Gençlerde yanlış karakter oluşumu
Bu yeni senede, sizlere ne zamandır yazmak istediğimiz bir konuyu yazarak, irdelemek arzu ediyoruz efendim, müsâdenizle. Son yirmi seneyi geçkindir, ülkemizde kişisel gelişim kitapları tavan yaptı. Halbuki hemen hemen o yıllarda, Batı bu tür kitaplarla artık uğraşmayı bırakmıştı. Bu iş bizde o kadar ilerledi ki, konuyla ilgili seminerler, paneller, konferanslar düzenlendi, okullarda öğrenciler ve veliler bu hususta eğitimlere alındı. Eğitim güzel bir iş. İnsana eğitim ile en olmayacak işleri yaptırabilirsiniz. Kişisel eğitimle ne hedeflenir? El cevap; kişiye kendine güven aşılanır. ‘Sen de şunu, şunları yapabilirsin… Bak şu insanlar, şöyle şöyle yetişmişler… Kendine inan, senin onlardan eksik bir yanın yok’, gibisinden pek çok kişilerde, o zamana kadar olmayan veya noksan kalan yanlar, yönler giderilmeye çalışıldı. Dedik ya, ‘eğitimle pek çok şey başarılır. Diye. Bu eğitimlerin yüzde vermesek de, kişiler üzerinde olumlu etkileri olmuştur. Fakat olumlu yanlarının yanı sıra, olumsuz yönleri ve yanları da olmuştur. Biz işte şimdiye kadar pek üzerinde durulmayan bu husûsa değinmek istiyoruz. ‘Sen şöylesin, sen böylesin, sen de güçlüsün, sen de akıllısın. Şu kişiden ne eksik yanın var?’, gibi… Kişide o zamana kadar oluşmamış şahsiyet zayıflığını üç-beş yaldızlı cümleyle gidermeye çalışmak, doğrusu abesle uğraşmaktır. Şahsiyetleri güçlendireceğiz diye eneler besleniyor, egolar şişiriliyor. Dolayısıyla iki kelimeyi bir araya getiremeyen nice vasıfsız kişiler, kendini bir şey sanıyor. Olmadık abartılar şahsiyetlere yüklenince, zâten zayıf karakterli kişiler, berbat densizlikler yapıyor sonuçta böylesi kişiler, çevresi için huzursuzluk sebebi oluyorlar.
Bir de, şimdinin ebeveynleri sürekli çocuklarını -af edersiniz, tâbiri mi mâzur görün- pohpohlayarak; ‘Aman benim çocuk veya benim torun şöyle zeki, şöyle akıllı, bizimki gibi zekîsini kimsede görmedim’ sözleriyle devamlı överek, çocuklarda dehşet bir özgüven oluşturuyorlar. Tamam, özgüven oluşturulsun ama şimdiki âilelerde çocuk sayısı fazla olmadığından en fazla bir-iki çocuk, ona da bütün özen, ilgi, alaka patlama derecesinde gösterilince, pek tabi işler karışıyor. Bugünün sözüm ona çağdaş eğitim sisteminin âilelere yansımasının neticesinde, terbiye sınırlarını aşan, büyüklere büyüklük taslayan çocuklar türedi. Bilhassa daha neredeyse bebekten ellerinde, tabletler, telefonlar veya bilgisayarlar bulunan çocuklar, bu işin kurdu olunca da bu sefer; ‘Zamâne çocukları canım, maşaALLAH bize taş çıkartıyorlar’ telkinleriyle çocuklar büyüyorlar. Hal böyle olunca, şimdinin küçükleri, büyükleri tâbiri câizse ellerinde oynatıyorlar. Bunlara ilâveten; ‘Aman baskı yapılmasın’ diye, çocuklar pek çok hususta aşırı serbest yetiştirildiklerinden, her türlü aşırılığı, her çeşit ortamda, ulu orta rahatlıkla yapabiliyor ve anne-baba buna müdahale edemiyor. Bunu derken bir eğitimci olarak; ‘baskı yapılsın’ demiyoruz. Ama açık söyleyelim, böylesi aşırılıklarla çocuk büyütülmez. İşte çağdaş terbiyeyle yetişen nesiller ortada. Hemen herkes günümüz gençlerinden şikâyetçi değil mi? Ben memnun olanı duymadım.Şurası gerçek ve net ki, yeni yetişen çocuklarda, müthiş bir özgüven patlaması var. Ebeveynler çocuklarını herkesin yaka silktiği çocuklar olarak yetiştiriyorlar ama bunun farkında değiller. Size bu hususta pek çok misal anlatabilirim. Elbette her çocuk kendi anne ve babasına göre en kıymetli, en terbiyeli, en uyumlu… Ama o çocuğu gelin ev dışında görün, bakın neler neler yapıyor… Biz anlattığımızda veli; ‘yok diyor benim çocuğum bunu yapmaz.’ Diyoruz ki, ‘Gelin o görmeden okul bahçesinde, çocuğunuzu gizlice izleyin. Bakalım, o çocuk sizin tanıdığınız çocuk mu?’ Özgüven patlamasından bahsetmekti asıl niyetimiz, konuya dönecek olursak; böylesi çocuklar, kendilerine öğretilen şeyleri ‘en iyi ben yaparım’ yâhut ‘ben nasıl yapamam? En akıllı benim.’ ‘Ben nasıl bu düşük notu alırım? İmkansız! Bunda bir yanlışlık olmalı’ gibisinden düşüncelerle, halde hâle giriyorlar. Neticede etrâfıyla uyumsuzluklar yaşıyorlar. Şimdinin aşırı öz güvenli çocukları, başkalarıyla iletişim kurmakta zorlanıyor, ilerde kendilerini beğenmiş, kibirli ve şımarık oluyorlar. Bir dediği iki edilmeyen çocuklar, yetişkin olup da evlendiklerinde, eşlerinden aynı övgüyü, takdiri görmediklerinde mutsuzluklar yaşıyorlar. Sabır nedir, bilmiyorlar, lügatlerinde böyle bir kelime yok. Ufacık olumsuz gelişen hâdiselere, tahammül gösteremiyorlar. Birçok hususta uyumsuzluk yaşıyorlar. Boşanmalar neden arttı? Bir düşünelim!!!Alt yaşlarda her istekleri yerine getirilen, aşırı öz güvenle yetiştirilen çocuklar, ilerde yetişkin olduklarında kimseyi takmayan, yalnızca kendi mutluluğuna odaklanan şahsiyetleriyle, toplumdaki genel ahlâkî değerleri hiçe sayıcı, bencil bir karakter rotası çiziyorlar. Bu güzel bir durum değildir. Basit gibi görünen bu yanlışın gençleri ne hâle getirdiğini görelim artık. Kalın sağlıcakla. Cumânız hayır olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.