Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Geleceğin mimarlarına mektup

Geleceğin mimarlarına mektup

Ey imar, iskân ve şehircilik sahalarının müstakbel sahipleri!
Niçin şimdiki vazifelilere değil de istikbaldeki sizlere sesleniyorum, anlatayım.
Yıllar oldu, seleflerinizi (sizden öncekileri) artık iyice tanıyoruz. İcraatlarını görüyor, zihniyetlerini de öğrenmiş bulunuyoruz. Onlardan yana hiçbir ümidimiz kalmamıştır. Sizleri, gözleri ufukta muhacirleri heyecanla bekleyen ensar gibi biz de hasret ve iştiyakla bekliyoruz.
Gelin artık ve şehri/Medine’yi kurtarın. Eğer geç kalırsanız ne silueti kalacaktır bu şehrin ne de kendisi.
Ey bu şehrin müstakbel sahipleri, idareci ve karar vericileri!
Selefleriniz mimarî/şehircilik sahalarında hiçbir zaman doğrunun, iyinin ve güzelin peşinde olmadılar.
Onlar bambaşka mecralarda yol tutarak hevâ ve heveslerine uydular.
Az ama doğru iş yapmak yerine, yanlış çok iş yapmayı marifet bildiler.
“Şu kadar yaptık, bu kadar bitirdik.” diye hesaplar ortaya döktüler.
Sayı ve çokluğu tanrılar edindiler.
Nicelik yerine niteliği kendilerine tavsiye edenlere ise yüz çevirdiler.
Başı dik değil, dik baş gittiler.
Ey bu şehrin ve tüm şehirlerimizin müstakbel sahipleri!
Şurası iyi bilinmelidir ki evler yapmak, şehirler kurmak sadece bir inşa faaliyeti değildir. Evler/şehirler inşa eden aslında bir düşünceyi, bir geleceği ve bir nesli de inşa eder.
Yaşadığımız evlerin/mekânların/şehirlerin ahlâk ve karaktere tesir ettiği ve gelecek nesillere de tesir edeceği düşünüldüğünde bize ait bir ev/şehir modeli geliştirmenin önemi daha bir ortaya çıkmaktadır. Bu çağa ait bir ev ve şehir modeli geliştirmemiz istikbalimiz adına bir mecburiyettir. Asırlar boyu dünyaya sayısız özgün mimarî ve şehir örnekleri hediye etmiş Müslümanların bugünkü bu taklitçi tavırları ne kadar acı, ne kadar can yakıcıdır. Bu şehri gökdelenlere boğdurtarak neler umuluyor doğrusu çok merak ediyorum.
Kıymetli meslektaşlarım!
“Değerler” yapılara yansır, yapılara şekil verirler. Mimarlar ya da karar verici kişiler/firmalar/idareler/kurumlar her kimse artık kendi değer ve tasavvurlarını eserlere, şehirlere yansıtırlar. Proje ve tasarımları onların değer yargılarını, zihniyetlerini, niyet ve nazarlarını belli eder. Sadece bir yapı değil birçok yapının içinde yer aldığı şehirler de aslında “değerler” ile vücuda getirilmişleridir. Nasıl eski Edirne’ye, İsfahan’a, Şam’a… baktığımızda sadelik, tevazu, adalet… gibi bize ait “değerler” ile vücûda getirilen İslâm şehirlerini görüyorsak, meselâ New York’a, Paris’e, Londra’ya… baktığımızda da bencil, rekâbetçi, rantçı (modern) değerler ile meydana getirilen Batı şehirlerini görürüz.
Bugün görüyoruz ki; bu şehrin (her kimse artık) karar vericileri, ne yazık ki aslında hepsi birer fetiş/put olan “büyük” “ihtişam” “görkem” “gösteriş” “şaşaa” “lüks” “konfor” “marka” gibi bir takım modern/seküler değerleri temel şehircilik ilkeleri olarak benimsemişlerdir.
Her yaptıkları mutlaka büyük olmalı!
Her yaptıkları mutlaka ihtişamlı olmalı!
Her yaptıkları mutlaka marka değeri taşımalı!
Ve her yaptıkları mutlaka dudak uçuklatmalı!
Kuleler, rezidanslar, gökdelenler, burçlar, köprüler, kanallar… ve daha neler…
Söyler misiniz lütfen hangisi ihtiyaç, hangisi elzem, hangisi zarurettir?
Biliyoruz, bu şehri hor görüp küçümsüyorsunuz, sokaklarına kargacık-burgacık diyorsunuz ve aranızda şehri çok salaş bulduğunuzu söylüyorsunuz! Bu şehrin bir zamanlar “adalet” “tevazu” “sadelik” “fânilik şuuru” “iktisat” “hüsn-ü muhafaza”… gibi değerler ile inşâ edildiğini ne çabuk unuttunuz. Tasavvur ettiğiniz şehrin böyle giderse Newyork’tan, San Fransisko’dan ne farkı kalacaktır?


Ey şehirlerimizin müstakbel sahipleri! Sizlerden bir ricam var, bir gün nasip olur da idareyi ele aldığınızda bir muhasebe ve dua ile işe başlayın.
Ve şöyle deyiniz, Ey Yüceler Yücesi Allah'ım!
Bizler nasıl oldu da böyle yüz binlerce çirkin, ucube betondan apartmanlar yaptık?
Nasıl oldu da halkımızı üst üste, alt alta, yan yana, kutu kutu dairelere sıkıştırdık?
Nasıl oldu da arazimiz yok, apartman yapmaya mecburuz diyerek halkımızı kandırdık? “- Oysa Rabb’in arzı geniş değil miydi?” (Kur’an, 29/56)
Nasıl oldu da bir kısmımız fakirlik ve açlıkla boğuşurken havuzlu, güvenlikli siteler, rezidanslar yapmaya cüret ettik?
Nasıl oldu da lüks siteler yaparak aramıza duvarlar ördük?
Nasıl oldu da firavunlara özendik, şehri utanmaz, arsız kulelerle doldurduk. Geçmişimiz adına senden af diliyoruz.
Ey Yüceler Yücesi Allah'ım!
Bundan böyle bizi; tahrip, talan, yağma, yıkma, rant odaklı şehircilik anlayışından koru. Bize adaletli kararlar almayı nasip et. Öyle şehirler kuralım ki kimse yerinden olmasın, fakir ve zengin bir arada olsun, insan hakları ihlâli olmasın, komşu hakları ihlâli olmasın, çevreye zarar vermesin, tabiatı korusun.
Rabbimiz! Taklitçiliği bırakıp kendi değerlerimizle şehirler kurmayı bize nasip et. Sen bizleri bütün çirkinliklerden koru ve azgınlıklardan muhafaza et.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi