum.’ (İbn-i Mâce, Et’ime 30) Buyurmuştur. O’nun insanlara olan sevgisi âlemşümul olduğu gibi, bu sevgi rahmetinden hayvanlar dahi nasiplenmiştir.
İlâhî sevgilerin başköşesinde yer alan, Allâh’ın Sevgili Rasûlüne sevgi ve muhabbet göstermek, mümini Hak sevgisine ulaştırır. İçinde bulunduğumuz üç ayların şu güzel zemininde, bilhassa da Rasûlü Zişân Efendimiz’in ayı olan Şaban ayı, O’na olan sevgi ve muhabbetlerimizi tâzelemek için münbit bir zemindir. Allah Azze ve Cell’i seven O’nun Sevgili Habîbini de sever, O’na uyar, emirlerine itaat eder. Bunu zâten Hz. Kur’an söylüyor: “De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız Bana uyun. Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder.” (Âl-i İmran sûresi, 31) O halde Şerefli Rasûl’ü seven, O’na uyan, O’na tâbi olan bağışlanır. Bu ne büyük bir müjdedir mümin için!
Âlemlere hidâyet üzere, bütün bir insanlık için rahmet olarak gönderilen, insanlığa kitâbı ve hikmeti öğreten, dünya ve ahret saadetine erişmenin hakikatlerini bildiren bir yüce peygambere, bir bedel ödemeden ümmet olma şerefini lütfeden Rabb’imize ne kadar şükretsek azdır. Kâinatta en mükemmel insan modeli olan, ilim-irfan ve hikmet sâhibi, ümmetinin hakikatleri kavraması için, cansipârene gayret gösteren Nebî’yi muhterem, nasıl sevilmez? O’nu çok sevmemiz gerek. O aleyhissalâtu vesselam, insan sevgisinin taçlandığı yegâne şahsiyettir. O’nun sevgisi Müslümanlara hem dünya, hem ahret sermâyesidir. Bu sebeple şu mübârek ayda, Peygamber sevgisini kalbimizde derinleştirmenin tam da zamânıdır. Bunu zâten kendisi de istiyor;
‘Sizden biriniz; ben kendisine babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe iman etmiş olamaz.’ (Buharî, İman 8 / Müslim, İman 69-70)
‘Üç özellik vardır ki; bunlar kimde bulunursa, o kimse imânın tadına varmıştır: Allah ve Resûlü’nü her şeyden fazla sevmek. Sevdiğini yalnızca Allah için sevmek. Allah, kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.’ (Buharî, İman 9-14 / İkrah 1 / Edeb 42 / Müslim, İman 67)
Demek ki, Sevgili Peygamber aleyhissalâtu vesselâmı seveceğiz, hem de öyle çok seveceğiz ki, dünya ve ahrette değer adına ne varsa her şeyden daha fazla seveceğiz, O’nu candan aziz bileceğiz. Dahası yok, ötesi yok. O’nu sevmek, iman alâmetidir.
Şefaatine erişmek, cennette O’nunla buluşmak niyâzıyla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.