İnsanı ‘Hack’lemek
Siber güvenlik genellikle bilgisayar yazılımları üzerinde düşünülmesine rağmen, gerçekte en zayıf halkanın insan olduğu ifade edilir.
Bunun nedeni kendimize güven adında, çok güçlü olduğunu zannettiğimiz psikolojik bir duygu sahibi olmamızdır.
Bu çok güvendiğimiz duygumuz sayesinde kendimizi daha özgür ve kararlı hareket ettiğimiz, daha özgürce konuştuğumuz ve yazdığımız, özgürce yaşamak için kararlar alıp, sıkıntılardan kurtularak rahatlığa kavuştuğumuza inanırız.
Son 20 yıla kadar herke bu düşünceleri doğru kabul ederdi.
Şimdilerde insan ilişkilerinde ortaya koyulan güven duygusunu ortadan kaldıracak ve insanların hem kendileri, hem de iş ve aile ortamları için güven ortamını yok edecek şekilde oluşturulan algoritmaların geliştirildiği gerçeği ile yüz yüze kalmış durumdayız.
Zamanımızın algoritmalar çağı olacağını söylersek, gerçeğe aykırı bir şey söylemiş olmayız.
Bilgisayarları hacklemek ve kişilere ait gizli bilgileri elde etmek için geçmişte, e-posta, telefon veya farklı hileli yönlendirmeler ve tuzak taktikler kullanarak hedef alınan insanlar tuzağa düşürülürdü.
Şimdilerde insanların kendi elleri ile paylaştığı kişisel bilgiler, tekrarladıkları rutinler ve insanlar arası ilişkileri gözlemlenerek yapılan sosyal mühendislik çalışmaları sonucunda, gerçek olmadığı halde gerçekmiş gibi güvenebileceği, kişisel ve toplumsal bir güven ortamı içinde olduğu hissi uyandırılabilmektedir.
Çünkü üretilen veya başkalarınca üretilmiş yeni tür algoritmaların geliştirilebilmesiyle, insanın kendine olan güveni savunmasız hale getirilebilmektedir.
İnsan bilgisi, insan zekâsı ile üretilen algoritmalarla hedef olarak seçilen insanların, düşünceleri ve kabulleri üzerinde yapılan yeni tür algı yönetimleri ve manipülasyonlara, sosyal mühendislik adı verilmektedir.
Bütün bunların nedeni, insanın ruhu ile birlikte bedenini ve özgür irade olarak bilinen düşüncelerini de değiştirerek veya dönüştürerek, düşünme melekelerini fert veya toplum planında geçersiz kılmaktır.
Bu çalışmalar sonucunda uluslararası şirketler ve bu şirketlerin güdümünde olan yerel hükümetler, tarihte ilk kez insanoğlunu hackleyebilecek güce sahip oldular.
Ve böylece insanların değiştirilemez kişisel ruh, ya da sahip olduğu özgür irade olarak bilinen kişisel tercihleri, ifade özgürlüğüne sahip olduklarını zanneden insanlar tarafından sona erdirilmiş oldu.
Yani insanlar, artık hacklenebilir bilgisayarlar haline getirildi.
Ya da onların tabiriyle insanlar düşünebilen varlıklardan, hacklenebilir varlıklara dönüştürülmüş oldu.
Kültürlerarası entegrasyon propagandası ile, küresel şirketler ve milli olanlar da dahil olmak üzere neredeyse tüm hükümetler, sadece nereye gittiğimizi ya da kiminle buluştuğumuzu ve neler düşündüğümüzü değil, bunlardan çok daha önemli buldukları bilinç altımızda, neler olduğunu bilmek istemektedirler.
Bunun için yüzyıla yakın bir zamandır ülkeler ve nüfusları, tıbbi tehditlere tabi tutulmakta ve bir ülkeden elde ettikleri sonuçların diğer ülkelerde de geçerli olup olmadığını öğrenebilmek için, her seferinde adı sanı bilinmedik mikrop veya virüsler imal edilmektedir.
Nanoteknoloji alanındaki elde ettikleri gelişmelerin üzerine bina edilen araştırmalarla elde ettikleri tıbbi sonuçlara odaklı olmakla birlikte, toplumlar üzerinde kafa karıştırıcı telaffuzların etkisiyle oluşturmaya çalıştıkları korku döneminde, insan toplulukları üzerindeki denetimlerini yapay ürünlerle bilinenlerin ötesine taşımaya çalışmaktadırlar.
Organik gıdalar, taş devri diyeti şeklindeki propagandalarla istedikleri etkiyi oluşturamamış olacaklar ki, hayvansal gıdalardan sonra bitkisel esaslı gıdaların da zararları ifşa edilmek suretiyle, insanlar laboratuvar ortamında imal edilmiş olan suni ve sentetik gıdalara mahkum edilerek, kendi şeytani imalatları haricinde bir gıda ile beslenmeye çalışan insan neslini ortadan kaldırmak istemektedirler.
İnsanların zevke dönük iştahları sonucunda, içine düşürüldükleri çaresizlikler sona erdirilemezse, insanları hacklemek konusunu başarma şanslarının yüksek olduğu görülmektedir.
FARKINDA MIYIZ?
Oluşturulan sahte küresel tepkiyle, gözetlemenin doğasında da değişiklik yapıldı.
Covid pandemisi öncesinde gözetleme, çoğunlukla deri üzerindeydi. Şimdi insan derisinin altı da gözetlenmeye çalışılıyor.
İnsan neslinin varlığına gelecek zamanlarda değil, şimdiki zamanda bile tehdit oluşturacak olan "her şeyin her an izlendiği", kitlesel gözetlemenin hâkim olduğu toplum yapısının benimsendiğini görmek, gelecek için ciddi endişeler oluşturmaktadır.
“Yapay zekâ destekli bir hayat” ifadesi insanlara güzel geliyor olsa da, insanların her zaman biyolojik insan olarak kalmaları gerektiği düşüncesinin, hayatın tüm alanlarına hâkim olması gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.