Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Stratejik değişim

Stratejik değişim

Dünya devletlerinin pek çoğunun zamanında ve yeterli bir hazırlık yapmadan yakalandıkları küresel değişimin kötülüklerini anlatmakla bu küreselleşme zorlamasının önüne geçemeyeceklerini öğrenmelerinin onlara oldukça pahalıya mal olduğunu tüm toplumlar müşahede ettiler.

Dünya’daki gelişmeleri takip ederek geleceğe yönelik öngörülerde bulunan ve çevrelerindeki ikili ve çok taraflı uluslararası ilişkilere göre yeni güvenlik stratejilerini tesis edebilenler ise diğerlerinden hep bir adım önde oldular.

Tarihi süreç incelendiğinde dünyada oyun kurucu olarak bilinen ülkelerin başarıların arkasında iyi yetişmiş devlet adamlarının yönetici olduğu dönemlerin öne çıktığı görülmektedir.

Günümüzde tesadüfmüş gibi anlaşılan ve çoğu kez de fark bile edilmeyen siyasi ve ticari olayların kurgulanmasının geçmiş dönemlerden çok farklı boyutta olduğu artık yadsınamaz bir gerçek olmuştur.

Dünya siyasetinin soğuk savaş döneminin sona ermesi ile görünürde komünist Sovyet blokunun dağılarak batı bloku karşısında güç odağı olma özelliğini kaybetmesi ile tek kutuplu bir dünyanın ortaya çıktığını iddia edenlerin yanılmaları hep bu gerçek nedeniyle oluşmuştur.

Yeni dünya düzeninde yaşanan olayların geçmiş dönemlerden farklı olarak çok boyutlu olarak gelişmesi veya sorunların bilerek ve isteyerek karmaşık hale getirilmesi ile artık eski dönemlerde olduğu gibi devlet yönetimindeki bilge lider veya yönetici olarak tarif edilen tek kişilik yönetimlerin sonunu getirmiştir.

Küresel egemenler olarak kabul edilen devletlerin stratejik bir karar olarak görülebilecek değişiklikle emperyalist politikalarını artık çoğunlukla devletler yerine küresel kuruluşlar ve şirketler eliyle ve vekâlet savaşları şeklinde yürütmeleri de pek çok kişide olduğu gibi pek çok devlet tarafından bu politikaların doğru olarak ve erken zamanda algılanarak karşılık olarak alternatif politikaların üretilebilmesini zorlaştırmaktadır.

Bu sebepledir ki büyük devletler olarak kabul edilen devletlerin yöneticileri tek kişinin oluşturduğu politikalarla yönetilmekten ziyade özellikle kendi milletleri içinde seçtikleri kişilerden oluşturdukları strateji üretim merkezlerinde politikalar üretip geliştirme yolunu tercih etmişlerdir.

Bu yolu tercih ederek dünyadaki siyasi ve ekonomik politikalar birkaç on yıllara hatta asırlara varan bir periyotta üretildiği için bu politikaları en küçük sayılabilecek bir değişimde bile fark ederek uygulanmasına geçilmeden önce karşıt ve alternatif politikalar üreterek etkisiz hale getirenler yeni dünya düzeninden en az etkilenenler olmuştur.

Türkiye bu açıdan baktığımızda geçmiş bir asırdan fazla süren durgunluk ve yılgınlık döneminde yurt içindeki siyasi, ekonomik, teknolojik, çevresel ve sosyokültürel problemlerini istenilen ölçüde çözemediği için de maalesef dünyadaki stratejik değişimin temel oyunculardan biri olamamıştır.

İki binli yılların birinci çeyreğinin son yıllarında olduğumuz şu günlerde geriye dönüp baktığımızda gelişmeleri zamanında ve doğru olarak algılama ve stratejik kazanımlar sağlayarak geçmiş yılları telafi edecek alternatif politikalar üretebilecek kişi ve kuruluşların da henüz tesis edilmediğini görüyoruz.

Aslında bu işin öyle eskilerin anlattığı şekliyle milletin hayal ettiği bir kahramanın bir anda ortaya çıkıp bütün sorunları bir seferde ve tek bir hamle ile çözeceği bir durum olmadığı gerçeğinden hareketle farklı disiplinlere ve görüşlere sahip yetişmiş ve karşıt devletler tarafından satın alınamayacak kişilikli adamların da yetiştirilmediğini görüyoruz.

Değişen dünya politikalarında siyasi ve ekonomik alanlarda faaliyet gösteren veya bu politikaları oluşturan devletlerin ve dolayısıyla da o devletlerce oluşturulan aktörlerin çeşitlendiği günümüzde küresel egemenler olarak bilinen devletlerin yanında devletlerle direkt bağlantılı olmayan organize olmuş birimlerin de güç ve etki merkezleri haline geldikleri bilinmektedir.

Bu anlamda egemenlerce BM, NATO, AGİT ve diğer pek çok uluslararası örgütlerin faaliyet alanları bilerek daraltılmakta ve BM, DB, DTÖ ve IMF gibi örgütlerin de etkisiz kaldığı fikri empoze edilmektedir.

Dünyanın pek çok bölgesinde ortaya çıkan krizlerde uluslararası olarak bilinen teşkilatların yeterince etkin olamamaları bu nedenledir.

Devletlerarası ekonomik yarışların da zamanla devletlerden ayrı bir kimlik kazanıp süreklilik göstermesi ve ülkelerin çok taraflı uyguladıkları politikaların zeminini hazırlayarak devletlerin askeri eylemlerinin meşruiyet kaynağı haline gelmekte olması artık bir takım tedbirlerin de farklılaşmasını gerektirecektir.

Bu tedbirlerin ne olduğunu yaşayarak öğrenmek bizlere geçmişte olduğu gibi bir kez daha pahalıya mal olmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi