Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Başkalaşım

Başkalaşım

Bir bahçe düşünün. Şirin bir bahçe olsun bu...
Şirin mi!? Bir bahçeyi şirin yapan şey nedir ki?
***
Hani bir bebekten söz ediyor olsaydik, onu sevimli yapan özellikleri düşünüp bulmak pek de zor olmazdı. Ne bileyim işte, pembe ve tombul yanaklar, boğumlu el ve ayak bilekleri, kocaman gözler falan. Peki, şirin bir bahçe görüntüsü, nasıl canlanmalı ki kafamızın içinde o halde?
Söyleyeyim... Taptaze ve yemyeşil çimenleri, bir santimetre kareyi bile açıkta bırakmayacak şekilde kaplamış olmalı toprağın üzerini, öncelikle. Toprak demişken de nemli, yumuşak, kalın ve içinde sayısız canlıya; şişman solucanlara ve aklı başındaki çalışkan karıncaları içinde besleyip büyüttüğü gerçeği, dışarıdan yöneltilmiş bir bakışla bile hemen sezilip anlaşılabilecek, buram buram toprak kokan verimli bir örtüyü diyorum. Hoş, o kokunun üst notalarında da, yüzeyde duran yeşil çimen örtüsünün mis gibi kokusu olacak, tabi... En üstteki, çiçeklerin kokularına ise hiç gelmeyelim bile! Dört mevsim boyunca, icinde ve kendine has atmosferinde sadece ilkbahar mevsiminin yaşandığı bir bahçenin renk renk ve çeşit çeşit çiçeklerini bir tasavvur edebilir misiniz? Gülleri, laleleri, menekşeleri ve zambakları... Peki oradan oraya uçuşup konan, farklı ebatlardaki ve renklerdeki kelebekleri? Cıvıldaşan kuşları?
Ah keşke size daha fazla detay verebilseydim şimdi, o bahçeyle ilgili. Asmaların, ilahî bir buyruğiun emriyle oluşturduğu geniş ve güzelim salıncağımı; doğanın sundugu tüm o lütufları ve ayrıcalıklari tek tek sıralayıp anlatabilseydim burada. Lakin bunu yapmama, yürek el vermiyor...
Çocukluğumun geçtiği o dünya dışı ve hayali bile hala aklımı başımdan alan bahçeyi anlatırken yaşadığım özlem hasrete ve hasret de ateşe dönüşıyor. Zira siz deyin bir günde, ben diyeyim zaman içinde başkalaştı o bahçe. Baskalaştı.
Değişseydi yine iyiydi. Fakat bir köklü bir metamorfozdan söz ediyorum. Hani toprağının ve havasının elementlerinin, kimyasının değiştiği; bakılsa koordinatlarıyla yer yüzünde yine aynı uzamı kaplayan ama şimdi tamamen farklı bir mekana dönüşen bir yerden, ismini koyamadığım 'şey' den bahsediyorum.
Vaktiyle sevdiğim ama üzerimde dolaşmalarından iğrenti duyacağım o solucanlar, karıncalar ve yer altının bilimum küçük sakinleri, şimdi bu kurak ve çorak toprakları çoktan terk-i diyar eylediler. O aklı başında karıncalar, diğer hepsini bir gece vakti bir toplantıya çağırıp, oraların artık yaşanmayacak yerler olduğunu vaaz etmiş olmalılar, kader ortaklarına... Baharların ilki ise, en son ne zaman yasanmışsa, sonuncusuymus o sene meğer. Dedim ya, tüm bunların ne zaman olduğuyla ilgili net bir tarih veremiyorum işte. Bir günde mi, yoksa, zaman içine yayılarak mı olduysa artık, o uğursuz başkalaşım...
Distopik manzaralar çizip, keyif kaçırmak da istemiyorum aslında şimdi. Fakat atmosferinden bir türlü soğuk nefesini çekmeyen bu bitmeyen kış mevsimini, ölü doğasını ve vahşi yaşam şartlarını başka nasıl anlatabilirim bu bahçenin, bilmiyorum.
'Vahşi' kelimesini kullanmak, kaçınılmazdı. Zamanının nur yüzlü ve sıcacık gülüşlü suratları, şimdi asık ve kızgın ifadelere büründüler çünkü. O suratlar, ya üzerime doğru tehditkar bir şekilde yürüyen, ya da, bir yabancıymış gibi uzaklaşan bedenlerin üzerindeler. Başından beri o şartlarda yaşamaya alışkın olan birisinin göstereceği kabul değil, sonradan vuku bulan bu devasa başkalaşımla yüzleşen birisinin isyanı konusuna girerek de, kişiselleştirmek istemiyorum durumu aslında. Hem kişiselleştirsem, bunun kime ne yararı olacak ki, buraya yöneltilmiş tanıdık bakışların sahiplerinin içindeki şeytanı beslemekten başka? Ve Merhum Sabahattin Ali'ye bir şapka çıkartmayalım mı bu noktada?
Ve fakat, olacak... Kaçarı yok. Madem başkalaşım var, o halde bu bahçe bir gün yine başkalaşır. Asmalardan yapılmış salıncağımın üzerine kurulup sizi muştular ve 'içimizdeki melek' ismindeki bir yazıyı yazmama sebep olanlara, bahçemden derlediğim çiçek buketlerinden takdim ederim, teşekkür etmek için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi