Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Nasıl okumak isterseniz

Nasıl okumak isterseniz

Tüm ülke, herhâlde her konudan,  önümüzdeki meselelerden, vaziyetten memnun ki(!) özellikle aydın kesimin pek sesi sedası çıkmıyor. Seyircilik, gaflet, derin bir uyuşma durumu galebe çalıyor. 

Hâlbuki bilhassa siyasette; kirli, düşmanca bir dil hâkim olup ve topluma sirayet ediyor.

 Prof. Dr. Ahmet Alkan; bir ara milletvekilliği yapmış, akademisyenliği kadar, edebî çalışmalarıyla da tanıdığımız, “derdi olan” bir şahsiyet. 

İki bölümden teşekkül eden “Siyasetname” ve “Deveci ile Deve” şiirinde; politikacılara dokunmuş, bir anlamda içini, müşterek dertleri ortaya dökmüş. 

Keşke siyasilerimiz biraz da sanatla, edebiyatla, kültürel faaliyetlerle ciddi mânâda meşgul olsalar da; siyaset lisanına bir nebze nezaket, zarafet, nezahet girse.

İktibas ettiğimiz şiirler, Sayın Alkan’ın Sevda Mevsimi kitabından:

SİYASETNAME

Nasibinde yoksa fikrin çilesi,

Düşünme; “nasıl dolar fakir filesi”?

Böyle başlamış, sürer “gel” silsilesi,

Rahat olun efendiler, sefanız olsun.

 

Kimi gün dağdayız, kimi otelde,

Ayağına çabuktur, oynar her telde,

Gündüz nasıl olsa geçip gider de,

Geceye bakın efendiler, sefanız olsun.

 

 Hafta sonu geldi, yorgun düştünüz,

Seçim bölgesinde bilir üstünüz,

İçerde dışarda, bekler dostunuz,

Koşun efendiler, sefanız olsun.

 

Lidere verilir dolu dolu raporlar,

Sekreterler yazar, uzmanlar toplar,

Rengârenk dünyada, sahte PİAR’lar,

Yağ çekin efendiler, sefanız olsun.

 

Arada bir çıkar “çalışan vekil”.

İş varsa derler ki; “nöbete dikil”

“Hükümet olundu, sen geri çekil”

Bakansınız efendiler, sefanız olsun.

 

Seçimler yaklaşır, liste telaşı,

Kim olacak bakalım, listenin başı,

Görün nasıl olur “dostlar savaşı”,

Vurun efendiler, sefanız olsun.

 

Bin bir hayal ile dolarak geldim,

Vatana millete hizmettir bildim,

Yıllar var, rüzgâra karşı yürüdüm,

 Siz gidin efendiler, sefanız olsun.”

-2-

Sanırdım bir bahar dalını tuttuk,

Siyaset na’şının safını tuttuk,

Musallada bizi sal eylemişler.

 

Yürüyüp giderdim, bakmazdım geri,

Boncuk boncuk silip alnımda teri,

Tükense de yanmam gözümün feri, 

Lakin bir namerde kul eylemişler. (…)

 

Biriktir yıllarca fikrin terini,

Unutup ömründe zevkin demini,

Sadık kalacaksın ettin yemini,

Yine de zilleti bol eylemişler.(…)

 

Görmeden geçerler, vermezler selam,

Dilini bilmezler, söylesen kelam,

Kimisi bakandır, kimi de başkan,

Seni de onlara kul eylemişler.

 

Konuşmak mümkün mü? Dilimiz ayrı,

Hedefte birleşsek, yolumuz ayrı,

Bir ömrü verdikte ne kaldı gayrı?

Dün sağ olanları, “sol eylemişler.”  (Ahmet Alkan, Sevda Mevsimi, 2013)

Daha sonra, nazma çevirdiği bir fıkrada,  mühim bir soruna değinir. 

Zalim bir deveci ve çok eza ettiği devesi vardır, memleketin birinde.  Gün gelir, deveci hastalanır. Ölüm döşeğinde, helallik almak ister çilekeş deveden. “Son günüm. Yine de hakkını helal et bana” der.

“Deve mahzun; “hakkım helaldir, lakin

Seninle geçirdiğim bunca yıl; çetin,

Hepsini affettim. Sadece birisi hariç;

Beni bir eşeğe kul-köle eyledin”

Ahmet Alkan Hoca bu şiirleri, 1998- 1999 tarihinde yazmış ama değişen pek bir şey yok galiba. Hatta meseleler çetrefilleşerek devam ediyor. Haysiyetli seslerin soluğu ise, yeterince çıkmıyor.

Onun “Sakarya’ya Nazire” şiirindeki dileği, hepimizin hedefi:

“Bir ömür bekledik, kurtaracaklar diye,

Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Türkiye.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi