Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Hamburger sever misiniz?

Hamburger sever misiniz?

“Dünya genelinde birçok insan için, McDonald’s kutsal bir kuruma dönüşmüştür. McDonald’s’ın Moskova açılışında bir işçi ondan’ adeta Chartres’taki Katedral, ‘ruhani neşenin deneyimleneceği bir yermiş’ gibi bahsetmekteydi. Kowinski’ye göre, nerdeyse daima hazır gıda restoranlarına, diğer bayilere ve zincirlere ev sahipliği yapan kapalı alışveriş merkezleri, insanların ‘tüketim dinlerinin’ gereklerini yerine getirmek için gittikleri modern ‘tüketim katedralleridir’.  Benzer biçimde McDonaldlaşmış toplumun bir başka önemli unsurlarından biri olan Walt Disney World’a seyahat etmek, orta sınıfların hacca çıkması, güneşte kavrulan kente zorunlu bir seyahat’ gibi tarif edilmişti.” (George Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması)

Bazen hem merakınızı yatıştıracak ve hem sizi daha da hayrete sürükleyecek tesadüfler peşpeşe gelir.

Televizyon programlarından birinde rastladım. Kapalı ama yeniliklere açık(!)  pür makyajlı bir hanım; komşularına, misafirlerine ikram etmek üzere, dev bir hamburger tarifi veriyordu. Börek çöreklere ne oldu diye düşündüm. Amerikan tarzı yiyecekler artık ev içlerine kadar giriyor, bizdenleşiyordu.

Toplumun McDonaldlaştırılması diye bir kitap okuyordum.  Sadece “fast-food”un adı haline gelmiş ticari bir marka mı yoksa belirtildiği gibi “Mc Donald’s, toplama kampı modelinden ilham alarak bütün dünyayı ‘akılcılığın demir kafesi’ içine hapseden toplumsal, ekonomik, kültürel bir sistemin adı” mıydı?

“Hazır yiyecek restoranlarında geçerli olan ilkelerin, hem Amerikan toplumundaki diğer sektörler hem de dünyanın geri kalanı üzerinde ağırlık kazandığı bir süreç” miydi?

 “Toplumun McDonaldlaştırılması kavramının temsil ettiği akılcılaşma süreci, modern yaşamın ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıtlar sağlayan dört temel unsura dayanır(dı): verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim. Akılcılaşma tüm yaşama alanlarına hâkim olmakla kalmaz, yaşamın öncesi ve sonrasına da el atar(dı): McDoğumlar ve McCenazeler, hep bu elden çıkmaydı.

Ancak akılcılaşma ister istemez kendi içinde akıl dışılığı barındırmaktadır ve bu da insansızlaşmayı, insanlıktan çıkmayı getirir.  Standart ebat ve lezzetteki patateslerin ardında korkunç bir çevre tahribatı; parlak renklerle döşenmiş bol ışıklı yemek salonlarının gerisindeki mutfakta muazzam bir emek sömürüsü; ekonomik, pratik, öngörülemezliğin tehlikelerinden uzak aile sofralarında ‘benliğin sınırlandığı, duyguların denetlendiği, ruhun boyun eğdiği’ bir dünya vardır” deniyordu. (George Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması, Ayrıntı Yayınları)

Sonra bir film izledim, yine tevafuk eseri; The Founder. Mcdonalds’ın önemli isimlerinden Ray Kroc’un hayatı, fast-food imparatorluğunun yükselişi anlatılıyordu.

Ray Kroc, “Kilise gibi toplayıcı mukaddes bir çatı hayal ediyordu.” Her cins, her sınıftan, dinden insan oraya dâhil olacaktı. Dev bir ailenin, zincirin parçası haline gelmek. Hazır gıda, hazır fikir, hazır yaşam dayatması. Sonra kim bilir hangi “ailenin(!) içine girilirdi.

Basit gibi görülen, popüler alışkanlıklar, unsurlar tahmin edemeyeceğimiz sonuçlar doğururdu.  Tek tipleşmeyi, değerlerden, millî bir ruhtan temizlenmeyi(!) getirirdi. Hızlıca atıştırır, yer çıkardınız.

 Hayatınıza egemen sürat; düşünmeyi, yoğunlaşmayı, işlerin kalitesini, daha üst düzey inşa sürecini etkilerdi. Basit, dayatılmış ve kolay bir yaşam yeterliydi. Sonuçta sizin kültürel değerleriniz, kimliğiniz iğreti kalırdı.

Gelenek, yaşama tarzları, bir maya, mânâ, muhtemelen hayatlar ölürdü.

Herhalde bu da bir çeşit saldırıydı. Dünya, günler, hayat gitgide birbirine benzemeye başlardı. Marketler, kahveler, lokantalar, şehir modelleri, doğum ölüm şekliniz, markalar, mekânları ülkeleri ayıran farklar, özgünlükler özgürlükler yiter giderdi.

Sınırlar, demir bir kafesin baskısı, odacıklar içinde yaşardınız. Aslında öznesi olmadığınız; bir planın, programın içinde şahsiyet, güç kaybederdiniz.

Hayatınızı, zihninizi birileri kurar, gerekli ayarları yapar, hareketlerinizi, yaşantınızı ayarlardı.

Baskın kültürle kadar iç içe idiniz ki, pek çok şeyi fark etmeksizin benimserdiniz, yavaşça başka bir hazır düzen gelir, size yükleni(li)rdi.

Nasıl yiyecekleri tercih edeceğiniz, giyeceğiniz, hangi eşyaları seçip, okuyacağınız, “tasarlanan doğum, ölümler”; kesilip biçilmiş, boyanmış, oynanmış ömürler yerleştirilirdi.

Kendinize has bir fikir hayatı, yaşama alanı yoktu. Müsaade edilen hudutlar içinde gelir geçerdiniz. Bu nasılsa baş eğdiren, döndüren bir küreselleşme süreciydi.

Oysa kültürümüzün, değerlerimizin halsizleşmemesi, kuvvetini gelişerek sürdürmesi gerekliydi.

Derdimiz, mücadelemiz o kadar büyüktü ki.

Mevlid Kandilinizi tebrik ederim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi