Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Yozlaşmaya devam

Yozlaşmaya devam

''Bir milleti yok etmek isterseniz askeri istilaya lüzum yoktur; Tarihini unutturmak, Dilini bozmak, Dininden soğutmak ve dolayısıyla manevî değerlerini, ahlâkını yozlaştırmak kâfidir.” (Peyami Safa)

Gelenek görenek, örf ve adetlerini yüzyıllarca muhafaza etmiş bir toplumken, millet olarak hızla bu değerlerimizden de uzaklaşıyoruz maalesef.

Dinin içinin boşaltılması bir yana şimdi de kültürümüzden kopartma politikaları uygulanmakta.

Yakın zamanda sıla-ı rahim için gittiğim memlekette bunu müşahede etmek ziyadesiyle üzdü bizleri.

Bu ziyaret esnasında yakın akrabalarımızdan birkaçının düğününe katılmak nasip oldu.

Düğünler farklı köylerde olmasına rağmen, köy düğünlerinden oldukça uzaktı. Ne bileyim eskiden kına gecelerinde kına sadece hanımlar arasında olurken, bugün kentlerde olsun, köylerde olsun buna pek dikkat edilmiyor artık. Yine kına gecelerinde eskiden yöresel oyunlar oynanırken, bugünlerde kına gecelerinde gelinle damadı dans ederken, birlikte oynarken görebiliyorsunuz köylerde.

Dans kültürü yoktu mesela bizim örf ve adetlerimizde. Her ne kadar salon düğünlerinde(!) görülse bile bundan 15-20 yıl öncesi böyle şeyleri göremezdiniz köylerde.

Her yörenin kendine özgü birbirinden güzel oyunları vardı eskiden. Horon Karadeniz, Bar Doğu Anadolu, Halay Güneydoğu Anadolu, Zeybek Ege’de, Hora Trakya’da daha çok bilinir ve oynanırken, bugünlerde bunlara yeterince alaka gösterilmiyor, muhafaza edilmiyor. Dansından tutun da abuk sabuk bir sürü oyun bunların yerini almış. Üstelik ne oyna dikkat eden kalmış ne de kılık kıyafetine...

Sadece oyun değil elbette değişen. Kılık kıyafetten tutun, yeme içme kültürüne kadar her şeyde değişim yaşanmakta.

Ne yazık ki televizyonun etkisiyle yayılan popüler kültür hayatımızın her alanını işgal etmiş durumda.

Köy düğünlerinde dahi havai fişekten tutun, balayı rezervasyonu ne kadar batı kültürü varsa hepsi yerleşmiş.

Gelenek göreneklerden, örf ve adetlerden uzaklaşıyor olmamız televizyon ve internetin yayınlaşmasıyla oluşan popüler kültürün etkisi, büyük kentlere göç, şehirlerde adetleri yeterince uygulayamama ve de izlenen kültür politikaları... Ne derseniz deyin bir şekilde gelenek görenek, örf ve adetlerimizden uzaklaşarak hızla batılı gibi yaşar olduk.

İnkılaplarla çoğu değerlerimiz bir gecede yok edilirken, AB Uyum Yasaları adı altında çıkan kanunlarla altın vuruş yapılıyor.

Dinden uzaklaşmamız elbette tehlikeli, lakin gelenek göreneklerden, örf ve adetlerden uzaklaşmakta bir o kadar tehlike arz ediyor. Çünkü çoğu örf adetlere baktığınız zaman pek çoğunun hadis kaynaklı olduğu görülmekte. Çoğu kimse bunu bilmese de farkında olmadan sünnet yerine getiriliyordu.

Bir gecede hayatımızı alt üst eden dini değerlerimizi hiçe sayan kanunlar çıkartıldığı gibi, bir gecede tekrar yerine getirilebilir. Ancak örf adet, gelenek göreneği bir gecede yerine getiremezsiniz.

Asırlar boyu Türk aile yapımızın temel taşları örf adet, gelenek görenekler tamamen değişiyor.

Yeme içme- giyim kuşam, barınma aklınıza ne gelirse...

Büyük aileden çekirdek aileye geçişle başladı önce bu yozlaşma. Şimdilerdeyse çekirdek aileyi bırakıp bireyselleşme adı altında tek kişilik, bencil fertler yetişiyor.

Burada televizyon dizilerin katkısı inkar edilemeyecek kadar çok.

Dikkat edin her kanalda her gün bilmem kaç tane dizi, ne kadar ahlaksızlık varsa hepsi dizi adı altında topluma şırınga ediliyor. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan baldıza, yengeye asılan dizi karakterleri... Yardımsever eşcinsel(!) karakterler... Silahların bıçakların havada uçuştuğu şiddet karakterleri... Taşıyıcı anneliği özendiren, babasız çocuk isteyen anne karakterleri... Lise çağında hamile kalan genç kız karakterleri... Lüks villalarda son model araçlar ile gezip tozan günü gün eden entrikacı karakterler... Gece yarılarına kadar sevgilisi ile dolaşan ama hesap vermeyen başörtülü burjuva kız karakterinden tutun da, dans eden, kumar oynayan imam karakterine kadar ne ararsanız ve diğer karakterlerden hepsi var bu dizlerde.

TRT'deki sözde dönem dizileri bile ne İslam'ı yansıtıyor ne de Türk anane ve örfünü. Nereye ısmarlandığı belli olmayan senaryolar, dönemi yansıtmak şöyle dursun tam aksine dönemi karalamaktan başka bir işe yaramıyor.

Yine eskiden belgeseller olurdu kültür miraslarımızı yansıtan.

Şimdilerde yat dizi, kalk dizi, yazın dizi kışın dizi...

Bunların tevafuk olabileceğini düşünmüyoruz açıkçası.

Bizi biz yapan değerlerimize tekrar sıkı sıkı sarılmalıyız.

Diğer türlü ne Avrupalı olabiliriz ne de Türk Milleti kalabiliriz. İkisinin arası arabesk bir kültürden öteye gidemeyiz maalesef.

Kültür Bakanlığı bu manada umarız toplumun ihtiyacına göre politikalar geliştirir. Her ne kadar bunun emaresini görülmese de biz üstümüze düşen uyarı vazifesini yapmış olalım.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nazmiye Gülbaş Arşivi