Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Gerçek mi kurgu mu?

Gerçek mi kurgu mu?

Gerek ferdi yaşamlarımızda; gerekse ‘dış dünyada’ zuhur eden yenilikleri ve değişimleri, saygıyla kabullenip sevgiyle kucaklamamız gerektiğini, daha önce demiş miydim?

Çok genel ve hudutları pek geniş bir bakış açısıyla yazılmış bir cümle okudunuz şimdi, farkındayım. Oysa, gayet belirli ve minik ebattaki bir çerçeveyle sınırlanmış, spesifik bir şeyden dem vurmalıyım, ilkin: “Şimdiki çocuklar, bilgisayara, tablete ve internete çok düşkün” dür ya hani, işte bu ‘korkunç’ şeyle ilişkilendirdiğim bir şey var…

Eskiden mahalle aralarında, arkadaşlarıyla seksek oynayan Ayşe ve top koşturan Ahmet, şimdi eve tıkılmış ve bilgisayarın başında oyun oynuyorlar! Tehlike çanları, hiç bu kadar güçlü ve tüyler ürpertici bir şekilde vurmamıştı, öyle değil mi?

Bu arada şunu kabul etmeliyiz ki, şikayet etmek ve eleştirmek, eski’yi göklere çıkartıp, yeni olan ne varsa, hepsini canavar ilan edip yermek, neredeyse tüm insanların ortak zevklerindendir. Bir de şu mazide kalıp, artık ulaşılamayacak olana, sonradan gelişen bir tutkuyla bağlanmak, tabi…

Artık bunu herkes biliyor ki, insanların şimdi, ya da, bundan birkaç sene önce içine doğdukları dünya, yaşadıkları gerçeklik, yaklaşımlar, algılar ve değer yargıları, bizimkilerden bir hayli farklı oldu, olmakta ve de olacak. Aynı gezegende yaşamayacağımızı söylesek, abartmış olmayız hatta. Her nesil, yeni ve küçük bir insanlık çağının atlanması demektir ve şimdiki bebekler, çocuklar ve çok yakında doğacak olanlar da, gelmiş geçmiş en yüksek sıçramayı yapacaklar bu minvalde, herhalde. Çünkü, her geçen gün koşarak ilerlemesinin önü alınamayan bilimsel buluşlar ve gelişen teknoloji sayesinde, dünyanın dönüş hızı da arttı. Örneğin, baş ve işaret parmakları kullanarak, ekrandaki görüntüyü büyütme, ya da, küçültme hareketi, yeni nesil için artık su içmek kadar doğal, basit, sıradan ve olmazsa olmaz bir eylem…

Eski sevdalılarına da şunu sormak lazım belki hem: şimdi mumla aradığınız o eski mahalleler varlardı da, Ayşe ve Ahmet mi seksek oynamaktan ya da top koşturmaktan sakındılar, sanki? Çevre koşulları ve yaşam şartları değişmişken, alışkanlıkların ve eğilimlerin değişmesi de, gayet doğal ve kaçınılmaz değil midir? Hem biliyor musunuz ki, önümüzdeki 20 yıl içinde, daha önce adını bile hiç duymadığımız yepyeni meslek dalları türeyecek, bu yeni nesil büyüdüğünde. Ve bu durum da, tamamen, baş döndürücü bir hızla gelişip ilerleyen bilim, teknoloji ve internet sayesinde mümkün olacak. Hülasa, tablet başında oyun oynamanın getireceği zararlardan sakınmak gerektiğini ben de kabul ediyorum ama interneti ve teknolojiyi sırf zarar ziyan gibi, öcü gibi görüp de etekleri tutuşanlara, şapkalarını önlerine koyup, tekrardan bir derin derin düşünmeleri gerektiğini de, söylemek zorundayım.

Tüm bunları yazdıktan sonra, başımı pencereye doğru çevirip, perdeyi aralıyorum. O da ne? Gördüğüm manzara, tam olarak bu yazılanları destekleyici bir görüntü sunuyor, bakışlarıma. 5 6 yaşlarındaki küçük bir kız çocuğu, ismine ‘hoverboard’ dendiğini sonradan öğrendiğim, tamamen kendi vücudunun yönlendirmesiyle çalışan, harekete duyarlı, yeni nesil kaykaylardan birini, gözü kapalı sürüyor. Başka bir çocuk, elindeki telefonun kamerası sayesinde, okyanus ötesinde yaşayan babaannesiyle birlikte vakit geçiriyor. Bir başkası, dizinin üzerine koyduğu bilgisayarında, ev ödevini yapıyor. Tabi baş ve işaret parmakları da, sürekli dairesel bir halde dönüyor, ekranın üzerinde… Kendi çocukluğumda, tüm bunları, bilimkurgu türündeki bir filmde izleyebilirdim, ancak.

Eee, yeniliği, değişimi ve dönüşümü, saygı ve sevgiyle karşılayıp kucaklamaktan başka bir şansımız mı var, şimdi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi