Kırlangıç Ağıdı ve Kutsal Emanetler
Antolojileri, seçkileri hep sevmişimdir, beni heyecanlandırır, beğeneceğiniz yazılar mutlaka olacaktır, monotonluktan uzaktır. Zengin üslûplar, farklı tatlar, envaiçeşit kalem yolculuğu. Büyük ihtimalle memnun kalacaksınızdır.
78 yazarın eserleriyle destek verdiği bir edebiyat derlemesi olan Kırlangıç Ağıdı; kanaatimce şiir, öykü, deneme, makale, anlatı gibi değişik edebî türler de bünyesinde yer aldığı için böyle bir vaadin sahibi bulunuyor. Ayrıca gelirinin büyük bir kısmının fakir, kimsesiz ve ihtiyaç sahibi çocuklar için harcanması öngörülüyor
“Kırlangıç Ağıdı, alnımıza yazılan yazan yazgısının zekâtı, kalemimizden dökülen kelamın borcu… Kırlangıç Ağıdı, çocuklar gülsün diye yola çıkmış yazarların kitabesi” diyor editör Eda Bildek sunuş yazısında.
Eser şu yazarların ürünlerinden oluşuyor:
Bahaettin Karakoç - Gülten Dayıoğlu - Bestami Yazgan - Nazan Bekiroğlu - Vehbi Vakkasoğlu - Ümit Meriç - Hüzeyme Yeşim Koçak - Ferman Karaçam - Cemal Şakar - Perihan Akçay - Ahmet Turgut - Eda Bildek - Ümmiye Yılmaz Erçevik - Arzu Konan - Duran Çetin - Arzu Eşbah - Hayrettin Durmuş - İzzet Koçak - Meral Afacan Bayrak - Mert Aslan - Mihman Dinçadam - Mihriban İnan Karatepe - Murat Koçak - Nihan Işıker - Osman Çamur - Sevda Kıdeyş - Süleyman Yasin Akdeniz - Bülent Gündoğan - Deniz Dengiz Şimşek - Hamdi Gülen - Hazal Taş - Hüseyin Say - Murat Soyak - Musa Mert - Mustafa Uçurum - Nurhayat Şuara - Nur Sümeyra - Recep Şükrü Güngör - Salim Nizam - Senem Gezeroğlu - Sultan Özateş - Vural Kaya - Yaşar Taşkesen - Abdurrahman Tümer - Abdülmecit Arifzade - Ali Özkanlı - Ayşe Yılmaz - Bilal Ardıç - Funda Gökçen - Galip Argun - Gizem Kayahan - Gübari Aslan - Kamuran Olgun - Mehmet Metin Baş - Mehtap Şafak - Musa Yaşaroğlu - Nilüfer Zontul Aktaş - Rukiye Yıldız Erdoğmuş - Sergül Vural - Sertap Yar - Yasemin Ünlü - Adem Yeşil - Ali Akkoç - Ayhan Arı - Esra Arpacı - Engin Kaşdaş - Gülay Özcan - Hidayet Bağcı Göze - İpek Acar Sert - Sabiha Doğan - Neslihan Sultan Pala - Nevin Hiçdönmez - Şeyma Polat - Uğur Canpolat- Zehra Asuman - Zeki Bahçe - Ziya Gündüz.
…
Mevlid Kandili’ni idrak ettiğimiz, özellikle de dindarlarımızın dünyevîlikle sınandığı, inanç sistemiyle ilgili ağır imtihanlardan geçtiği, hepimizin bilhassa yöneticilerimizin nefsini sorgulaması gereken bugünlerde, kitaptan güzel bir örnek.
Murat Koçak’ın “Kutsal Emanetler” öyküsünü sunuyorum:
“ Haydi! Kutsal Emanetleri görmeye gidiyoruz.”
Bu garip adamın arkasından gitmek için açıkçası pek bir nedenim yoktu. Şehrin kıyısındaki parkta, bankın üzerinde dinlenirken gelip yanıma oturmuştu. Münzevi görünümü vardı. Tanışalı henüz bir saatten fazla olmuştu. Elini elimin üzerine bir süre koydu ve ruhumdaki çalkantıları sezmiş gibi baktı yüzüme. Yaşı hayli ilerlemiş olmasına karşın, hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Hiç bir şey söylememe fırsat bırakmamıştı. Biraz kararsız kaldıktan sonra peşinden koşturdum; nedense gözden kaybolmasından korkmuştum.
Küçük kaldırımlı ve kesme taş döşeli yolda ilerledi münzevi, ben arkasından… Türkuaz renkli, eski ama oldukça estetik görünen bir ahşap evin önünde durdu. Evin çatısındaki güvercinliğe takıldı gözleri. Güvercinliğin girişinde iki gök renkli güvercin yan yana duruyordu. Biri diğerinin boynuna kendi boynunu şefkatle yaslıyor, dürtüyor ve gagasıyla tüylerini okşuyordu. Diğer güvercin de ona karşılık veriyordu ve sevginin görünmez muhteşemliği, buğulu bir sabahı taşıyordu iki minik kuşun gurultularında. Başını gökyüzüne kaldırdı münzevi, sonra bana dönüp;
“Sevgi!” dedi.
Seri adımlarla yürümeye devam etti. Üzerinde bulunan cübbeye benzer siyah elbise, dizlerine kadar uzanıyordu. Hafif kamburlaşmış şekilde yürüyor, cübbesinin yırtmaçla ayrılmış iki yanı kuşlar gibi kanat çırpıyordu. Aniden durdu, yandaki fırına girip ekmek aldı. Geri döndü ve geldiğimiz yöne doğru gitmeye başladı. Elli-elli beş adım ileride bir çöp bidonu vardı. Bidonun yanında, biraz önce hiç fark etmediğim, zayıflıktan kemikleri çıkmış bir köpek yatıyordu. Ekmeği köpeğin önüne bıraktıktan sonra bana baktı.
“Merhamet.” dedi.
Tekrar başladı, ilginç yolculuk. Bir müddet daha, o önde ben arkada yürüdükten sonra ağlayan ve kavga eden iki küçük çocuk gördü. Tepkisiz gelip geçiyordu yanlarından insanlar, o geçmedi. Bir avuç şekeri paylaşamıyordu çocuklar. Şekerleri çocukların ellerinden aldı tam iki eşit parçaya böldü. Her birine paylarını verdi. Artan bir şekeri “Bu benim ücretim.” diyerek aldı. Bakışlarını bana çevirdi:
“Adalet!” dedi.
Elindeki şekeri biraz ileride duran ve çocukların kavgasını, ihtiyarın paylaştırmasını gören, giyiminden fakir olduğu anlaşılan kız çocuğuna verdi. Minik kızın, güneşte ışıldayan altın sarısı saçlarını okşadı. Kızcağızın dudaklarından çok gözlerinin içi güldü. İçini çekerek:
“Duyarlılık.” dedi.
Dar bir sokaktan geçerken, ağzında sakız çiğneyen ve yılışık tavırlarla, kaldırımda yürüyen erkeklere laf atan bir kadın gördüler. Vücudunun yarısından fazlasını sergileyen kadının, davetkâr seslenmelerine aldırmadan ve kafasını kaldırmadan yoluna devam etti münzevi. Oradan uzaklaştıktan sonra;
“Namus.” dedi.
Güneş, yeryüzünden yavaş yavaş çekmeye başlıyordu ışıklarını. Akşama kadar yürümüştü münzevi, ben peşinden…
“Doğruluk.” dedi.
“Güzel ahlak.” dedi.
“Şükür.” dedi.
“Ölüm.” dedi.
“Allah.” dedi.
Ben “Kutsal emanetleri görecektik!” dedim. Cübbesinin iç cebinden üzeri işlemeli, ciltli küçük bir kitap çıkardı ve uzattı bana.
“Ben gücümün yettiği kadarını gösterdim evladım. Buyur Kutsal Emanetler Kitap’ını, geri kalanları bundan görürsün.
Çökmeye başlayan karanlığın içerisinde kayboldu. Ben peşinden gitmedim.”
Kırlangıç Ağıdı, Nüve Kültür Merkezi Yayınlarından.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.