Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Mutluluk tellalıyız biz

Mutluluk tellalıyız biz

Kimse felaket tellalı olmak istemiyor ama memleketin neresine baksanız bir feryat yükseliyor.  Atanamadığı için genç bir öğretmenimiz daha intihar etti. 

Veriler, hadiselerin arka planı, gerçekler yeterince açık değil. Bir karatma örtüsüyle gizli. Rakamlar doğruysa, 2006’dan bu yana atanamadığı için intihar eden öğretmen sayısının 42 olduğu; 400 binden fazla öğretmenin tayin beklediği belirtiliyor.

Bazı yetkililerce vaktiyle “Bunlar gösterişçi intihar eylemleri” denilerek, hayatının baharındaki bir insanın umutsuzluğu, sönüp gitmesi basitleştirilip, değersizleştirilmişti.

Arızaları giderecek, gencecik hayatların, pırıl pırıl beyinlerin mahvına sebep olan şartları düzeltecek sorumlular kimler. Vazifesi, insanlarını hür müreffeh yaşatmak olanlar nerede? Suç sadece cebinden 6 TL çıkan garibanlar da mı?

Gencimiz insanımız boldur, bozdur harca gitsin. Böylece işsiz sayısı da azalmış olur, sorunlara hayatî çözümler bulunur.

Habire şehit vermemize rağmen, zaten “Şehitlik kutsaldır, en yüksek mertebedir.” Neredeyse “Hadi hemen koşup ölelim” söylemleri.

Öğretmen intiharları, “ilgi çekmek, hastalık tablosu”dur. İşçi kazaları, “İlahi adalet gereğidir, kaderdir.”

Daima bir mazeretimiz var. Hatalı, suçlu ise mutlaka karşımızdaki,  (eski-yeni) muhalefet, dış güçler v.s.

Garip helikopter kazalarıyla, ciğer delen kayıplar. FETÖ soruşturmalarında kirli bilgiler etrafta dolaşıyor. Çılgın, deli dolu bir hava…

Terör örgütlerine; küffarın ancak reva gördüğü muameleyi din kardeşlerine uygulayan vahşi, din perdeli teşkilatlar ilave ediliyor. Başkent başta, hiçbir yer emin değil; artık maalesef can kaybının yüzlerle ifade edildiği olaylardan, katliamlardan söz edebiliyoruz. Yekûnu ise hiç sormayalım.

Onca senedir terör mücadelesi veriyoruz. Uzmanlar, bazı yanlışların sürekli tekrarlandığını söylüyor. Acı neticeler almaya devam edeceğiz demek ki.

Devlet itibarı, yalnızca lüks meskenlerde oturmak, şatafatlı makam araçlarına binmek, lâf cümbüşleriyle sağlanmıyor. Asıl itibar, muktedirlik yediden yetmişe, insanına, topraklarına sahip çıkmakla, sağlam bir istikbalin tesisinde yatıyor.

Fakat kimilerine göre memleket güllük gülistanlık. Âdeta bir peri masalı içinde yaşıyoruz. Bu veriler, Türkiye’nin istikbali,  hep beraber içinde olduğumuz geminin akıbetiyle ilgili. Ancak tuhaf bir aymazlık, duyarsızlıkla; kimse encamını merak etmiyor sanki.

Meselenin içyüzünü öğrenmek, araştırmak, bilgi almak zahmetine katlanmak istemiyoruz. Şablonlar, yapıştırma fikirler, birilerinin nasıl yaşayacağınızı, nasıl binalarda oturup, oy vereceğinizi, düşünmeniz gitmeniz icabeden yönü göstermesi, hayatınızı tasarlaması elzem geliyor.

 Sık sık değişse yenilense bile işaret edilen rehberlere, fikirlere sonsuz güven ve teslimiyet, akıl almaz bir rahatlık sağlıyor. Büyükler, yönetmenler düşünsün, biz niye kafa patlatalım, mısır değil ki bu.

 En iyisi kirlenmesin, düşünce düşünce fazla gezinmesin diye başımız üzerine kendi ellerimizle bir poşet, çuval geçirelim.

“Kimse görmek istemeyenler kadar kör değildir” diye bir söz var. Gözden göze, kulaktan kulağa da fark var demek ki. Şaka gibi sonuçlarla, yeni şoklarla karşılaşmamız her an ihtimal dahilinde.

Mesela Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 yılına ilişkin "Yaşam Memnuniyeti Araştırması" sonuçlarını duymuşsunuzdur. Darbe teşebbüsü, çok sayıda terör saldırısı, enflasyon oranında artışlara, uluslararası eğitim değerlendirme testi Pisa sonuçlarındaki gerilemeye karşın, yükselen mutluluk oranları.

Buna göre, 2015 yılında yüzde 56,6 olarak kayıtlara geçen mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı, geçen yıl yüzde 61,3. Mutsuz olduğunu beyan edenlerin oranı ise yüzde 11,4'ten yüzde 10,4'e düşüyor.

Kadınlarda mutluluk oranı, 2015'te yüzde 60,2 iken 2016'da yüzde 64,5'e yükseliyor. O kadar cinayete, şiddete, cahiliye devirlerinin hortlamasına, ahlaki yozlaşmaya rağmen. Yöneticilerce; içimiz dışımızın nice düşmanla çevrili bulunduğunun, her sefer ilanına mukabil.

Erkeklerde bu oran, yüzde 52,9'dan yüzde 58,1'e çıkmış. Evet, mevcut tablo karşısında kimi sakallı bıyıklı kıllı taife de rahat¸ tasasız, bir nev’i Müsyüü Polyanna durumu.

Zaten mutluluk duygusu, memnuniyet hissi; kötülükle savaşmayı, sorunlarla mücadeleyi lüzumsuz kılıyor.

Mutluyum mutlusunuz Mut’lular maşallaaah. Eski kafa ve onuncu köylü olanlar hariç.

Âdeta bir saadet çemberi içindeyiz.

Vatandaşlarımızın hep bahtiyar kalmasını isteriz de, yaşanan olaylarla böylesine nasıl mesuller ak’lanır paklanır, saadet duyulur, onun formülünü biz de bilip uygulasak da, mutlu mesut musmutlu, muz mutlu, Muş mutlu, pembecik tozpembecik yaşasak.

Felaket değil, Mutluluk tellalıyız biz.

“Başımız sağ olsun Türkiye.” Sağ mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi