Kemalist- Kalemist
Yeniden bir kış iklimi, üşüyor iliklerim. Takvimler kasıntılı bir ayın, soğukluğu ile vururken gündüze hançerini saplıyor zaman.
Kan damlatıyor zaman ve tarih “10 KASIM”
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 74. Vefatı yıl dönümü dolayısı ile, sistematik ve şematik bir anma şempanzeliğini daha yerine getiren bir ulus’a uslu uslu değil, yaramazca seslenmek istiyorum…
Anmakla, ahmaklaşır.. Anlamakla ahlakını taşırsınız.
Bahsetmedik istediğim, bahse girerim. (ki bu bahis bahsi’de bilahire yazılası bir konu.)
Anlaşılması güç bir nokta olacak.
Efendiler..! Hanımefendiler..!
Tarih’in seyri değişirken, bu ülkedeki gelişmelerin ve 1919’dan sonra gelişen olaylardan 1923’e Cumhuriyetin kurulmasına kadar geçen süreçte, bir ülkenin keder çizgisini değiştiren insanın sözlerinden bir buket yaptım.
Yaşanan zamanları aşıp içinden geçtiği, buhranları, desiseleri ve hendeseleri aşan bir Lider..!
Tarih’in ortasından “Mavi Gözleriyle” sesleniyor bir adam..!
“Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!”
“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. ”
"Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin!.. Bu belli. Fakat zekânı unut!.. Daima çalışkan ol..."
"Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım."
Birkaç veciz sözünü, kalem cezvemize koyduk ve biraz kaynatalım bakalım..!
Temelimizin tembellik tuğlaları ile örüldüğü bir gençliğin, idealleri ve fikirleri çerçevesinde bir cumhuriyetçiliği mi söz konusudur?
Yoksa çamur heyetleri ile yönetimin ve yöntemin ikircikliğinde ezilmiş bir toplum olarak.
Tembellik çalışkanlıkları mıyız?
Tüketmekte olduğumuz bütün, maddi değerlerin içerisinde üretilen ne var bu ülke de?
Üretilen, zenginlerimiz var yeni milyonerlerimiz…! Yeni köşe dönen, döneminde türeyen Jip takılmış, robotlaşmış para/bol ile çalışan insanlarımız oldu..
Bir ülkenin Eti satıldı..!
Eti Bakır, gümüş, aliminyum… Seydişehir satıldı…!
Maden sahalarımız, madeni para gibi harcandı..!
Canımız sıkıldı, bunlara hastalandık..! Gittik birde baktık ki..! Hastahaneler el alemin, tekelinde.
Tekel’de kimin elinde ?
Düşünmekten yorulduk..! Bir bank’a oturduk..!
Aa ne olmuş dersiniz..! Oyakbank, Finansbank, Denizbank, Türk Ekonomi, Şekerbank, Dışbank’ta dışarıda kaldı…!
800 bin metre karelik, 135 bin adet taşınmaz mı?
Oda burdan taşındı…!
Ee Yurtta kim var? Sulh mu?
Ya cihan’da ne var? Silah mı?
Atam bombası, hep bu ülkenin en kalbine çelenkler ve bayram vari kutlamalarla düştü..!
Çelenk koydular..!
Eğer “Mavi Gözlü Adam” bunları görseydi..!
Bu millet ve milletin atası kabul edilmiş bir insan için 1 Dakikalık “Saygı Duruşu” seramonisi sergilemenize kızar.
10 senedir “Saygısızca Duruşu”nuza karşı çıkar ve haykırırdı.
Bu yazıyı okuyanlar sende mi “KEMALİST” oldun diyecekler.
Ben her zaman olduğu gibi “KALEMİST” oldum.
10 Kasım’da beynimi kasan, bu kaskatı kesilmiş, tembellik ve gaflet oldu..!
Birde devlet ricaline bir arz..
İnsan devletinin yönetim şekli inanç ve imanladır.
Ve bir millet’in imanı, o devletin tek dayanağıdır.
Onun içindirki, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Mevlid Kandili'nde aynı ciddiyet ile disiplinize olmuş ve diz çökmüş bir şekilde, Selimiye’de, Süleymaniye’de Hacı Bayram Veli’de..
Görmek arzu ve dileklerimle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.