Ebubekir Mücevher

Ebubekir Mücevher

Dostlar da Ağlaşır

Dostlar da Ağlaşır

İçimizde buzdan dağlar, ateşler içine düşmüştür…
Yüreğimizin en ortasına bir inci incir ağacı daha dikilmiştir…
İkmal’e yeltenen İsmailler, Bir ihmal’e yada bir sürü ihtimale müphem bir halde yürürken.
Her şey bir tabuta sarılmıştır…
Umutlar, yarınlar, aşklar, taze nikahlar, yüzüklü parmaklar… ve yazmalı analar, gene gözyaşlarına boğulmuştur.
Söz yaşları akar..
Afyon patlamıştır, Afyonu patlamayan insanların kulaklarında gene tek bir cızırtı olmadan..
Bahaneleri, sahanlarında bir omlet kadar rahatça pişirmiş ve milletin ekmek banmasını talep etmişlerdir.
25 Fidanı, Şehitler mezarlığına gururla dikip…!
Bu Ülke’nin kan çiçeklerini koklayarak “Vatan Sağolsun” diyebilme marifetini göstermişlerdir.
Benim umursamadığım bir hal.. “Vatan Sağ olsa” “Vatan Sol olsa” da değişen bir şey yok.
Yeter ki satan olmasın..!
Cakcuklar kurmuş, Gakguk ötüşlerle, acıların bestesini çalmaktan, yüreklerdeki kan gölüne maya çalmaktan vazgeçin “Ya Tutarsa” larımız bitti artık..
Gaye’lerinizin gayya kuyusunda… Haya’sız hayatlar inşa ettikçe ve ekinler ekilesi toprağa, insan ektikçe biçeceğimiz bir gözyaşı mutlaka olacak..
Ölenle ölünmez… Ölenin alfabesi kağıda dökülemez… Ardından acılarımızı, sancılarımızı ve gözyaşlarımızı bir kağıt taşıma lüksüne sahip değil…
Gözyaşı kalemlerimizle, kalbimizin kağıdına, yazdık ağıtlarımızı… İçimizde yangınlara yürüyen bir gözyaşı..!
Patalayan mühimmatları geçeceğiz.. Patlamama lüksünü, O saatte, 3 Günlük Askerin ordaki işinden sorgularla.. Satırları boğazlamayacağız..
Kalem giyotini ile, çok söz idam etti büyükler… Bize küçük cümleler kaldı…
Dünya bir hipodroma benzer…
Atların bile ırkları milletlerle özdeşleşmiştir.
Arap atları vardır mesela, bir de asil İngiliz atları..
Peki bizim ülkemizdeki MühimmATLAR, bu dünya hipodromunda nereye koşmaktalar..
Hangi nal’a mıh oluyoruz? Yada hangi dal’a konuyoruz?
O dala, şu dala, yada Budala mı?
Neyiz nerdeyiz..? Ve Gerçeklerin neresindeyiz..?
Hangi karanlığa gece konduk?
Bir zaman Sağ-Sol’la vurulmuştuk…
Bir zaman Suni-Alevi…
Bir zaman Kürt-Türk..
Hangi kılıklı kılıksızlar, İkilik ve fesat eğimli bir yol haritası çiziyor?
Yada acılarımız, nasıl’da bir ses volümüne sahip ki..!
Her ölümle, gözyaşlarımız yükseliyor..!
O gün bir millet tek yürek oluyoruz..!
Ertesi gün, erteleniyor, irtibatlar kopuyor acılarla…
Dünya tarlasına, kazma kürek oluyoruz…
Bize ne oluyor yahu?
Neden gözyaşlarımızla gülüyoruz?
Neden içimizde kalp değil de bir saatli bomba taşıyoruz…?
Mühim Atlar koşuyor ve biz seyrediyoruz..! Nasıl bir Lord’a ordu olmuşuz yahu, bizim için ALLAH ALLAH diye değilde “ONE MİNUTE” diyerek savaşıyor…
Sonra da biz kaz gibi bakarken, bir kaza açıklaması ile ortadan sıvışıyor…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ebubekir Mücevher Arşivi