Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

YARIN MİRAÇ KANDİLİ

YARIN MİRAÇ KANDİLİ

Efendim sayılı günler çabuk bitermiş, hele de son senelerde günler, haftalar, aylar, seneler nasıl da çar çabucak geçiyor. Şaşırıyor, hayretler içerisinde kalıyoruz. Hafta başı pazartesi başlıyor bir bakıyoruz ki, hemen Cuma gününe gelmişiz. Neyse, işte 2021 yılının ilk Recep ayı da, bitmek üzere ve bu hafta Rabb’imizin ayı olan Recebin son haftasındayız. Aynı zamanda bilindiği üzere İslam âleminde, Recep ayının 27 gecesi Miraç kandili olarak ihya ediliyor. Yarın aksam da nasip olursa Miraç gecesine erişeceğiz. Nedir Mira? Diye başlayalım.

Miraç; Âlemlerin Efendisi, Allah Teâlâ’nın son Nebisi Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselâm’ın Mekke-i Mükerreme’de Kabe’den alınarak, bir başka kutsal şehir Kudüs’teki Mescidi Aksa’ya getirilip, oradan da semâlar âlemine yaptığı bir kutsî yolculuğun adıdır. Bu hususta biz köşemizde epeyce teferruatlı, mânâ yüklü yazılar yazmıştık. Yine de konuya farklı açılardan değineceğiz.

Miraç gecesi, Allâhu Azûmüşşân’ın, Sevgili Habîbine semâlar âleminde şimdiye kadar hiçbir peygambere nasip olmayan olağanüstü hakikat sırlarının gösterildiği bir mübârek gecedir.

Miraç gecesi, son peygamber Hz. Muhammed aleyhisselâm’a gelen vahiylerden farklı olarak aracısız, vâsıtasız ilâhî vahiy ile bizzat muhatap olduğu, bir mübârek gecedir.

Miraç gecesi, Cenâbı Hakk’ın peygamberler içinden özel seçtiği, ‘Habîbim’ dediği Son Peygamberine, gökler âleminde kendi zâtını seyrettirdiği, kâinâtın sırlarının ayan-beyan gösterildiği bir mübârek gecedir.

Bu gizemli olay, Allah Azze ve Celle’nin, Rasûlüne bir ikrâmıdır. Miraç hâdisesi hicretten bir buçuk yıl evvel cereyan etmiştir. Bu hâdiseden kısa bir süre önce Peygamberimizi himâye eden amcası Ebû Tâlip ve hemen ardından çok sevdiği ilk zevcesi Hz. Hatice annemiz vefat etti. Bu seneye hüzün senesi dendi. Peygamber aleyhisselam bu senelerde pek çok sıkıntılarla karşılaştı. İşte böylesi bir zamanda Rabbi Teâlâ Rasûlünün âdeta mahzûniyetini gidermek adına bu hikmetli ve izzetli ikrâmı, ihsânı sunmuştur. Cenâbı Hakk O şerefli Elçisini Mekke’den Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya, oradan da, şimdiye kadar hiçbir kimsenin erişemediği ulvî zeminlere yükseltmiştir. Bu yönüyle ‘Miraç’ bir mânâ yükselişidir. Rabbi Teâlâ, peygamberlerini çok ağır tebliğ göreviyle muhatap kıldığında, onları hem vahiyle hem de muhtelif mûcizelerle güçlendirmiştir.

Peygamber aleyhisselam Miraçtan döndükten sonra, bu esrârengiz hâdiseyi çevresine anlattığında, müşrikler yoğun bir yalanlama kampanyasına giriştiler. Bâzı Müslümanlar da bundan etkilendi. Müşrikler; ‘Bir ayda gidilebilen bir mesâfeye nasıl bir gecede gidilir?’ diyerek itiraz ettiler. Ancak Mescidi Aksa’ya gidip orayı görenler; ‘Bize orayı anlat.’ Diyerek sanki peygamberi imtihan ettiler. Onların bu yakışıksız, itimatsız ve densiz sorularına Peygamber aleyhisselam sıkıldı ama yine de, cevap verdi. Tek tek o mekanları anlatınca; ‘Pes, doğrusu, hepsini doğru ve tastamam söylüyor.’ Dediler. Ama yine de iman etmediler. Bu hâdise aradaki fitneyi daha da derinleştirdi. Sâdece Efendimiz aleyhisselâm’ın sâdık dostu Ebû Bekir (r.a); ‘O söylüyorsa doğrudur.’ dedi ve bu târihten itibâren ‘Ebû Bekir (r.a), Sıddîk’ ünvânını aldı.

Miraç hâdisesi’, insan idrâkının ötesinde gerçekleşmiş bir hâdisedir. Geçmişten bu yana insanların akıllarına bu idrak dışı hâdiseyle ilgili pek çok soru gelmiştir. Meselâ; ‘Birkaç dakikada binlerce yıllık mesâfeyi gidip-gelmek aklen olabilir mi?’diye düşünülebilir. Böyle bir sorunun cevâbına İslam âlimleri şu mükemmel izahatları yapmışlardır:

Cenâbı Hakk’ın sanatında, hareket ve hız dereceleri farklıdır. Sesin hızı, elektriğin hızı hatta rûhun ve hayâlin dahi hızı birbirinden farklıdır. Uzaydaki gezegenlerin hızları da, farklı farklıdır. Işığın hızı 300000 km/sn iken, sesin hızı 360 km/sn’dir. Acaba Peygamberin latif bedeninin, yüce rûhuna tâbi olması, ruh hızında hareketi, nasıl akla ters gelebilir?

Bir insan on dakika uyusa bâzen olur ki, bir yıllık işi görebilir. Hatta bir dakikada insan gördüğü rüyâyı, rüyâda duyduğu sözleri, konuştuğu kelimeleri toplasa uyanıkken bir gün, belki de daha fazla zaman gerekir. Dolayısıyla, zaman dilimi kişilere göre değişebiliyor. Bütün bunları topladığımızda, Peygamber aleyhisselam, ‘Burak’ isimli ‘mânevî binit’ ile, şimşek hızıyla, tüm kâinâtı gezip, ilâhî huzurda Rabb’i ile görüşebilme şerefine elbette ki erişebilir.

Peygamber aleyhisselam bu esrârengiz mânâ yolculuğuna yalnızca rûhu ve kalbiyle gitmedi, mübârek bedeni de, bu yolculuğa katıldı. Zâhiri âlemi görmeye teşne olan gözlerin, mevcut âlemdeki işitilebilir sesleri duymaya teşne olan kulakların, o yüce âlemlerde bulunması normalken, rûhun sayılamayacak kadar çok görevleri icra eden bedenin, ‘arşı âlâ’ya çıkması, akıl ve hikmet gereğidir.

Allahû Teâlâ cennette bedeni, rûha arkadaş yapmıştır. Zira sınırsız kulluk görevlerini, fâni dünyânın çeşitli acılarına, lezzetlerine beden, merkezlik teşkil eder. Dolayısıyla cennette rûha eşlik edecek olan bedenin, ‘cennetü’l-me’vâ’nın gövdesi olan sidretü’l-müntehâ’da Rasûlî Kibriyâ’ya eşlik etmesi hikmetin ta kendisidir. Cenâbı Peygamber’in rûhen mirâca çıkması pek normaldir. Zira hemen her velî kul, rûhen ve kalben semâ âlemine yükselebiliyor. O zaman Serdârı Enbiya olan Peygamber aleyhisselâm’ın rûhuyla birlikte bedenen, o gizemli mekanlara gitmesi gâyet tâbidir. Ancak bu hâdise elbette ki, ‘mûcize’dir.

Evet, bu hâdise mûcizedir. Şöyle bir misal verilecek olsa; bir insanın göklere çıkması nasıl izah edilebilir? Bugün çeşitli uzay araçlarıyla belirli hızlarda aya, venüse ve diğer gezegenlere gidilebiliyor. Şu yaşayan ilmî gerçeklerden hareketle; dünya yaklaşık olarak 188 saatlik mesâfeyi 1 dakikada döner, 25 bin senelik mesâfeyi 1 senede kat eder. Bu muazzam dönüşü ona yaptıran kudret, bir insanı ‘arşı âlâ’ya çıkaramaz mı? Güneşin etrâfında pek ağır olan dünyâyı gezdiren hikmet, bir insanı hem de dünyâya gelmiş geçmiş en güzide insanının bedenini, şimşek gibi Rahmân’ın arşına çıkarabilir. İşte bütün mesele budur

Miraçta Kâinâtın Sultânı, arşı âlânın Rabb’ını en yüksek derecede bilmiş ve tanımıştır. Buradan hareketle kâinâtın yaratılmasındaki ilâhî maksad incelikleriyle anlaşılmış oluyor. Ve Rasûli Ekrem Efendimiz aleyhisselam, miraç ile peygamberlik vazifesinin gerektirdiği bilgi, mârifet ve mânevî donanımla en kâmil şekilde donanmış olarak geri dönüyor. Ne mutlu böyle kutlu bir peygambere ümmet olmuşuz.

Efendim Mirâcınız şimdiden mübârek olsun. Ruhlarımız ibâdetle, mânâ neşvelere gark olsun. Yarın tutmayı umut ettiğimiz oruçlarımız kabul olsun inşaALLAH.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi