Başarılar dilerim
Başarı, başarı, en sevdiğimiz sakız… Herkes kendince bir başarı hikâyesi yazmak ister.
Başarıyı, sadece allı pullu sahnelerde boy göstermek, insanların gözüne gözüne sokulmak, her fırsatta kendini duyurmak, pazarlamak aç(ık)gözlülüğü olarak ele alanlar, değerlendirenler var.
Bu algının sonucunda da enaniyet kuleleri yükseliyor, nefsaniyet habire körükleniyor.
Hataların görülme, yanılma payları(!) azalıyor; çevre de benzer şekilde seçilip örülüyor. Üstesinden geldiğini sandığımız şey, mahbesimiz kafesimiz olarak bizi aşağılara çekiyor.
Kibir, yarışa, çirkin bir rekabete, verili olan nimeti beğenmemeye; muhtemel streslere, bunalıma da sürükleyebiliyor.
Oysa kimsenin, gerçek anlamda, paşa gönlümüzce(!) kabarışını da, yükselişini de önleyemeyiz. Roller, geçici konum, süreli ömür getirileri genellikle fazla abartılıyor.
Hâlbuki en başarılı kazançlardan(!) sonra, zamanla en sevdiklerinizle onulmaz yaralar açılır kiminde. Tutkularınız, hedefleriniz farklılaşır.
Mazideki, gündeki ben çeşitlerine(!) hallere, hadiselere, dünya hisselerine verdiğiniz not, yargılar, bildirimler değişir.
Başarı, yere göğe çıkar, boşalır, kuytulara gizlere sığınır, ismi kimliği silinir, tanınmaz, utanır, pâyimal heba olur.
Ayrıca büyük manevî kayıplar yaşadığınızda, kalbiniz çamura battığında, hangi muvaffakiyet size teselli ve umut olabilir; mevcut çöküntüyü, ruh tahribatını örtüp, hasarı giderebilir? Zararı arttırırdır herhalde.
Öte yandan, hayattaki tüm faaliyetlerimizin de, bir anlamda başarı hanesine girmesi gerekir zannımca…
Evimizi derleyip toparlamak, misafir ağırlamak; günü, ayı, seneleri, yine de tükenmeyen azımsanmayacak bir enerjiyle karşılamak; bir vazifeyi, hizmeti usûlüyle yerine getirmek, tebessüm etmek, el uzatmak, bilmek, öğrenmek, tecrübe.. küçük sevinçler, işler, hâsılı bin bir şey… Bunlar da azımsanmayacak üste(sinden) gelmeler.
Hep göz ardı ettiğimiz, önemsemediğimiz… Ancak atıl, yapamaz, verimsiz, sağlıksız bir vaziyete geldiğimizde, elverişsiz şartlarda kıymetini anlayabildiğimiz.
O zaman nasıl da yaldızlı başarılar, gözümüzde küçülür, aklımıza dahi gelmez, burnumuzun dibindeki “sorun” büyür; başarı haneleri, hüviyet sahipleri, yüzlü karnelerin(!) elleri değişir.
Mesela türlü yangın, ölüm eşiklerinde; başarılı uçuşların(!) tırmanışların hangisi aklınıza gelir, hayallerinizi süsler, sükseli hülyaları veya alkışları vehmettirir.
Başarı, göreceli; size göre, bize göre. Görüntüden ziyade “duruş” önemli belki de.
Bir dilim ekmeği şükürle yemek keyifle.
Hangi basamakta, yokuşta, tırmanışta, fırtınada, darboğazda, kanat takılan semalarda, ak-karayazılarda her ne olursa olsun, bir durumu, lekelenmeyecek bir özü, bir azîm ve ruh terini korumak.
Asıl hikâye, hayatı başarıyla, İlâhî Rıza’ya uygun tamamlamak.
Sapanları, Hak’la, Hakikatle arası açılanları, hüsrana uğrayanları görünce, “hayırlı başarılar”, yol açıklıkları temenni ediyorum herkese.
Arsızca istiyoruz, bu uğurda körü körüne diretiyoruz envaiçeşit hevesle.
Oysa “hayırlısı” lâzım bize her nefeste.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.