Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

ESKİ BİR YIKIM HİKÂYESİ

ESKİ BİR YIKIM HİKÂYESİ

İlginç, renkli bir kitap “120 yılı aşkın süredir sahaflık mesleğini sürdüren bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi” diye tanıtılan Turan M. Türkmenoğlu’nun “Sahaflar Çarşısında Görüp İşittiklerim”i.

Eserde bir “Vatan Cephesi” olayı da anlatılmış. Olayın kahramanı Gani Yener(1928- 2022) sanayici bir aileden gelen; “Al-Ye ve Yenen Çikolata fabrikalarının sahibinin tek oğlu, kitaba gönül vermiş, tercüme kitapları da olan bir İstanbul beyefendisi. Cumhuriyetten önce kurulmuş bu fabrika, sektöründe ilkmiş.

Anlatılanlara kulak verelim:

“1957-58 yılları… Gani Yener, Sahaflar Çarşısına geldiği zaman haberi hemen yayılırdı. Esnafı dolaşır, mutlaka alışveriş yapardı(…) Ağzından bal damlayan Gani Bey konuşsun diye gözünün içine bakardık. Bugün yine böyle sohbet esnasında ben konuyu çikolata fabrikasına getirdim, yarasını kaşımışım.

-A benim canım! Biz Demokrat Parti’nin kadrine uğrayanlardanız. 1957 seçim sonuçları DP Hükümeti’nde rahatsızlık yarattı. Kurulan ‘Millet Muhalefet Cephesi’ne mukabil olarak 1958 Ekim ayında da ‘Vatan Cephesi’ kuruldu. Kapı kapı dolaşıp üye kaydediyorlar; kalabalık görünsün diye mezarlıkları gezip oradan isim yazıyorlardı. Bir sabah fabrikaya Demokrat Parti görevlileri gelmiş. Fabrikamız Topkapı Maltepe’sinde, bir uçtan öbür uca ciple gidiyoruz. Babam beni çağırtmış, odasına gittiğimde partililerle tanıştırdı.

-Bir de oğluma anlatın, dedi.

Misafirler; Ankara’dan geldiklerini, Vatan cephesi için üye kaydı yaptıklarını söylediler. Benden de işçilerle konuşup kaydolmalarını sağlamamı istediler. Ben de böyle bir şey yapmamın mümkün olmadığını, birazdan öyle paydosu olacağını, ustabaşıları ile konuşmalarını söyledim:

-Siz bizden de demokrat bir müesseseymişsiniz, dediler.

Misafirleri, ustabaşılarından biriyle yemekhaneye gönderdim. Çalışanlar, yemeklerini yerken gelenlerden biri sandalyenin üzerine çıkıp parti propagandası niteliğindeki konuşmasından sonra Vatan Cephesi’ne üye kaydı için geldiklerini anlatmış. Koskoca fabrikadan üç ya da beş kişi kaydolmuş, partililer fena hâlde bozularak gitmişler. Ertesi sabah fabrikanın bekçilerinden biri geldi:

-Beyim kepçelerle duvarları yıkıyorlar, dedi.

Dışarıya çıkıp baktığımda ne göreyim? Fabrikanın duvarları yerle bir olmuş. Aynı gün öğleye doğru Maliye Vekâletinden müfettişler geldi. Bütün dosyalara ve hesaplara el koydular. Günlerce hesaplar incelendi. Babam, Tahtakale’de bir helvacı arkadaşından hatır senedi almış; ancak muhasebe, senedi deftere işlememiş. Müfettişler o senedi bulmuşlar. Oradan tutturdular ve bu senetten ötürü bütün mallarımıza mülkümüze haciz koydular, bize de yurt dışına çıkış yasağı geldi. Bir anda beş parasız kaldık. Pazar günü hanımla evde oturmuş kara kara düşünüyoruz, nasıl geçineceğimizi planlamaya çalışıyoruz. Kapının zili çaldı. İstinye’deki balıkçımız elinde kova:

-Beyefendi yeni yakaladık, siz seversiniz diye getirdim, dedi. Adam ta İstinye’den bize ıstakoz getirmiş; battık, meteliğimiz kalmadı diyemezdim ya! Çok teşekkür ederek cebimdeki son parayı da ona verdim. Böyle zor günler geçirdik. Bir şeyler yapmamız lazımdı. Arslan’la konuştum, anlaştık, yurt dışı satışları ben takip edecektim. Fabrikatörlükten işçiliğe… Ne yapalım sağlığımız yerinde ya! Bilir misin? Bu çarşının olduğu yer dedemindi. Burada birçok dükkânımız vardı. Hayal meyal hatırlıyorum. Kira toplamaya gelirken beni de getirirdi. O yıllarda Vefa’daki konağımızda yaşıyoruz. Konağın bahçesinde faytonlarımız ve ayrıca dört atlı kupa arabalarımız vardı. Seyisler, arabacılar müştemilatta kalırlardı. Yıllar sonra Demokrat Parti sayesinde ne varsa gitti. Şişli’deki apartmanımızın en üst katına bakarken kafandan şapkan düşerdi.” ( Turan M. Türkmenoğlu, Sahaflar Çarşısında Görüp İşittiklerim, Ötüken Yayınları, İstanbul 2023, sf. 257-258).

Günümüzde de zaaflar, yöntemler, ihtiras, (politik) oyunlar, fazla bir şey değişmiyor.

Örnekler çoğaltılabilir. Bu hikâyeyi, siyah-beyaz iktidar yoktur veya “her iktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar” diye mi anlamalıyız bilmiyorum.

Sevdiklerimizi göklere çıkarıyor, aksini ise, yerin dibine batırıyoruz. Bilhassa siyaset bu kör duygularla, ayrışmalarla gittikçe kirlenip bulanıyor.

Hayatsa, eğer doğru okuyabilirsek; bize devamlı oyunlar oynayıp, eski ezberlerimizi bozuyor ve aklın, bilginin rehberliğini öne koymamız gerektiğini vurguluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi