Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Soyut resim ve suistimal

Soyut resim ve suistimal

Bir vakitler, geleneksel Türk sanatlarımızdan olan ebru ile epeyce ilgilenmiştim. O zamanlar içinde bulunduğum şartların fiziksel yapısı da bunun için elverişli olunca, evimin bir odasını atölyeye çevirmiştim. Hem işin hocasından haftada birkaç saat ders alıyor, hem de her gün 6 7 saatimi kendi atölyemde geçiriyordum. Gayrete aşık olan Kader, çalışmalarımın sonucunda tatmin edici ürünler elde etmeme olanak tanımıştı. Tablolarım beğeni görüyor ve alıcı buluyordu.

**

Ankara’da bulunduğum o yıllarda yolum bir üniversitenin güzel sanatlar fakültesine düşmüştü sonra. Resim Bölümü’ne. Orada, geleneksel Türk sanatlarının hepsine karşı takınılan küçümseyici bir tavır vardı. Bu durumu şahsım için kırıcı bulduğum kadar, buna objektif olarak baktığımda da gayet anlamsız bulmuştum. Söz, ebru sanatının neden değersiz bulunduğuna gelince, sanatçının eseri üzerindeki kontrolünün ve hakimiyetinin kısıtlı olduğu söyleniyordu. Ortaya çıkan eserin rastlantısallığı, onu kıymetsiz ve basit bir hale getiriyordu, üniversitedeki hocalara göre. Eski dilde zuhurat denir. Plansızca, kendiliğinden ortaya çıkan şeyler… İşte, ebru sanatı söz konusu olunca göz kapaklarının yarıya kadar kapanıp dudak kenarlarına küçümseyici bir gölge düşürmesinin sebebi olarak bunlar gösteriliyordu.

**

Sonra araya yıllar ve yollar girdi. Şartlar değişti. O üniversitede ya da Ankara’da değil, burada; Konya’da mesken tuttum. Ebru sanatı ile arama giren mesafe, resime yaklaştırdı beni bu kez. Bir ebrucu olarak, soyut resime yakın hissetmiştim kendimi. Aktif olarak bu işin üzerine gittim. En yukarıda sözü edilenler ile soyut resim konusuna olan yaklaşımı da birbiriyle kıyaslayabilecek kadar tecrübe edinip gözlem yaptım bu süreçte. Naçizane…

Şimdi bir antr parantez açalım öncelikle. Dürüstlük, edinilen başlıca ilkelerden birisi olmalı dersek -ki demeliyiz- bu uğurda elimizi taşın altına koymaya korkmamalı, hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmemeliyiz, haksız mıyım? O halde şunları söylemeliyim…

**

Soyut resim kavramını, ortada bir ispat ya da kıyas yapılabilecek herhangi somut bir veri bulunmadığı için suistimale son derece açık buldum ne yazık ki. Tabi çok fazla gel git de yaşadım. “Yok” dedim. “Bu resimlerde bir şey var illa ki ama ben anlayamıyorum demek ki. Sanatçı, tuvalinin üzerine yatıp yuvarlanıyorsa vardır bir bildiği…” Falan… O medcezirlerim beni karaya taşıyıp ayağımı sağlam bir şekilde yere bastırınca da, hayranı olduğum o kral çıplak diyen çocuğun dürüstlüğüne, korkusuzluğuna ve samimiyetine boyandım. Şimdiki halime. “Eee” dedim. “Hani ebru sanatındaki rastlantısallık, üzerine kahve dökülüp badana fırçasıyla sıvandığı zaman o tuvallerin üzerinde de fazlasıyla bulunmuyor mu yani?” Zuhuratsa, zuhurat. O halde neden isim yapmış bir ressam tuvalinin üzerine, bir boya kutusuna batırdığı ayakkabısıyla ayak basınca bu durum sanatsal açıdan son derece yüksek, estetik ve değerli bulunuyor da iş geleneksel sanatlarımıza gelince 180 derece değişiveriyor? Sanattan anlamama kompleksi bünyeye bir kez zerk edilince algılarla oynamak artık çok daha kolay bir hal almış oluyor, öyle değil mi? Bu işte bir yanlışlık, bit yeniği ve çifte standart yok mu şimdi? Tabi tuvali başta ustaca boyayıp o kıymetli eserini soyutlayan sanatçılara değil sözümüz. Demiştim ya bu işte yelpaze çok geniş. Hani soyut resmin emekçisi de var, üzerinde yuvarlanıp emekleyeni de… Bir de o emekleyenler için kısaca da olsa şunu eklemeliyim ki, öncelikle sanat yolunda samimi ve üstün bir çaba gösterip haklı bir üne kavuştuktan sonra bu diğer aşamaya geçiyorlar. Emekçilere olan saygım, hürmet mertebesindedir fakat soyut kavramını “Nasılsa altına imzamı atarsam 80 bin liraya alıcı bulurum”, “tükürsem sanat olur” diye düşünüp suistimal edenlerin ve onları alkışlayanların, o ebru sanatını küçümseyenlerle bire bir aynı kişiler olduklarını biliyorum.  Ve bu kervanın şimdiye kadar yürümüş olması, bunun her zaman böyle olacağını garanti etmiyor. Nitekim her nesilde değişip dönüşen insanlık, alfabenin son harfine gelince çok daha gerçekçi, dürüst ve korkusuz bir hal aldı şimdi. Kandırmak kolay değil artık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi