“Tüm tabibler seni tedaviye gelse de

Leylâ sözünden başka şifa yok sana”

                                    Ahmed Gazâli

Mübarek bir ay içindeyiz. Ve hem Türk milleti, hem de ümmet olarak sıkıntılı süreçlerden geçiyoruz.

Elimizden fazla bir şey gelmiyor, dualar ediyoruz. Yüce Allah’a ve Kâinat Güneşi’ne sığınıyoruz.

 O’nu anmak en doğrusu, en güzeli. Teselli edici, huzur verici, ruh sükûnu.

Gönül erlerinin lisanından anmaksa; ayrıca feyiz ve mutluluk getirici, yeni açılışların habercisi umudu.

…

Mesela bizzat Hz. Pîr Ahmet el-Bedevî tarafından, Gönenli Mehmet Efendi Hz. verildiği ifade edilen şu salâvat-ı şerîfe:

“Efendimiz, dostumuz, nûrun aslı, rahmânî kudretin parıltısı, insanların en faziletlisi, cismânî görünüşlerin en şereflisi, ilâhî sırların kaynağı, seçilmiş ilimlerin hazinesi, asıl kudretin sahibi, yüksek rütbeler, tükenmez güzellik ve sevinç sahibi, sancağı altında bütün peygamberlerin derecelendirildiği ve o’na salât ü selâm getirdikleri Hz. Muhammed’e olsun.

Allah’ım! Peygamber Efendimize, o’nun mübarek ailesine, sahâbe-i kirâm efendilerimize, bütün yarattıkların, rızıklandırdıkların, öldürdüklerin, kendilerine hayat verdiklerin ve tekrar diriliş gününe kadar fâni kılacakların sayısınca salât ü selâm olsun. O’na ehli beyti’ne ve ashâbı’na pek çok salâtü selâm olsun.” (Fatih Çıtlak’ın Nur Kandili Gönenli Mehmet Efendi kitabından)

…

Mahmut Erol Kılıç, bize “Abdulgani en-Nablusî’nin Hz. Peygamber Methinde Kitap İsimleriyle Kinayesi” başlıklı makalesinde;  âlim, mutasavvıf, seyyah, şair, doksan senelik bereketli ömrüne 280 eser sığdıran Abdulgani en-Nablusî’nden söz eder.

Nablûsî, Mevlûdu’n-Nablûsî isimli methiyye ve salâvat kitabında; “İslâm ilim ve irfan yazınının en mühim eserlerinin unvanlarıyla Hz. Peygamber(S.A.V.) övmüş, bu yönüyle çok güzel bir ‘kinaye’ sanatı örneği koymuştur. Yani bu kitapların isimlerinin manalarıyla Hz. Muhammed’i överek, onun sıfatları yapmıştır.”

Muhyiddin İbn Arabî’nin, Hz. Mevlâna’nın, Ebu Hamid Gazzâlî, Abdulvahhab Eş-Şa’ranî, Tirmizî gibi büyüklerin eserleri bu methiye ve duaya girmiştir.

Mahmut Erol Kılıç’ın diliyle Türkçeye çevrilmiş bu na’t-ı Peygamber şöyledir:

“…Ve o (Peygamber ki), -üzerine salat olsun- el- Fütûhâtü’l-mekkiyye(Mekke Fetihleri) sahibidir, el-tenezzülatü’l-medeniyye’nin(Medenî Tenezzülât’ın) mahallidir. Mahpuslarda Tutuklular, onun methine koyuldu. Fenlerin Açılımı onu övmekle büyüdü. Yine o, Mevlanâ’nın Beyit’lerinin iniş yeridir. Sonlarımızdaki ve başlarımızdaki Gören ve Görülen’in sırrıdır. Bize en iyiyi getirdi, neden olmasın ki çünkü o Marifet Güneşi’dir, Marifetler Zirvesi’nin hakikatidir. Bütün Hidayetlerin Başlangıcı’nın nihayetidir. Yine ondan Minnet ve inayet ehlinin Tabakât’ının Mîzan’ındaki Ahidler nakloldu. İnsanlıkta Davûd nebînin, ruhaniyette ve cebrailiyette İsa’nın babasıdır. Âdemiyetin cismaniyetinin denizlerinin çocuğudur. Küçük ve Büyük Cem onundur. Tekbir ve dua ehlinin Ledünnî Mevhibeleri’dir. Sığınılacak olanın Şifa’sının mürekkebidir.  Feyyâz olanın kerem denizidir, Onun Şemâil’i latifdir, ilklerin ve sonların Câmi’i’dir. Dini, Salihlerin Bahçesi, şeriatı Hoş Kokulu Fesleğenler otağıdır. Bâtın ve zâhir denizlerinin birleştiği yerdir. Yakutlar ve Cevherler ile iki ışığın buluştuğu yerdir. İncelikler Hazinesi ve Rikkatler Denizi’dir. Gözlerin Nûru’dur. Deniz İncilerinin Gerdanlığı’dır. Belâgat Kâmusu ve Açıklayan’dır, Doğruluk ve Kur’ân Cevherleri’dir. Manalar ve Açıklamalar fenlerinin En Güzeli’dir. Sırlardaki muhtasarların Açıcısı’dır. Şeriat-ı mutaharranın Sadrı’dır. Nurlar Kaynağı’ dır. Haber Katreleri’nde arayan Akıl Sahiplerini Tatmin Eden’dir.  Kâfi Olan’ın Himmetler’inin sahibi ve Râzı Olanın Şifahanesi’dir.” (Mahmud Erol Kılıç, Sufi ve Sanat)