Peygamberi Çözüm
Tâkip ettiğiniz üzere son günlerdeki yazılarımın çoğunluğu ahlak üzerine oldu. Çünkü bugün en çok bozulan, en çok özünden değer kaybeden şeyin ahlak olduğu kanaatindeyim. Teşriki mesâi ettiğiniz insanların, iletişim içinde bulunduğunuz şahısların davranışlarında müthiş derecede kötü ahlakın izlerini görebiliyorsunuz. Zaman zaman doğru davranış sergileyen kırkda bir ender insanlara rastladığınızda; ‘Kaldı mı böylesi insanlar, Allah Allah’ diyerek hayretlerinizi gizleyemiyorsunuz.’ Doğru ahlâkî erdem arz eden insanlarımızın sayısında gittikçe bir azalma görüldüğü yaşanan bir vakıadır.
Hakikaten toplumumuzda her hususta olduğu gibi bilhassa da ahlâki konuda esef edecek düşüşler yaşanmaktadır. Büyüğü küçüğü, yaşlısı genci vâr olması gereken güzel ahlak esaslarından değil de toplumda yaşayan geçer ahlak kurallarından hareket ediyor. Babanın evde bir otoritesi yok, annenin bir saygınlığı bulunmuyor, çocuklar dünya tatlısı ancak evin yönetim kumandası onlarda. Eskiden baş tâcı olan yaşlılar ev halkının itelediği, ötelediği, istenmeyen ancak varsa da yalnızca parasından istifâde edilen bir varlık olarak görülüyor. Çocuklar alabildiğince özgür, saygı, hürmet, itaat onların defterinde ne gezer? Gençlerde sorumluluk, görev alma isteği körlenmiş, nefislerinin tutkunu bir vaziyetler dolaşmaktalar. Pek tabi bunun neticesinde olarak günümüzde gâfil, dünya düşkünü, uyuşuk, hazırcı bir yeni nesil türedi. Bunlar bireysel ahlâki çöküntüler… Ya toplumdaki sosyal ahlak bozuklukları, onlar da sırtımızdaki ahlâkî kamburlar!
Sosyal ahlak deyince bunun içerisine beşeri ahlak, kültürel ahlak, ticâri ahlak, siyâsi ahlak kâidelerini sokabiliriz. Hatta daha da genişletebiliriz ama gerek yok. Sâdece bu kategorilerde ayrı ayrı incelemeler yapsak çöküntüyü hemen fark edebiliriz. Beşeri ahlak içerisine girdiğimizde aile içi bireylerin iletişimlerine, akrabalık-komşuluk ilişkilerinin biçimlerine, iş arkadaşlıklarının-âmir-memur münâsebetlerinin durumlarına baktığınızda, ahlâki ölçü kaybını çok rahatlıkla anlayabilirsiniz. Kültürel ahlâki zâfiyetllerimizde ise ne kadar itibar kaybedildiğini medya bize söylüyor. Bir yabancı turist geliyor kandırmalar, malı satarken ki aldatmacalar, fuhuş yoluyla amaca ulaşmalar sonra öldürüp bir kenara atmaklar daha neler neler... Hoş yerli gezerlere de ayni muamele yapılıyor. Eskiden köylerde misâfirler için ‘Köyün misafir odaları’ vardı. Yeni gelen misafire bütün köy halkı ev sâhibi tavrı sergiler herkes gelip misafirle hoş-beş ederdi. Şimdi kimse kimsenin yüzüne bakmıyor.
Ticâri ahlakda da ayrı bir kayıp yaşanıyor. En küçük esnaftan en yukarıdakine kadar herkeste, malı olduğundan fazla fiata satma, çok kazanma, kusurlu malı kusursuz diye gösterme veya fiyatı konusunda; ‘Vallâhi şu kadara aldım’ kandırmacasıyla yemin etmeye kadar varan davranış bozuklukları… Esnafların birbiri hakkında atıp-tutması, müşteriyi gözünün içine baka baka kandırması, kısa yoldan köşeyi dönme mantığı, ‘Rabbena hep bana’ fikri, ticâri ahlaktaki müthiş çöküntüleri bizlere gösteriyor. Eskilerdeki ‘âhilik’ kavramına bugün ne kadar çok ihtiyaç var.
Siyâsi ahlaktaki düşüşler ise herkesçe mâlum. Halk tarafından seçilenlerin halkı ve değerlerini hiçe saymaları, halkı adam yerine koymamaları, onların inançlarına-kutsallarına saygı duymamaları kendilerinin milletine karşı nasıl ihânet içinde olduklarını ortaya koyuyor. Yanı sıra birbirlerine olan muamelelerindeki ölçüsüz ve nezaketsiz, söz ve tavırları hatta yumruklaşmaları, kavgaları, bunlar da neyin nesi? Hangi ahlâki normda böylesi yakışıksız davranışların yeri var? Bunlar seçilmiş örnek insan olmaları gerekirken topluma kötü örnek oluyorlar. Kendi aralarındaki kısır çekişmelerle, ortaya koydukları menfi icraatlarla insanlara kötü örnek oluyorlar.
İşte şu bir sayfada anlatmaya çalıştığımız olumsuz ahlak özellikleri, asla ve asla bizim değerlerimizi ve bizim ahlâk erdemlerimizi yansıtmıyor. Bizim değerlerimizde ahlak denince akla insanlığın en kâmil ahlâkını sergileyen ‘Peygamberimiz ahlâkı’ gelir. Bu ahlakta, kişisel olarak iç huzûru onunla birlikte de toplum huzûru esas alınır ve neticesinden de sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplum ortaya çıkar. Diyebilirsiniz ki; ‘Hani nerde? İslam dünyâsına baksanıza!’ Doğru ama onlar da yaşanan bu olumsuzlukların içindeler, yaşayan kokuşmuş ahlâki düzenden ister istemez Müslümanlar da nasiplendiler zira onlar da bu toplumun arasındalar.
Ne dersek diyelim bütün ahlâki bozukluklara tek çözüm Rasûllullah aleyhisselam’dadır. Sâdece Müslümanlar değil tüm insanlık artık ahlâkını vahyin gösterdiği ölçülere göre ayarlamak zorundadır. İnsanların kendi akıllarıyla ürettikleri doğrularla toplum ve dünya düzeni yürümüyor. Her şey ortada! Anarşi, terör, işkence, ölüm, zulüm, haksızlık ve adâletsizlikler bütün devletlerde yaşayan hâkim gerçekler değil mi?.
İslam ve peygamberinin getirdiği ‘Kur’an Ahlâkı’ ve ‘Peygamber Ahlâkı’nda barış-bereket ve selâmet vardır. Adâlet-merhamet ve ümit vardır. Bu örnek ahlak insanı; özüyle tanıştırır, yüce Yaratıcıya yönlendirir, diğer insanlarla ve tabiatla kaynaştırır. Hayâta hoşgörü, muhabbet, şefkat hâkim olur. Sabır, affetme, vicdan gündeme gelir, kötülükler engellenir istekle, bilinçle yanlışa düşmemeye çalışılır, düşülürse af isteğiyle duaya yönelinir, cana kıyılmaz. En büyük insanlık erdemi olan güven duygusu ve güvenilir olmak -ki onu bizim peygamberimiz daha 18 yaşındayken kazanmıştı- sergilenir. Bu duyguyla aileler-akrabalar-komşular birbirlerine kem gözle bakmazlar, yanlış iş yapmazlar. İslam ahlâkının getirdiği sorumluluk ile eşler birbirlerine, çocuklar büyüklerine, toplumu oluşturanlar herkese karşı güzel davranışlar sergilerler.
Bizim değerlerimizin yaşadığı toplumlarda âdeta bütün insanlık bize zimmetli gibidir. Hem emin olma hem de emâneti taşıma bilinci ile sosyal hayatta ‘Peygamberi özelliklerle’ hareket edildiğinde, toplumda infial çıkmaz, bozgunculuk yapılmaz, fitneye mahal kalmaz. Hikmet ve mârifetle hayat yolunda yürünür. İnanan insan kendisi zulüm yapmaz, kafa-kol kesmez, zâlim olmayacağı gibi zâlimin safında da yer almaz. O hep mağdurun ve mazlumun yanında olur. Yine peygamberin izinden gidenler doğayı Cenâbı Hakk’ın bir emâneti olarak görür ve tahrip etmez. Daha ne diyelim bugün İslam olanların ve olmayanların yaşadığı ahlâki kokuşmuşluktan kurtulmaları için ancak son Peygamber Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’ın getirdiği vahiy kaynaklı ahlak kâideleri çözümdür. Başka çözüm yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.