Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

CORONADA VİTAMİN PAZARLAMAK

CORONADA VİTAMİN PAZARLAMAK

Tıp bilimi daha doğrusu ilaç şirketlerinin paralı elemanları olan satıcılar bizlere bu güne kadar hep D Vitaminini doğal olarak çok az sayıda gıdada bulunan, bazı gıdalara sonradan eklenen ve besin takviyesi olarak ancak sonradan alabileceğimiz yağda çözünen ücretli bir vitamin olarak tanıttılar.

Parasız almak istersek de güneş ışığından gelen ultraviyole ışınlarının insan derisine çarptığı zaman vücutta D vitamini sentezi tetiklediği için doğal bir şekilde vücudumuzda üretilebilmekte olduğumuzu ve güneşe maruz kalmadan, yiyeceklerden ve takviyelerden elde edilen D Vitamininin biyolojik olarak bir faydasının olmayacağını çünkü vücutta aktif hale gelebilmesi için birincisi karaciğerde ikincisi ve esas olanın ise böbreklerdeki değişimini şart olduğunu anlattılar.

Tıp bilimi bazı kişiler için uygulandığı zaman harikalar yaratan reçeteler, ilaçlar ve vitaminlerin pazarlamasının sürekli etkisi altında kalmıştır.

D vitamini de insanlara böyle harika sonuçlar vermesi ile anlatılan vitaminlerden biri oldu.

Mesela D vitamini bağırsakta kalsiyum emilimini arttırdığı için küçük büyük bütün insanların kemik sorunları için en harika çözümdür diye takdim edildi uzun süre.

Özellikle bizim milletimizde az miktarlarda olduğu için yeterli D vitamini seviyelerine sahip olmamanın çocuklarda raşitizm ile yetişkinlerde osteoporozdan korunmaya yardımcı tek çözüm olarak satıldı.

D vitamini ile ilgili bu uzunca girişi şunun için yaptık.

D vitamini yukarıda sayılan özelliklerine ilave olarak son zamanların musibeti diyebileceğimiz corona için aşıdan önceki adeta tek çözümmüş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı.

Öylesine ki virüs musibeti nedeniyle çok uzun sayılabilecek bir zaman diliminde evlere hapsedilen 65 yaş üstü ve 18 yaş altı kişilerin yaz günlerinde güneşten en fazla yararlanabilecekleri bir döneme de denk geldiği için D vitamini ile ilgili açıklamalar beklenenden daha çok ilgi ile karşılandı.

Endonezya’dan Amerika’ya kadar farklı ülkelerde yapılan araştırmalara göre D vitamini eksikliği olan yeni tip corona virüs hastalarının neredeyse yüzde 99’u hayatını kaybettiği  ancak yüksek D vitamini düzeylerine sahip olan hastaların daha çabuk iyileştiğinin basın yayın organlarında sürekli olarak yayınlanması bu algının yerleşmesinde hayli etkili oldu.

D vitamini ile ilgili olarak ortaya konan bu bilgilere paralel olarak bu defa kontrollü deneyler sonrasında İspanya'dan yüksek doz D vitaminin yoğun bakım corona hastalarında üstün başarı gösterdiği açıklanmasından sonra bu defa karşıt propagandanın devreye girdiğini gördük.

Özellikle son İspanya haberi sonrasında görüldüğü kadarı ile Ankara merkezli olmak üzere irikıyım basın ve medya kuruluşlarının sahiplendiği anti D vitamini propagandasının ortaya çıkması kafalarda yeni istifhamların ortay çıkmasına neden oldu.

Kim doğru söylüyor veya kim yanılıyordu ya da yanıltılıyordu?

Gerçi bu tip zaman zaman ortaya çıkan ve hayat kurtarıcı olarak ya da tam tersi insanlar için zararlı olduğu ifade edilen birçok yiyecek maddesi veya besin için zaman içinde farklı tıp çevrelerinden birbiri aleyhine açıklamalar da yapılmıştı.

Şimdilerde ise insanlara bilgi verme adına corona konusunda bir günde birkaç ekran gezerek ortada henüz olmayan bir aşı ile maske ve mesafe konusunda millete bilgi verdiklerini iddia eden büyük tıp otoritesi zannedilen doktorlar birbirlerine girdiler.

Birisi D vitamini için özellikle yaşlıları vuran coronadan ölümlerden korur derken, diğeri yaşlı insanların en çok hassas oldukları kireçlenme konusunu öne çıkararak D vitaminin yüksek dozda kullanılması kireçlenmeyi artırıyor deyiverdi.

Yukarıdaki ifadeyi tekrarlamakta fayda var. Tıp bilimi konusunda açıklamalarda birbiri ile zıt olan fikirleri daha önce de duymuştuk.

Ama bilimle özellikle de tıp bilimi ile bu kadar dalga geçildiği görülmemiştir...

Sonuç bu ülkede henüz bu konuda tam anlamı ile bir araştırma yapılmamış olmasına rağmen aşı ve ilaç yokluğunda virüslere karşı insanların bağışıklığının en etkili silahı sayılan D vitamini artık tehlikeli maddelerden kabul edildi.

Dedik ya daha önce de bunun gibi garabetler yaşandı bu ülkede. Mesela bu ülkede

-1930'larda bira sağlık için faydalıdır denilmişti.

-1940'larda sigara övüldü.

-1950'lerde zeytinyağı yiyemem diye türküler söylendi.

-1960'larda donmuş yağlar sağlıklı denilirken tereyağı zararlı dendi.

Bunların hepsini tıp eğitimi alan anlı şanlı bilim adamları demişti ve sonradan faydalı denilenlerin zararlı, zararlı denilenlerin ise faydalı olduğu ortaya çıktı.

Galiba aşı ve ilaçtan önce bu kez de vitamin konusunda küresel ilaç şirketlerinin oyununa geldik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi