Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

TARAFLI OLMAK

TARAFLI OLMAK

El kaldırmak, toplantılarda oy vermek ya da söz istemek anlamına gelse de el kaldırmak aslında kalabalık içinde kaybolanlardan olmamak veya yapılan bir işe karışmak yani olumlu veya olumsuzluk konusunda yapılacak olana el atmak anlamına gelir.

Bu nedenledir ki; Kalabalığa karışmak veya kalabalıkların içinde kaybolup gitmek için insanın canlı olmaktan başka hiçbir yeteneğe sahip olması gerekmez denir.

Ama kalabalıklar içinde azınlık olduğunuzda ya da daha doğrusu kalabalıklar karşısında tek kaldığınızda yalnız kendinize ve düşüncenize güvenerek dik durmak gerçekten çok şey gerektirir.

Bu sizin sadece kalabalıklara karşı olduğunuz değil, aynı zamanda belli bir fikrin taraflısı olduğunuzun da bir göstergesidir.

Sağ sol ayrımından ya da demokrasi ile şeriat farklılıklarının taraftarlığına kadar uzanan geniş bir yelpazenin herhangi bir tarafında olmak böyle bir şeydir.

Taraf olmak böyle bir şey olduğu için bir de taraf oldukları halde ben tarafsızım diyen taraftarlar grubu var içimizde.

Yani yalan söyledikleri gizli olduğunu zannettikleri halde aşikâr olanlar.

Arada bir de olsa beğenilerini “muazzam” kelimesiyle de olsa belirten taraflı bir kesimdir bunlar.

Çoğunlukla kalabalığa karışmış bir vaziyette görürüz onları.

Çünkü kalabalıklar içinde olmak hiçbir zahmet gerektirmeyen bir davranıştır denilmiştir.

Kuru gürültü bile olsa kaybolur gidersiniz o kalabalıkta ve kimse sizi fark etmez. Etse de kaale almaz.

Ama muhalif olmak yani farklı olmak bilgi gerektirir, emek gerektirir hepsinden önemlisi cesaret gerektirir.

Muhalif iseniz bir inancınız, bir dünya görüşünüz, bir idealiniz ve gerçekleştirmek için risk alabileceğiniz bir hayaliniz var demektir.

Muhalif iseniz önünüzde size yol tarif etmek isteyen hocalarınızdan, öğretmenlerinizden, adına STK denen yarı resmi devlet kurumlarında görev yapan devlet görevlilerinden, sizin attığınız veya atmayı düşündüğünüz adımları görmek istemeyen ebeveynlerinize kadar pek çok engeliniz var demektir.

Ama kalabalığa karışmak suretiyle tarafsızlığınızı(!) ispat etmiş olursanız, çoğunlukla hayatın gerçekliklerinden kopanlarla karşılaşacağınız tüm gerçekleri konuşmaktan kaçıyorsunuz demektir.

Veya kalabalıklara karşı durduğunuzda amiyane tabirle dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayı göze alamıyorsunuz demektir.

Bunun bir de karşı cephesinden bakıldığında kalabalıklar karışmanın kalabalıklara karşı çıkan insanlara karşı içten içe duyulan ve insanı en çok alçaltan husus olan kibirli olmakla da bir alakası vardır.

Muhalif olanların ortaya koyacakları tavırları veya söyleyecekleri sözleri dolayısıyla karşılaşacakları olumlu veya olumsuz karşılıkları çok hesaba almadıklarını görmemize rağmen kalabalığa karışarak tarafsızlığını ortaya koyanlarında öyle olduğunu düşünürüz.

Ama gerçekte bu kişiler herhangi bir söz söylediklerinde veya bir tavır ortaya koyduklarında karşılaşacakları tavrı çok güzel analiz etmiş ve başlarına gelecek tehlikeyi çok önceden düşünerek bun yola girdiklerin görürüz.

Mesela okuduğunuz herhangi bir yazıyı çok beğenmiş olabilirsiniz.

Okuduğunuz yazı sizin hoşunuza gitmiş olmasına rağmen iktidar veya iş sahiplerinin aleyhine olabilecek bir ifade içeriyorsa muhalif olduğu halde ortalarda görünmek istemeyenler başlarına gelecek tehlikeyi yok etmek için suskun kalmayı yeğlerler.

Kuru kalabalığa karışıp şimşekleri üzerine çekmek istemeyen kişiler zorunlu olduklarını hissettikleri bir zamanda veya mekân söz söylemek ya da yazı yazmak zorunda kaldıklarında ise karşı oldukları fikri tarif etmelerine rağmen o karşı oldukları iş veya durumun meydana gelmesinde sorumlu olanlar hakkında bir çift laf etmezler.

Kişileri ilgilendiren konulardan toplumun tamamını ifsat etmeye dönük kararlara varıncaya kadar karşılaştıkları tüm durumlarda herkesi göreve çağıran ancak sorumluyu ifşa edemeyen bir tavırdır bu.

Kısacası kendisi, ailesi ve çevresi zarar görür endişesiyle haksızlık karşısında susan ve dilsiz şeytan olmayı kabullenen bir tavırdır hakkı savunmamak.

Veya sessiz kalmakla zalime teşne olup, toplumdaki mazlumların sayısının her geçen gün biraz daha artışına sebep olmak.

FARKINDA MIYIZ?

Davet ve tebliğe başladığı ilk günden vefat anına kadar toplumun sosyal ve siyasal yapılanmasını gerçekleştirirken ve hukuklarını korurken tercihlerinde bile haksızlıklara muhalif olan bir Peygamberin(sav) “Bal tutan parmağını yalar” anlayışındaki ümmetleri olduk çıktık.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi