Aklın yanılmazlığı
Aklın yanılmazlığı düşüncesi son zamanlarda her zamankinden daha fazla gündeme getirilir oldu.
Bunu daha çok Rasulullah’ın (sav) sahih hadis ve sünnetlerini red edenlerde görüyoruz.
Bir de insanda duygusal zekâ ve ruhsal zekâ diye 2 çeşit zekâ olduğunu iddia edenler de görüyoruz.
Bunlar temel düşüncelerinin Kur’an-ı Kerim’deki akletmiyor musunuz ve düşünmüyor musunuz şeklindeki ayetler olduğunu söylerler.
Bir diğer iddiaları ise insandaki duygusal zekânın nefse, ruhsal zekânın ise akla tekabül ettiğidir.
Aklın yani ruhsal zekânın yol göstericiliği ile kendisini nefsin yani duygusal zekânın etkisinden kurtulan yani arınan kimse bunlara göre kurtulmuştur.
İşte tam da burada unuttukları veya konumuzla ilgili olarak söyleyecek olursak tam da yanıldıkları nokta vahyin nihai belirleyiciliğini ve yol göstericiliğini unutmuş olmalarıdır.
Ya da başka bir deyişle akıllarının onları yanıltmış olmasıdır.
İnsanların bu yanılmaları akıllarına çok güvenenler eliyle tarih boyu hep süregelmiştir.
Milletler ve devletler de zamanımıza kadar bu yanılmadan paylarını alagelmişlerdir.
Dini konularda bu böyle olduğu gibi dünyevi konularda da böyle olmuştur.
Son zamanlarda ise, yanılmışız veya kandırılmışız diyenlerin sayısında gözle görülür bir artış görülmeye başladı.
Özellikle 15 Temmuz FETÖ kalkışmasından sonra.
Kimi bakan ve milletvekillerinden tutun da üst düzey devlet görevlilerine kadar pek çok kişi nerede ise koro halinde aynı nakaratı tekrar ediyorlar.
Bu kişilerin bir kısmı güya bu sözlerle kendilerini mahkemeler karşısında hukuki ve cezai sorumluluktan kurtaracaklarını zan ederek yanıldıklarını kabul ediyorlar.
Diğer bir kısmı da FETÖ içerisinde geçirdikleri 25 yılın hesabının gazete ve televizyonlarda yaptıkları etliye sütlüye dokunmayan açıklamalar ile geçiştirilip kendileri ile ilgili yapılacak herhangi bir takibattan kurtulma derdine düşenlerdir.
İster Hz. Peygamberimizin (sav) sahih sünneti ve hadislerine karşı çıkanlar olsun ister, FETÖ kalkışmasından en az hasarla çıkmak isteyenler olsun hepsinin daha düne kadar ortak düşünceleri, ya kendilerinin akıllarının yanılmazlığı veya takip ettikleri hocalarının aklının yanılmazlığından bahsediyor olmalarıydı.
Daha ilginç bir durum ise erkeklerden sonra kadın mealcilerin türemiş olması.
Bir hanım alıyor eline Kur’an'dan bir ayeti veya sureyi, başlıyor Şii - Sünni ayırt etmeden 14 asırlık tüm İslam ilim ve irfan tecrübesine saydırmaya. Kendi heva ve zannını Cenab-ı Allah'ın (cc) maksadı olarak açıklamaya kalkışan bu durum sağlıklı bir kafanın işi olamaz.
Ama neylersiniz ki bu tavır son zamanlarda iyi bir maddi kazanç yolu olarak görülüyor bu ülkede.
Aklın yanılmazlığı iddiasında olanlara daha pek çok şey söylenip yazılabilir.
Kısaca şöyle demek mümkün.
Aklın yanılmazlığından bahsedenlere alkış tutanların bu günkü düştükleri zelil hale bir bakın. Sonra da bunların hala akıl ile ilgili yanılmazlık iddialarına.
Artık kendileri mi daha çok gülünç duruma düşmekteler, yoksa iddialarımı daha gülünç bir durum, siz karar verin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.