Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Besle kargayı

Besle kargayı

Sorular, sorular hep birbiri ardınca koşar.

 Geriye dönüp baktığımızda, kaç “Ben” var? Seçmece(!) bunlar.

Ne kadar çok fikir, görüş, duruş değiştirmişiz belki.

Ve o zamanlar, bütün kararlarımızın, hadiseler karşısındaki tavrımızın kesinlikle doğruluğuna kanaat getirmiş, sorgulamadan teslim olmuş, irdelememişiz. Muhtemelen hakikat daha sonra anlaşılmış.

Yanlışlar, pencereler, olayların perdesi(bir kısmı) daha sonra açılmış, düşünceler farklılaşmış en azından.

Başka yollara gidilmiş, irademiz(!) değişmiş. Hepsine de, benliğimize nasıl da inanmışız.

Aklımızın şaşmazlığına, doğruluğuna. Zekâya, egoya sarsılmaz bir iman nefse itimat, özgüven; hatayla bunca malulken ve ötekini habire suçlarken. Kendimize, aynalara karşı körlük. Mütemadiyen zikzaklar çizerken.

Belki ilerlemek, gelişmek(!) dedikleri de bu olsa gerek. Ama tekâmül etmiş miyiz? Neye göre? Ölçü ne? Yoksa bu da bir başka yanılgı mı?

Selamet sahiline çıkan gemilerin farkında mıyız?

Her birimizin ayrı kutsalı mevcut. Aynı din bile bizi maalesef birleştiremiyor.

Ayrışmalarımız gitgide artıyor. Kâbe’de, hac sırasında intihar etmek ne demek mesela. Genç olan bu kişi neden geç(eme)miş; hâli ne meneymiş.

Demek ki sakladığımız, içimizde barındırdığımız, gözbebeğimiz değerler başka. Eylemlerimiz, gösterdiklerimiz ile ruhumuzun manzarası farklı.

Bir fotoğraf ve photoshop sanatçısı; insanların cüce gibi kaldığı, devasa hayvanların şehir sokaklarında, caddelerinde dolaştığı bir dünyayı sergilemiş. Dev yılanlar, gökdelenlerden büyük penguenler, geyikler seyran ediyor.

Dünyayı istila etmiş gözüken, karartıp cehenneme çeviren, dışarıdaki değil; ellerimizle besleyip büyüttüğümüz, saklı evcil(!) canavarlar hâlbuki. İnsan bazen gerçekten aşağı(lık), sahiden küçük.

İçimizdeki görünmez kediler, köpekler, tilkiler. Çeşitlendirdiğimiz, sayılarını arttırdığımız, kafeslerinden özgürlük madalyalarıyla saldığımız…

Gizli karanlık mağaralarda, “medeniyet, demokrasi” teraneleriyle şamata yaptığımız, vaveylalar kopardığımız; kalp yollarında rastladığımız, yüzlerce insan maskesi takmış hayvan belki de.

Şimdi herkes bir aslan. Belki herkes Allah’ın Elçisi, sözü tartışılmaz kanun k(oyucu). Göğü delen Babil Kulesi.

Yanlışlar kabullenilip, düzeltme cihetine gidilmiyor, insanda âdeta hata payı yok. İlahlarla(!) yarışıyor.

Böyle olunca da, derunumuzdaki canavarlar bizi paylaşamıyor(!)

Benliğimizde yaşama hakkı verdiğimiz, gönle pusu kurmuş, kalp bahçesini ve yeryüzünü kirleten nice mahlûk, bağrışıp duruyor.

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok

Bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok” diyor Faruk Nafiz Çamlıbel.

Biz ille de besleyelim Kargayı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi