Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Aziz

Aziz

Mantık ve duygu çekişmelerinin en çoğaldığı zamanlardan biri de; herhalde insan sevdiklerini kaybettiğinde gerçekleşiyor.

Üzüntünüz derin, öte taraftan pek çok hususu düşünüp şükretmeniz, teslimiyetiniz gerekiyor.

Bin bir hatıra üşüşüyor, hangi biri değersiz, ehemmiyetsiz. Yıllar, yıllar…

Bütün dünyamı kaplıyor silueti, hayali. Hatırlıyorum, kitaplığından izinsiz aldığım Keşifler ve İcatlar Ansiklopedisi’ni. Resimli Bilgi fasiküllerini, evimize sırayla giren Bizim Anadolu, Bugün, Tercüman gibi gazeteleri.

Çile’den şiirler okumasını, benimse Sezai Karakoç’un Sütun kitabını elime alıp, bazen anlayışımın üstünde olsa da zevk alarak satırlar üzerinde dolaşmamı.

Kiminde mevcut kitapları bitirip, arkadaşlara yenileri için utana sıkıla yalvar yakar olmamı.

Beraber attığımız adımları…

“Taleal bedru aleyna, Sordum Sarı Çiçeğe” gibi ilahileri.. Cemaatle kılınan namazları…

Gittiğimiz sinemaları… Almanya, İngiltere seyahatlerinden izlenimlerini.

Kâh küçük bir kız oluyorum, eline yapışıyorum; kâh büyüyor, kolundan tutuyorum.

Daima destek, dayanak, sırdaş, arkadaş, rehber olarak; onunla büyük bir güven yaşıyorum.

Bazen bir dönem, neredeyse gülmeyi unutmuş adam olduğunu düşünüyorum. Yalnız ve mahzun.

Ama yine de bize öğrettiği şeyler; bazı üzerimize çöken karabasana, yılgınlığa, kasvet ve melale rağmen; bir bahar gülümseyişiydi. Dirençti. Mağlup gibi gözükenlerin zaferiydi.

Sabır, şükür numunesi olduğunu biliyorum. Çekilen ıstırabın gerisini, ruhu, öteleri işaretleyen; önünüzdeki perdeleri, engelleri öteleyen. Kendi de sırlı.

Tanıttığı, öğretmek istediği şahsiyetlerden de bu ruh sızardı. Necip Fazıl’dan etkilenmemek imkânsızdı.

Uydurukçuya karşıydı. “Yaa! Bee!” gibi sözcükleri kullandırmazdı. Kibar olmalıydık.

Geniş bir kitap yelpazesiyle, özel sohbetleriyle ufuk açardı.

Adaletsizliğe, yanlışlara karşı kafa tutan, dik duran insandı. Gençliğinde bir ara romatizma geçirmişti. Çevresinin bütün istihzasına rağmen, o genç adam belli bir süre mest giymekte ısrar etmişti. Büyük Doğu gibi mecmuaları, Bugün gibi gazeteleri okumakta diretmişti.

Yazarlık mesleğini seçmemi isterdi. Onun teşvikiyle Şule Yüksel Şenler’e “Ben de sizin gibi yazar olmak istiyorum” diye bir mektup yazmıştım. Huzur Sokağı’nın tüm Türkiye’yi salladığı günlerdi.

O zamanlar için önemli bulmadığımız, değerini fark etmediğimiz bir bakış açısı göstermişti bize.

Manevî gidişinde, yolcu(luk) halinde biraz zafiyet olduğunu düşünse, hoşuna gitmeyen bir durumu fark etse derhal ibadeti arttırdığını, yerine göre mesela sevdiği bazı yiyecekleri bir süre ya tamamen kestiğini yahut azalttığını; oruç tuttuğunu bilirim.

Bu özen, dikkat; hangi mekân ve makamda bulunursa bulunsun değişmezdi. Tunçbilek, Tavşanlı, Ankara, Çan, Konya, Zonguldak. Özel sektörde de, devlet sektöründe de.

Düz memurken de, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürü’yken de. Haksız yere görevden alınıp, kızağa çekildiğinde de.

Yürüyüşlere çıkardı. Yediklerine, sağlığına daima dikkat ederdi.

İçiyle dışıyla bir bütün olduğuna, çelişmediğine şahittik; hayatına yayılmış müthiş bir plana, iradeye, denge ve disipline. Hareketleriyle, hayat tarzıyla yüksek bir kapıya açılışlarına tanıklık etmiştik.

Hiç unutmuyorum. Son senelerinde tam olarak “bekleyen” konumundaydı.

“Dünyadan hiçbir isteğim kalmadı” diye sıkça söylemeye başlamıştı; artık günlük, dünyevî işleyişe uymanın zor geldiğini, yaşama kurallarının ve çemberin sıkılaştığını itiraf etmeye…

Süreç bitmişti. İlâhî Çağrı güçlenmişti.

Göçtüğünde hiçbir dünya izi, gölgesi, bu âlemle ilgisi kalmamıştı.

Ardından, hiç tahmin etmediğimiz yerlerden, farklı ağızlardan, her faniye nasip olmayan, “güzel adamlığına” dair en hasbî, en içten tespitler işittik. Dualarla yundu yıkandı.

Bir sene çabuk geçip gitti. Seneler devrilecek.

Gittikçe azalacağız. Ta ki bizim de arkamızdan birkaç kederli kelime fısıldanana kadar.

“Madencinin” kendisi de, kazıp çıkardıkları da kıymetliydi.

Ümit bizim içindi. Herhalde en özledikleriyle, sevdikleriyle buluşup birleşmişti.

Bundan böyle hasret çekmeyecekti.

Nur içinde yat AZİZ babam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
  • Berrin Kaşık / 18 Ocak 2018 Perşembe 14:25

    Ne güzel anlatmışsın babacığını, gerçek biyografisi. Hz. Mevlana'nın dediği gibi, zehrin bala kariştığı bu misafirhaneden göçüp gittiler. Önemli olan imanla göçmek. Kalemine , yureğine sağlık

    Yanıtla (1) (0)
  • İsmail Detseli / 17 Ocak 2018 Çarşamba 13:04

    Nur'u Paktı o gün diz boyu karlar içinde son yolculuğuna uğurlamıştık Musalla mezarlığında Değerli bacım Hüzeyme hanım ataların yeri insan benliğinde hiç kaybolmaz bir yere sahip. ancak Bu ilahi son kaçınılmaz Rabbim gani gani rahmet eylesin mekanı cennet makamı Alî olsun Allahım sizlere sabrı cemiller versin ne mutlu onlara ki ardında sizin gibi temiz yürekli ağzı dualı evlatları var nur içinde yatsınlar.

    Yanıtla (1) (0)
  • entel_gonyalı / 15 Ocak 2018 Pazartesi 11:20

    Allah rahmet eylesin.

    Yanıtla (1) (0)
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi