Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Ölmek üzereyiz hepimiz

Ölmek üzereyiz hepimiz

Sevimsiz, sathî gibi gözükse de, bir an tepki verdiğimiz, zihnin onayladığı ama içerlerde bir yerin itiraz ettiği itici cümleler…

Dünyaya gelirken, kimi yaşlı, kimi genç; “daha çok yapacak işim var” derken, gülümserken, keyif çatar, didişirken..

 “Vah Vah! Tuh tuh! Bu da mı başıma gelecekti” diye hayıflanırken; gazap sinmiş, öfke tüten kelimelerle (birbirimize) yürürken…

İşe, dövüşe, sevgiye, Dimyata pirince giderken..

Yunusları siygaya çeker, dünya dolmuşlarına binerken…

Sayısız düşünce, (üstünkörü) eylem içinde boğulurken biraz da(ha) ölmekte gibi miyiz?

Dökülen, çürüyen gövdemizi onarırken, ruhumuzun deliklerini antidepresanla tıkamaya çalışırken, her lahza ölmekte miyiz?

Başkalarının  göçüne ağlarken, sonra umursamazca yaşantımıza, suçlarımıza ve gafletimize devam ederken; kırar bozar, şiddetle kusar ve bin türlü yüzle rolümüzü oynarken.. ve boynumuza dolanmış semavi bir ip,  her gün bizi bir parça daha yukarı çekerken, bir nebze daha ölmekte miyiz?

Hep “Ben! Ben!” derken; hoptura zoptura koştururken, dümen çevirirken, tehlikeli oyunlar oynar, kıyametler koparırken, sayılı nefeslerini kim hesaba aldı.

Oysa güzelce, insan gibi yaşamak ve nefeslenmek,  almak v/ermek de vardı.

Kuyu kazar, sinek avlar, ortalığı birbirine katarken, velveleye verirken, âh alırken, İbrahim’i ateşe atarken..

 Zulme rıza gösterir, üç maymunları oynarken; bin bir hevesle Pandora’nın kutusunu açarken; 699.. bin lira aylığı cebe atarken..

Meselâ, sağlık sever bir hamfendi olarak, azîm bir hassasiyetle; tee Ankara’dan, tatil yapmakta olduğu İzmir Çeşmedeki otele, bakanlıktan tahsis edilen araçla, bir koli organik yumurta taşıtırken..

 Yoksullarla, eziklerle dalga geçerken; ve biz de devrandan hızla gelip geçerken..

Acep, her gün biraz daha ölmekte miyiz?

Yahut bazıları, yaşayışlarına bakılırsa acaba ölümsüz mü?

Meleklere de mi ayar mı çektiler; acaba öte dünya işlerini, kudretli soylu boylu şahsiyetleriyle hal mi ettiler?

Vaazlarıyla meydanı inletirken, hepten ahreti mi kalplerden sildiler.

Bir Yürek Satıldı dedi Romancı.

Müzayedede pazarlık hararetli mi geçti; pek mi ucuza gitti, kârımız neydi.

Yürekler yoksa sakatat cinsinden miydi neydi?

Ölümlerden döndük, ölüme yenildik.

Aslında mevti, mevtayı sevmezdik.

Birbirimizin ölüsü dirisi peşine düşerken, bilmedik kaç ölümle yittik.

Kaçımız,  canlı maskesiyle; vah’ı kalmış ölü, bedbin, kirli yüzlerimizi gizledik.

 Onca sahip olma tutkusuna rağmen, ömrün sonunda neye maliktik ya da neyle gittik.

Yürüyüşün sonu belliydi, toprak bizi beklerdi.

Kimileri için düğün dernekti ki gökler onu çekerdi.

Meseleli hayattan daima şikâyet ederdik; hâlbuki yaşamayı da bilmedik.

Düşünmez, önemsemezdik.. zaman işler, çarçabuk geçerdi.

Gözlerimiz kapanmıştı oysa ölmek üzereydik hepimiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi