Korku Tüneli
Bütün bir millet olarak maalesef Corona virüsü sebebiyle bir taraftan hükümet tarafından zamanında tedbir alınmasında gecikildiğinden bahsederken diğer taraftan alınan önlemlere gerektiği gibi uymamanın verdiği telaşla bir korku tünelinden geçiyoruz.
Geçen haftalardaki umursamazlık hem açıklanan hasta sayılarındaki hem de vefat edenlerin sayısındaki artıştan sonra yerini bir çeşit tedirginliğe bırakmış oldu.
Özellikle Sağlık Bakanının geçtiğimiz hafta ortasında ilk defa virüs salgını ile ilgili olarak detaylı rakamları ortaya koymasından sonra Konya’nın ilk sıralarda yer alması görüldüğü kadarıyla herkesin geleceğe dair planlarını yeniden yapmasını gerektirecek kadar altüst etmiş gözüküyor.
Şu ana kadar hepimiz için her şeyden daha kıymetli olan ve vazgeçemeyeceğimiz mefhum ailemiz ve anne babamız idi.
Ve her işin başı elbette sağlıktı.
Ama gözle dahi görülemeyen bir mevhum düşman bize her şeyin öyle olmadığını yüzümüze vurarak gösteriverdi.
Sıkıntılı olduğumuz tüm dönemlerde yaptığımız gibi bir ke daha şartlar böyle gerektiriyor mazeretinin arkasına sığınarak şimdiye kadar bildiğimiz tüm “ama'' ve ''fakat'' lardan farklı yeni “ama” lar ekledik hayatımıza.
Özellikle İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerdeki vaka sayılarının tahmin edilenden çok yüksek çıkması ile devlet babanın milletin özellikle de küçük ve orta ölçekli tüccar ve sanayicinin beklentisinin aksine babalığını yeterince göstermemesi bu korku tünelinin uzadığını bir göstergesi oldu.
Yazılı ve görsel basında Dâhiliye Uzmanından Kalp Cerrahına, Mikrobiyologdan Farmakoloji uzmanına kadar konu ile ilgisi olan veya olmayan pek çok ünvanlı ve unvansız kişinin konu hakkında insanların kafalarını karıştıracak ölçüde detaylı bilgi vermeleri de bu korku tünelinin insanlarda yer etmesinden bakaca bir sonuç vermediği görülmüştür.
Diğer taraftan iş güç kaybının yanında yaklaşık 40 yıl aradan sonra ihtilal günlerindeki gibi zorunlu karantina kapsamında kendini eve hapsedilmiş olarak görenlerin ruh hallerindeki değişim ise neredeyse kötü sonuçlara vesile olacak bir hale gelmek üzere.
Bir de buna her gün okula işe giden çocukların eğitim ve öğretime ara verilmesi nedeniyle neredeyse 24 saat süre ile evden dışarı çıkmamalarının verdiği huzursuzluk eklenince insanı nasıl aciz ve muhtaç bir varlık olduğu gerçeği bir kez daha yüzümüze çarpılmış oldu.
Aslında bu virüs karantinasının belki de iyi yönlerinden bahsetmek daha doğru olurdu.
Mesela aile efradıyla sıkışık bir vaziyetteki yaşadıkları daracık evlerinde geniş evler hayal etmenin bir işe yaramayacağı çünkü zenginlerin anne ve babalarını ziyaret bile edememelerinin oluşturduğu yalnızlık duygusunun kendisinde olmadığını düşünerek.
Veya işe gidememenin ve maaş alamama korkusunun yaşandığı bu günlerde gıpta ettikleri zenginlerin bırak işe gitmeyi evlerinden dışarı bile çıkamama sıkıntısı ile birlikte daha fazla gelir kaybına uğradıklarını düşünerek rızık yönünden darlık çekmek kadar çokluğun da sıkıntı sebebi olduğunu.
Ya da Siyonist ırkçı İsrail işgali altında yıllardır bir açık hapishane haline çevrilmiş bulunan ve bombalanmalarını, kurşunlanmalarını, öldürülmelerini ve evlerinin dozerlerle yerle bir edilerek elleri ayakları kırılarak gözaltına alınmalarını her akşam canlı yayın denebilecek haber programlarında izlediğimiz Filistinli Müslümanların yaşadıklarını anlamamıza sebep olduğunu düşünerek.
Hatta şimdilerde işledikleri bir suç yüzünden yıllardır hapiste oldukları için neredeyse isimlerini bile unuttuğumuz ve hiçte adil olmayan bir infaz kanunu değişikliğiyle bugün yarın hürriyetlerine kavuşacakları günü bekleyen mahkûmları bile hatırlamamıza vesile olduğunu düşünerek.
Bu arada Corona virüsü sebebiyle oluşan korku ve endişe ortamını fırsat bilerek özellikle gıda, sağlık ve temizlik araç gereçleri konusunu kendileri için yeni bir kazanç kapısına çeviren hain ve zalımların gerçek yüzlerinin de ortaya çıkmasına vesile olduğunu düşünerek.
İster olumlu isterse de olumsuz yönlerinden bakalım hatta ortada dolaşan birçok komplo teorisine kendimizi kaptırmış bile olsak bu korku tünelinden hep birlikte geçeceğimizi dikkate alarak daha düne kadar yaptığımız pek çok plan ve programın artık çöp haline geldiği gerçeğinden hareketle korku tünelinden akrabalık, komşuluk, arkadaşlık ilişkilerini daha fazla gözeterek ve yardımlaşarak çıkacağımızı ümit ediyoruz.
Müslümanlar olarak her konuda olduğu gibi umursamazlığımızın önce endişeye daha sonra ise ölüm korkusuna dönüştüğü bu sürecin hayırlara vesile olmasını diliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.