YOLUN KÖPEKLERİ
Memleket meseleleri, yorgun kalpler, bazen enerji yitimi ve kısmî ümit düşüşü. Gelgitler, zikzaklar, gölgeler ve dolambaçlar. Baş edemeyeceğimizi düşündüğümüz devasa sorunlar.
Fakat böyle zamanlarda, seçkin ziyalı insanlar vesilesiyle güzel mesajlar gelebiliyor. Ve yol tekrar aydınlanıyor.
Aşağıdaki derviş menkıbesi; Amerikalı fotoğrafçı, ressam, yazar ve aynı zamanda mânâ üstadı Halveti-Cerrahi Şeyhi Muzaffer Ozak Efendinin evlatlarından olan Shems Frıendlander'den aktarıldı.
Tasavvufi sohbetler yaptığı, Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına isimli ilginç kitabından. Dikkatinizi çekerim, at değil zebra. Umumiyetle hatırımıza "alışıldığı" şekilde at gelir. Cerahatli nefsin alışkanlıklarını, kalıpları kırmak, içine kapandığımız bir çemberin dışına çıkmak, sahte gerçeklerin kuşattığı bir dünyada hakikat arayışı zordur.
"Kışın Çıkan Güneşe Bel Bağlanmaz" başlıklı yazıda geçen hikâye ise şöyle. Bize aynı zamanda bir olgunluk testini; manevî yükselişin, kemâle ermenin güçlüklerini anlatıyor, yolun engellerine dikkat çekiyor:
"Bir şeyhin huzurunda otuz sene hizmet etmiş bir adam vardı. Bir aralık şeyhine, Efendim, müsaadenizle artık ayrılmak istiyorum ve sizden aldıklarımı başkalarına aktarabilir miyim bir tecrübe etmek istiyorum" dedi.
Şeyh, "Sana bir soru soracağım. Bu soruyu doğru cevaplandırabilirsen hazır olduğunu anlayacağım. Bu soru, Kur'ândan değil, ona göre" dedi. "Köye dönüşünde," dedi Şeyh Efendi, "çobanları olan bir yerden geçecek misin?"
Adam, "Evet, efendim" dedi.
Şeyh devamla sordu, "Sürüleri olan bu çobanların bulunduğu yerden geçerken tut ki çoban köpeklerinin beşi birden üstüne hücum ediyor; ne yaparsın?"
"Yerden bir taşı kaptığım gibi köpeklere atarım!" dedi adam.
"Diyelim bir tanesini vurdun, öbür dördü sana yeter" dedi şeyh.
Adam, "Bir değnek alır onunla köpekleri uzak tutmaya çalışırım" dedi.
Şeyh bunun üzerine şöyle dedi, "Tekrar edeyim, bir ikisini uzaklaştırırken diğerleri kesinlikle seni parçalar! Henüz başkalarını irşat edecek kıvama gelmemiş olduğunu görüyorum."
Adam, "Aman efendim! Bari cevabı lütfetseydiniz!" diye kıvranınca, şeyh efendi şöyle dedi:
"A oğlum! Çobana seslenirsin, o da çadırından çıkar, köpeklerini teker teker ismen çağırır, böylece hiç biri sana saldırmaz. Bu dünyada tıpkı o köpekler gibi sana saldıracak insanlar vardır. Onlarla mücadeleye tutuşursan yenik düşersin. Ama onları yaratmış olan Sahiplerine niyaz edersen o zaman O, ismen çağırıp zapt eder, böylece muhafaza olunursun."
"Acıyla girip ölümle çıktığımız bu dünya, belli ki daima Allah'ın yardımını dilenmemiz gereken çetin bir yer" der Şems Efendi kitabında. Ancak bazen ya da genellikle bu hayatî noktayı ve yol haritasını unutuyoruz.
Üstelik sadece dışarıda değil, içimizde de nice köpekler, tavus, yılan ve kediler -tıpkı bir hayvan çiftliği, bahçesi; şer askeri- gibi kazan kaldırıp, çöküşümüzü bekliyor, ruhumuzu muhasara altına alıyor. Zorlu bir mücadelede nefes kesiyor.
Allah'a yakınlık, sıcak bir ilişki bütün mesele.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.