Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Siyasî Yapının Dinî Hayata Etkisi

Siyasî Yapının Dinî Hayata Etkisi

Türkiye’de son 20 yılda siyaseten yazılan tüm yazılarda yazarlar, AKP nin iktidara gelmesi ile birlikte değişen siyasî yapı sonucunda, dinî yaşantıda bir rahatlama ve Türkiye’de dindarlık eğilimlerinde artış olduğu düşüncesi üzerine, yazılarını yazmaktadırlar.

Türkiye’de değişen siyasî yapının, dinî yaşantıya olan etkileri gerçekten iddia edildiği gibi midir?

AKP iktidarının başörtüsü başta olmak üzere, din özgürlüğü alanında gerçekleştirdiği düzenlemelerin varlığı bir gerçektir.

Bu anlamda AKP iktidarının düşündüklerinin tamamının hayata geçirilemediği iddiası, hep dillendirilmiştir.

Ama dindarlık anlayışındaki farklılaşma ve toplumun geneli göz önüne alındığında, AKP iktidarının yaptıkları sonucunda toplumun iyiye mi, yoksa kötüye mi gittiği konusunda insanlarla anlaşmak mümkün değildir.

Dini anlamdaki özgürlükler konusundaki rahatlamaları anlamak için, AKP hükümetinden öncekilerin dinî özgürlükleri geliştirme amacıyla bir şey yapmadıkları iddiasını da, kabul etmek mümkün değildir.

Bu bağlamda kişilerin dinî hayatlarındaki siyasetin etkisinin önemli olduğunu ifade ederken, karşılaştırmayı doğru yapmak adına, toplumun genelinin dinî hayatında siyasetin etkisinin öneminin görmezden gelinmemesi gerektiğine inanıyoruz.

Türkiye Cumhuriyetinde siyasî yapıdaki değişimin temelinde, siyasî iradenin dine karşı tutumunu sorgulayanların temel yanlışları, siyasî yapıdaki değişme sonucu, toplumun din algısının aldığı farklı formları görmezden gelmek olmaktadır.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, toplumsal hayatın unsurları olan din-devlet ve din-siyaset eksenindeki değişimler hatta kırılmaları, siyasi parti liderlerinin kişisel dindarlıkları ile değerlendirmenin, dinî özgürlükler bağlamında gerçekleştirilen düzenlemeler ile sınırlı görülmesini hata olarak görüyoruz.

Türkiye’deki dini hayata devletin veya siyasi iktidarın müdahalesinin ne ölçülerde olabileceğine dair düşünceyi görmek için Nazmi Kal’ın “Atatürk'ten Duymadığınız Anılar" adlı kitabın 354 ve 355. Sayfalarına bakmak gerektiğine inanıyoruz.

Dine tesir eden siyasetin hatta laikliğin ne olduğu konusunu en net şekilde anlatan bu sayfalarda, Ercüment Demirer’in zamanın Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi ‘den duyduğu bir anı nakledilmiştir.

Ercüment Demirer aktarıyor:

“Sakarya Zaferi'nden önce bir yenilgimiz vardır. Hani Ankara'nın boşaltılmasının düşünüldüğü, düşmanın Polatlı'ya kadar geldiği günler.

O günlerde Mustafa Kemal Paşa bir din adamı grubunu başka bir deyişle ulemayı, askerin özgüvenini kuvvetlendirmek için cepheye götürmüştü.

Sohbet sırasında Mustafa Kemal Paşa şunu sormuş:

İstanbul'da Şeyhülislam benim katlimin vacip (öldürülmemin gerektiği) konusunda bir fetva verdi. Siz de bunun aksine bir fetva yayınladınız. Bunun hangisi doğru?

Din adamları "Tabii ki bizimki" demişler.

Neden sizinki doğru da, onların ki yanlış? Siz de din adamısınız, Şeyhülislam da.

Demek ki din adamları hangi gücün, hükümetin etkisinde ise, o hükümetin politikası doğrultusunda karar veriyor.

Şeyhülislam İstanbul hükümetinin emrinde idi benim ölümüme fetva verdi, siz benim etkimdesiniz aksini söylediniz.

O halde din ile devlet birbirinden ayrı olmalı, din adamı kimsenin emri altında olmamalı ki dinin gerektirdiği doğru kararlar verilebilsin.”

O günlerden aktarılan hatıra bu. İnanırsınız, inanmazsınız.

Ama hatırada aktarılan laiklik tarifi ile cumhuriyetin kuruluşundan sonra tek parti iktidarında uygulanan laiklik bambaşka olmuştur.

Siz şimdilerde uygulanan laiklik ilkesinin de geçmişte uygulanan laiklik uygulamaları gibi, laikliğin gerçek anlamını ifade etmediğini iddia edebilirsiniz.

Söylemek istediğimiz tam da bu dur.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda tek parti iktidarı eliyle uygulanan sistem insanların dinleri ile ilgili inanç ve davranışlarını baskı altına alınmasına rağmen din yok edilememiştir.

Şimdilerde 20 yıldan fazladır uygulanan dindar nesil yetiştirme uygulaması ise, arzu edilenin aksine ateizme varan bir sonuç doğurmuştur.

FARKINDA MIYIZ?

Türkiye Cumhuriyeti'ndeki bütün seküler laik uygulamaların baskıcı olmasına rağmen, toplumun tarihsel süreçten kopamamalarının ve sosyolojik anlamda modernleşememelerinin sonucu olarak, İslam'ın gündelik hayattan devlet mekanizmasına kadar her alanda referans olma özelliğini günümüze kadar kaybetmediği gibi, günümüzde dahi fonksiyonunu yitirmediği görülmektedir

Bu anlamda geçen tüm dönemler zarfında Müslüman Türkiye’de verilmiş olan fetvalar, dikkatli olan insanlara ülkede yasayan toplumun din bilgisi, dini yaşantısı ve din adına yaptıklarına dair tüm ayrıntıları sunmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi