Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Kuşatılmanın Küreseli

Kuşatılmanın Küreseli

Küresel kuşatma üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak bilinen İngiltere’nin, Amerika ve Asya kıtasında yoğunlaştırdığı sömürgeciliği ile başladı.

Aslında sömürgecilik gündeme geldiğinde bu kuşatmanın temellerini, İspanyol ve Portekiz denizcilerinin seyahatlerine kadar götürebiliriz.

İngiltere’nin Amerika ve Güney Asya da başlattığı saldırgan ve ülke kültürlerini yok ederek kendi kültürünü dayattığı sömürgecilik, sonraları Fransa ve Hollanda nın devam ettirmesi ile dünya çapında büyümüş olsa da, 2. Dünya savaşından sonra Amerikanın sözde Sovyet tehlikesini bertaraf etme düşüncesi ile küresel çapta uygulamaya konulmuştur.

İngilizlerin sömürgelerinde başlattığı taktik, şimdilerde diğer az gelişmiş ülkelerde uygulanıyor.

Ülkeleri ele geçirmek artık sadece savaşla yapılmıyor, en basit ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için ölesiye çalışmak zorunda olan insanlara karşı, devletler eliyle dayatılan kurallarla yapılıyor.

Küresel emperyalizmin en önemli stratejisi, fakirleştirmedir. Zira fakirlik, milli ve dini değerleri zayıflatır ve unutturur. Böylece milletler ve ülkeler kolay lokma haline getirilirler.

Ülkeler ve milletleri fakirleştirmenin en kolay yolu ise ihtiyaç içinde veya büyümenin dayanılmaz hafifliğine kapılan az gelişmiş ülkelerdeki şirketleri ele geçirmek veya o ülkeleri kendi üretimlerine kendine mecbur edecek konularda şirket kurmak olmuştur.

Çünkü 21. Yüzyıldan sonra milli devletlerin yok olacağı ve şirketler hegemonyasının kurulacağı bir dünya düzeni kurgulanmak istenmektedir.

Bunun için milli devletlerin kamu işletmelerini zarar ediyor düşüncesiyle, özelleştirmeye zorluyorlar.

Bu konuda hem devletlerin, hem de milletlerin hatalı davranmaları emperyalist küresel şirketlerin ekmeğine yağ sürmektedir.

Hâlbuki devlet üretim yapan tesislerinin mülkiyetinin mutlaka ülke malı olarak kalması konusunda bir formül bulmalı ve zarar ediyor diye satılan kamu işletmelerinin birkaç ay içinde aniden kara geçmeleri konusunda ciddi anlamda denetleyici olması gerekirdi.

Milletler de hatalı davrandı. Çünkü kar ediyor olsalar bile, üç kuruş fazla döviz elde edeceğim diye dünya gerçeklerini görmeden yerli mal bırakmamacasına açgözlülükleri ile ellerindekini satma yolunu tuttular.

Hâlbuki devletin güvenilirliği ve destekleyiciliği önde tutulabilir, piyasaya düzenli ve aynı kalitede mal temini sorun olmamak kaydı ile iç piyasaya verdiği malın karşılığını almakta zorlanan üretim sektörüne destekleme yapılabilirdi.

Çünkü küresel sermaye özellikle dünya nüfusunu kontrol altında tutmak için birinci derecede gıda, tarım ve hayvancılık sektörlerini uluslararası şirketler eliyle kontrol edebilmek için yerel ve milli şirketleri ele geçirmek istemektedir.

Öncelikle şunu bilmeliyiz ki; Küresel şirketler genel itibari ile çok ortaklı, çok milliyeti birleşmiş ve birleştirilmiş güç odakları tarafından yönetildiği için, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun kendisine rakip olabilecek kuruluşları o potansiyele ulaşmadan elde etmeye çalışmaktadır.

Milli ve yerel şirketleri elde etmede para miktarı problem değildir ve tahmin edilen değerin iki veya üç katına kadar ödeme yaparak kendi bünyesine kattığı gibi, duruma göre de yerel mafya tipi örgütlerle bile işbirliği yaptığı görülmüştür.

Çünkü verdiği yüksek miktardaki meblağları birkaç sene içinde geri aldığı gibi elde ettikleri ticari karları dolara çevirip kâr olarak kendi ülkelerine gönderip ve sonradan özellikle bankacılık ve iletişim sektöründe görüldüğü üzere yabancı sermaye adı altında tekrar ülkeye giriş yaparak yeni özelleştirme ihalelerinde söz sahibi olabiliyorlar.

Bu ülkede iş yapıyor gözüken firmalar genelde yatırım yapmayan, ARGE çalışmalarına yeterli payı ayırmayan ve hammadde üretmek yerine uzak doğudan ucuz hammadde temin edip kalitesiz muadil ürün üreten, işçisine değer ve kıymet vermeyen firmalar olarak da tanımlanınca küçük ve orta büyüklükteki patron firmaları olmaktan öte gidememektedirler.

Bu firmalar günün kazancını elde edebilmek uğruna öylesine yanlışlar yapmaktadırlar ki, yanı başlarında devam eden ırkçı siyonist işgali ve tüm Ortadoğu’yu kana bulayabilecek bir savaşı bile görmezden gelebilmekte ve soykırımcı zalimlerle ticaretlerini devam ettirebilmektedirler.

FARKINDA MIYIZ?

Milli devletleri ve hükümetleri yönetenler, ülke içinde üretimleri artırmak yerine, üretim yapan işletmeleri Avrupa veya ABD istiyor diye yok pahasına yabancılara satmaktan vazgeçmedikleri sürece o ülkede döviz yokluğu ve işsizlik problemi de asla sona ermeyecektir.

Küresel şeytani planları için gıda ve tarıma hükmeden küresel oluşumlar savaş halinde olan ülkelerin bile tarım ürünlerinin ihracatına müdahil olabilmektedirler.

Bunun temel nedeni tankla tüfekle yıkamadıkları ülkeleri gıda ile yıkmaya çalışmalarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi