Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Batı saldırıları

Batı saldırıları

Ülkemizin son günlerde mâruz kaldığı ülke bütünlüğünü tehdit edici, sistemini zorlayıcı, hükümeti yıldırıcı çok ciddi tehlikeler bizi târihi incelemeye götürdü. Geçmişimizde de buna benzer pek çok hâdise var. Batı’nın ve İslam düşmanlarının ülkeye gizli ve aleni yaptığı saldırılar, içteki farklı unsurları tahrikler, devlet adamlarımıza yakıştırdığı yaftalar hiç bitmemiştir. Bugün de ayni saldırılara muhatabız.

Osmanlı toprakları son iki yüz yılda pek çok saldırıya uğramıştır. Avrupa 1800 yıllarından bu yana Müslümanların en güçlü olarak temsil edildiği Osmanlı ile hep uğraşmış bıkmadan her seferinde yeni taktikler kullanarak saldırılarını sürdürmüştür. Bugün son Osmanlı bakiyesi olan Türkiye’mize de ayni emellerle içerdeki piyonlarını kullanarak saldırılar düzenlemekteler. Geçmişte tam dört yüz yıl Osmanlı egemenliğinde hiçbir baskıya uğramadan dinlerini yaşayan İslam dışı dîne mensup olan teba, tahrik edilerek sözde Hıristiyanların dîni haklarını korumak için yoğun baskılar yapmışlardır. Ruslar Ortodoksların, Alman-Fransız ve İngilizler Katolik ve Protestanların haklarını bahâne ederek iç işlerimize müdâhale ettiler. Bu çerçevede inanç, ibâdet hürriyeti ve ibâdethâneler üzerinden konuyu yıllarca politik bir baskı husûsu yaptılar.

Dîni farklılıklar üzerinden yürüttükleri baskılara ilâveten gelişen süreçte bilhassa temelleri Fransa’da atılmış olan “milliyetçilik” üzerinden etnik ayrımcılık temin eden bu problem dâhilinde yürüyerek, Osmanlı içerisindeki farklı milletleri ayrışmaya sürüklediler. Rusya Doğu’da Ermeni ve Kürtleri, İngilizler de Arapları tahrik ettiler. Bilindiği gibi insanın vatanı bazında en kabaran duygusu ‘milliyetçilik’tir.

Bununla da kalmadılar bu seferde Müslümanların inanç farklılıklarından istifâde ederek aralarındaki mezhep ve meşrepleri ayrıştırmayı körüklemeye, didiklemeye başladılar. Bu husus için İngiltere’de bir sömürgeler Bakanlığı tesis ettiler ve akabinde Suudi Arabistan’da ehli sünnetin dışında ‘Vahhabilik’ fikrini kurdular. İran-Irak bölgesinde Şiiliği teşvik edip kışkırttılar. Velhasıl Osmanlı topraklarını her yönden karıştırarak, entrikalara sahne yaptılar.

1870-1880 yılları arasında Fransızlar Cezâyir ve Tunus’u, İngilizler Kıbrıs ve Mısır’ı, Ruslar Kırım ve Kafkas bölgelerini işgal etmesi karşısında Müslümanlar ülkelerini savunmak adına pek çok birlikler kurdular. “İttihâdî İslâmî” bunlardan biriydi. Batı bu direnişi kırmak ve Müslümanların bütünlüğünü bozmak amacıyla ülkelerini savunan bu topluluk için kasıtla “Panislamist” tâbirini kullanarak yaygınlaştırdılar. Bu şekilde yeni bir “İslamcı” kavram icat edildi. Oysaki bu kavram Türkçede, Arapçada ve Osmanlıcada yoktu. Bu bir yafta idi bu yaftadan amaç, Müslümanları ana bütünden koparmak için çeşitli isimler takarak yabancılaştırmak ve asıl İslâmî topluluktan koparmak idi. Bu sinsi propaganda Abdulhamit’ten bu yana vatanını savunan Müslümanlara ‘aşırı dinci’ yaftası vurmak sûretiyle hep yapıla gelmiştir.

Batı, Müslüman gurupları İslam’dan dışlamak için “İslamcılık” kavramını kasti olarak kullanmış ve belli gurupları –meselâ ‘İhvânı Müslimin’- ötekileştirdiği yetmediği gibi aşırılığa mahkum etmiştir. Bugün hâlâ bu kavram dışlayıcı ve ötekileştirici olarak işlevini sürdürmektedir.

Son yüzyılda insan hakları ve demokrasi üzerinden İslam ülkelerini ve özellikle de ülkemizi vurmaya çalışan Batı ve yandaşları yukarıda bahsettiğimiz üzere geçmişte dinler, milletler yâni etnik âidiyet, mezhep ve inançlar üzerinden Müslüman ülkeleri ayrıştırmıştır. Abdülhamit bütün Avrupa’ya ‘diktatör’ olarak lanse edilmiş, baskıcı bir rejim kurmakla suçlanmıştı. Batı’da devam ettirilen bu etkin politika bizde de meyvelerini vermekte gecikmemişti. İlerleyen süreçte hukuk, demokrasi, insan hakları, çevre üzerinden ülkeleri suçlama yarışına giren Batı ve evâne takımı bu haksız yaftalamalarının siyâsi arenalara da taşıdılar.

Bugün ülkemiz adına çevirdikleri oyunları hep bu çerçevede gerçekleştirdiler. Dikkat edin her saldırı öncesi memleketimizi ve devlet adamlarımızı -İslamcı, cihatçı, Işıd’çı gibi- böylesi suçlamalara yönelik propaganda modellerini kullandılar. Taktik hep ayni. Rabb’im şerlerinden muhafaza etsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi