Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

O’nun geride bıraktığı nesil

O’nun geride bıraktığı nesil

Peygamber Efendimiz aleyhisselam, 23 senelik vâhiy hizmeti sonunda ahret âlemine intikal ettiğinde geride Arap yarımadası üzerinde Irak’tan Filistin’e kadar uzanan bir devlet bırakmıştı. Bu durum, o devirdeki insanların inandıklarını reddeden bir akîdenin mücâdelesini veren bir –kul- peygamber için inanılması zor, olağanüstü bir hâdiseydi. Zira çoğunluk O’na karşıydı. O aleyhisselam kutlu ‘Hakk’ı Tebliğ’ işine sıfırdan başlamıştı. Hakikaten O muhteşem Peygamber, Cenâb-ı Hakk’ın izniyle mucizevî bir iş başarmıştı.

Fakat asıl mucizevî bir iş daha vardı. O da şu idi; O aleyhissalâtu vesselam arkasında neredeyse dünyâyı bir baştan bir başa fethedecek donatıda bir nesil yetiştirmiş olmasıydı. Ki o nesil Doğu’da Himalayaları aşıp Çin Seddi’ne, Batı’da Kuzey Afrika’yı aşıp Okyanusa sonra Endülüs içlerine kadar varan çok geniş bir alanı İslam coğrafyasına dâhil etmişti. İşte asıl mucize burada idi. Mesele bu kadar büyük bir alanı fethetmek değil asıl mesele, o fetihleri gerçekleştiren Hak erlerini, babayiğitleri, eşsiz dava adamlarını yetiştirmekti. Bir nesilde her biri âdeta yıldızlara eş görülen, hakperest, özü-sözü dosdoğru, îmânı kâmil, ibâdet hassâsiyeti her şeyin üstesinde olma özeliklerinin vâr olması onları böylesi güçlü kılmıştı. Bu muhteşem özelliklere sâhip nesiller bugün de yetiştirilse yine ayni gayreti gösterecek nice fetihler ve Fâtih’ler çıkacaktır içimizden.

İşte bu başarı, nesil yetiştirmedeki sırda gizlidir. Peygamber aleyhisselâm’ın geride bıraktığı nesil, nasıl bir rahlei tedristen geçmişti ki bu başarılar elde edildi? Ve hâlâ O’nun gerisinde o coğrafyalardan İslam silinemedi. Tabi bunun pek çok sebebi var.

Top yekûn bütün ‘İnsanlığın En Güzel Örneği ve Önderi’, ‘vahyi tebliği hizmeti’ne sıfırdan başladı, dedik. Rasûlümüze ilk olarak “Oku” âyeti geldiğinde O önce korktu, ürktü, ve endişelendi. Sonra peygamberliğine kadar bir süreç geçirdi. O süreçte Cenâb-ı Hak, Nebîsini Cebrâil aleyhisselam vasıtasıyla eğitti, O’nu peygamberliğe hazır hâle getirdi. İşte aynen bunun gibi kendisine tevdi edilen kutsî bir dâvâyı tek başına götüremeyeceği için yüce Nebî’de, kendisine inananları –vahiy hakikatleri- ile eğitti. Bu hususta Allâhu Azûmüşşan’da yardım ve destek istedi, dua dua yalvardı.

Bir olan Allâh’a iman dâvâsını yaymak ve onu insanlığa ulaştırmak, düşmanlara yenilmemek ayni zamanda onların şerlerinden emin olmak için güçlü olmak lâzımdı. Elbette bu zor iş yalnız olmazdı. O halde her şeye temelden başlamak gerekiyordu.

İlâhi takdire göre; ‘hayâtın merkezinde insan vardı.’ Peygamber aleyhisselam insana yatırım yaptı ve başardı. Yüce Rabb’imiz bu başarının sırrını Kur’ân’ında şu şekilde izah ediyor: “O (Allah) ki Seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekledi.” (Enfal, 62)

Demek ki peygamberimizin başarısında 2 önemli sır var:

1-Allah Teâlâ’nın yardımı için hep O’nun yolunda olmak, emirlerine riâyet etmek, O’na âsi olmamak, tevbe ve duâya tüm samimiyetle sarılmak

2-Hak dâvâyı insanlara ulaştırmak için nesil yetiştirmek zira bu iş ancak müminlerin yardımı ile mümkündür.

İşte bunun için Peygamber aleyhisselam Medine’ye hicret ettiğinde ilk iş olarak mescidinin hemen dibinde bir ‘Suffa Medresesi’ açtı. Bu medreseye Bedir Savaşı esirlerinden okuma-yazma bilenleri medresedekilere okuma-yazma öğretmekle görevlendirdi. Maksat, fıtratta mevcut olan kâbiliyetleri geliştirerek ilim ile donatmaktı. Resûli Ekrem buradan ‘İslam Dâvâ’sını yüceltecek nice yiğit oğlu yiğitler yetiştirdi.

Bilindiği gibi büyük dâvâlar ancak büyük insanların omuzlarında yükselir. Peygamberimiz aleyhisselam ‘Hak Dâvâ’sını işte buradan yetiştirdiği büyük insanlarla el-ele, kol-kola, gönül-günüle, can-cana yürütmüştür. Yanında tıpkı Osmanlının vezirleri gibi dört büyük arkadaşı vardı. Bunlardan Hz. Ömer (r.a)’in Müslüman olması için Efendimiz aleyhisselam çok dua etti; ‘Ey Allâh’ım! İslâm’ı Ömer İbnu’l-Hattab ile güçlendir.’ Diyerek dua dua yalvardı.

Bütün yardımlar Allah’tandır, bütün hayırlar Allah’tandır. (Nisa, 79) Ancak Allâh’ın yardımı ve hayrın tecelli etmesi için de uyulması gerekenler vardır. Hak dâvânın tebliği için Hz. Ömer (r.a) gibi güçlü şahsiyetler gerekir. Efendimiz aleyhisselam be sebeple Hz. Ömer (r.a) için o duâyı yapmıştır. Sonrasında da Ömerîleri yetiştirmek adına çok gayret etmiştir. Abdullah İbnu Mes’ud, Sâlim Mevlâ Ebî Huzeyfe, Mu’az İbnu Cebel, Ubey bin Ka’b gibi nice Kuran ve İslam sevdâlısı hizmet insanları ‘Suffa Medresesi’nde Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın mübârek sohbetleriyle yetişmiştir.

Yazımızın sonunda bizler de, bu ‘Hak Dâvâ’nın devâmının ilelebet sağlanmasında planlı-programlı bir şekilde ayni şuur ve bilinçle, engin bir idrakle, hiçbir maddi ve mânevî fedâkarlıktan kaçınmadan böyle bir neslin yetişmesini, yetiştirilmesini arzu ediyoruz..

Zulümlerin yaşanmayacağı, Müslümanların muzaffer olacağı nice güzel günlere kavuşmamız niyâzıyla, şefaate erişmek duâsıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi