Yetmiyor (Bir Yetim Üşüyor..)
Yetmiyor, alfabem…
Bir yetim üşüyor…
Bir yetmişbeş milyon üşüyor.
Üşüyor içim, yüreğimde bir bahar üşüyor. Gözleri benden uzakta bir takvime saplanmış. Hançeri zamanı yaşıyorum. Takvimin yaprağına küsüyorum. Üstüme yorganlar, yorgunluklar ve umutlar çekiyorum. Sola dönüyorum, sağa dönüyorum ve kıvranıyorum.
Bir Elifin yalnızlığı hissediyorum içimde “Y” gibi kıvrılarak düşlerimi çekiyorum beynime.
İklimler ve ilmikleri değişirken dünyanın, kördüğüm olmuş bir kâinatta gördüğüm en güzel ilmeksin. Sen bilmişler sofrasında, nasiplenmek yerine. Bir milletin ruhuna katık ettiği en güzel ekmeksin.
Sen “Ahlak ve Maneviyat” sancağını, gece gündüz demeden taşıyan emeksin.
Sen baharı başlatan çiçeksin..
Hiçbir Şubat bu kadar soğuk olmamıştı.
Üzerime kar payları yağıyor…
Üşüyorum…
Menfaat çekleri kesenler, vaatlerinin vadelerini tutturamadan senin üzerinden hala seni sömürmeye kalkanları gördükçe daha çok üşüyorum.
Bir uçkurun kenarında, şişe gibi yuvarlanan, burunlarında eroinsel nefesler taşıyan bir neslin çığlıkları, çalınıyor kulaklarıma.
Defter arası rüşvetleri, iftar arası ihale paylaşımlarına, namaz sonrası menfaat kokulu dualara lanetler okuyabiliyorum.
Savaş ne demek, barış niçin anlayabiliyorum. Menfaat çarklarının, petrolojik nedenlerin pedagojik sebeplerini görüyorum.
Bin bir maskesiyle, zalimin değiştirdiği kılıkları fark edebiliyorum artık.
Mason kim, masum kim senden öğrendim ben…!
Ey direnişini, mücadelesini, sabrın kalkanlarıyla koruyan, SELAM ET…
Fıtratların fırtınalara, düştüğü bir çağda inşa edilen gemi sensin…
Ayazda kalmış gözyaşlarımı, bir baba şefkatiyle okşayan meltem sensin..
Gözyaşını milleti için döken, bir çocuğun yalın ayakla koşmasına gözyaşı dökebilen tek lidersin.
Bozulmuş çarkların, feodal yapıların, demokratik senaryoların, ve tahterevalli’de siyaset oynayan çocukların, kulağını çekensin…
Kukla olarak değil, kullukla siyaset yapılacağını gösterensin..
Safların bölündüğü, sistemlerin çizgiselleştiği bir zamanda..
Ne sağa ne sola itibar etmeyen, Tek NİZAM’sın..
Sen sömürülen milletinin, Milli Görüş terazisini koyan insansın.
Sen bir çiçekle bahar olmaz diyenlere inat.?
Her bahar bir çiçekle, umudunu taşıyansın..
Sen öz vatanında parya olanların, aşiyanısın..
Gözleri ve yürekleri, küllenmiş, dumanlanmış insanların ruhuna işleyen
Ferahsın, aydınlıksın, karanlığı korkutansın
Sen REFAH’sın…
Gayri Saf kalmayan hasılatların, faiz çemberinde boğulduğu bir dönemde,
Vekilliğin vekalete, bakanlığın baka bilmemeye dönüştüğü birzamanda..
Yasaklanan, kapatılan, ve sürekli ket vurulan azmini kaybedetmeden, devam ettirdiğin bir çerağın aydınlığıdır bu yüreklerimizde yanan..
Gaflet ve delalete kapılmışlığımızı, kazanmış böbürlenmelerimizin, bir cevabı olarak eksilen erdem ve faziletlerimizi.
Yeniden aşılayan FAZİLET’sin.
Gaye’leri hedefleri olmayan, Ak’ıntının insanlarını binlerce kez ikaz eden SAADET’sin..
Sen bütün insanlığının SELAMET’inin kurulması gereken, Milli Görüş NİZAM’ı ile olacağını söyleyip, İnsanlığın refaha ermesi için, FAZİLET’li insanlarla SAADETE ulaşılacağını bize öğretensin.
Bir yazar için kağıt bedeni ve kelimeler gardırobu gibidir. Giydirmeye başladığı cümlelerinin, pespayeliğini ve güzelliğini okurlarının aynasında teşhis edebilir.
Ama bugün ve bu yazıda kusuruma bakmayın.
Çünkü kelime inşasına giriştiğimiz bir olgunun, alfabenin çok ötesinde olduğunu belirtmem gerekiyor.
Yetmiyor
Seni anlatmak için kuşandığım alfabe ordularım.
Düşlerim ve hayallerim yetmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.