Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

AZ UYUMAK

AZ UYUMAK

Gün içinde yorulan bedenin geceleri uyuyarak dinlenmesi, elbette ki her insan için en gerekli şeydir. Hayat kitâbımız Kur’ân-ı Hakîm’de: “Uykunuzu bir dinlenme yaptık.” (Nebe, 9) buyruluyor. Uyku denince akla, rahatlama gelir. Uyurken ruh bedenden ayrıldığından dolayı uyku için, ‘ölümün kardeşi’ denir. Evet uyku, beden için bir ihtiyaçtır ama her şeyin fazlası zararlıdır. Gereğinden fazla uyku, ömür sermâyesi ve bedenin sağlığı açısından doğru değildir. Fazla uyku, kişiyi tembelliğe, uyuşukluğa, hantallığa sevk eder. Sağlık açısından da fazla uyku; beyin gelişimini menfi etkiler, kalbe zarar verir, baş-bel-sırt ağrısına sebep olur, kilo aldırır, depresyonu tetikler ve daha pek çok fiziksel ve ruhsal sıkıntılar oluşturur. Bu hususta Hz. Peygamber aleyhisselam; ‘Ümmetim hakkında en çok şu hususlardan korkuyorum. Bunlar; şişmanlık, uykuya düşkünlük, tembellik ve iman zayıflığıdır.’ Buyuruyorlar. (Suyûtî, Camiü’s-sağir, c.I, s.404)

Halbuki iki cihânın en güzide insanı olan, Peygamber Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın uyku düzenine tâbi olsak, bu kadar yanlışın içine düşmeyiz. Rasûlullah aleyhisselam, yatsı namazını cemaatle eda ettikten sonra gereksiz konuşma yapmadan, istirahata çekilirdi. Gecesini üçe böler, ilk üçte birinde uyur, sonraki üçte birinde gece kalkar teheccüd namazı kılarak Rabb’ine ibâdet ederdi. Gece ibâdeti gündüz insanı dinç ve zinde kılar, kişiyi gaflete düşürmez. Müslüman insanın her davranışı bilinçle, şuurla olmalıdır. Onun yatması, kalkması, yemesi-içmesi, meselâ; yatarken Nebî aleyhisselam gibi yatağa abdestli, dişleri misvaktanmış olarak girmeli, tevbe ederek uyumalıdır. Ertesi gün nasip olurda kalkarsa; ‘Herkese iyilik yapacağı, kimselere de kötülük yapmayacağına’, niyet ederek, sağ tarafına dönerek yatmalıdır. Yatarken hiç olmazsa ayetel kürsi, felak, nas, üç ihlas bir Fatiha okumalı. Zâten yatsı namazı sonrası Bakara sûresinin son iki âyetini okumuş bulunmalı ve gece ibâdete kalkmaya niyet etmelidir. Bunları yapana ne mutlu!

Mânevî yollarda uykunun hikmeti’ne dâir şu görüşler çok değerlidir; ‘Lâhûtî âlemlerden gelen ruh, sufli arzulara sâhip beden içinde garip durumdadır. Ancak o, kişi için faydalı olanı elde etmeye, zararlı olanı def etmeye çalışarak, bedeni ıslâha gayret eder. İnsan uyumadığı müddetçe ruh bedende hapis gibidir. İnsan uyuyunca, ruh asıl mekânı olan melekut âlemine gider, orada huzûra erer. Kişi, kimi zaman şehâdet âlemine dâir rüya yoluyla çeşitli misaller görür.’ Bunlar güzel hallerdir. Yine mâneviyat yolunun büyükleri, ‘uykunun hakikati’ne âit şu görüşleri dile getirirler; ‘Kişi uyurken göz gibi zâhiri organları kapanırken, kalpteki hisler açılır. Az uyuyan sâlih kimseler, uyanıkken tadamadıkları mânevî zevklere, ilâhi aşklara geceleri az uyku neticesinde erişirler.’

Pek tabi, bu güzel haller çok uyuyarak elde edilemez. Çok uyumak gönül parlaklığını yok eder, kalbi karartır. Gece geç vakitlere kadar –sünnete uygun olmayan uyku anlayışıyla- teknolojik âletlerin başında zamânını israf edenler elbette ki, çağın körlüğü olan kalp gözlerinin kapanması ve hikmet yollarının tıkanması belâsına düçâr olurlar. Halbuki herkesin uykuda olduğu vakit kalkıp, Rabb’in huzûruna duranlar, Allah Teâlâ’nın mânevî ikramlarının sağnak sağnak yağdığı o seher vakitlerinde, nice ilâhi ikramlara mazhar olarak, kalp ve ruhları ihya olur. Böylesi ibnul-vakt olanların gözleri, gönülleri, gayb âleminin feyizleriyle nurlanırlar. Pek tabî ki, gecenin tamâmını uykuyla geçirenler bu kutlu hallerden bi haber olarak gafletin kucağına düşerler. Peygamber aleyhisselam kutlu Miraç yolculuğuna gecenin derinliğinde çıkmadı mı?

Şunu iyi bilelim ki, gece sâdece uykuyla geçirilmeyecek kadar kıymetlidir. Zira o saatler, Cenâbı Hakk ile buluşma vakitleridir. Dua, dua yalvarma, yakarma, af ve mağfiret dileme vakitleridir. Dertlere çözüm, az uyuyarak geceleri değerlendirmede gizlidir. Dolayısıyla ebedi saadeti kazanma gecededir, seher vakitlerindedir. Bütün bu güzellikler az uyuyarak elde edilir. Müslüman’ın az uyuması, az konuşması, az yemesi aslında Allah Teâlâ Hazretlerinin kişiye ikrâmıdır, ihsânıdır. Ârifler, âlimler, evliyâlar böyle yaparlardı. Bunlar kişi için, hem bedenen, hem kalben şifâdır. Bu haller kalbe rikkat ve dikkat kazandırır, ilme, irfâna, hikmete, her çeşit temizliğe sebep olur.

Bu bilgiler ışığında hayâtımızı yeniden şekillendirmeye ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi