Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Gizli Şirk

Gizli Şirk

İnançlar... İnsanların yumuşak karnı ve hani o 'kanımıza dokunan' en esaslı konu başlığıdır. Anamıza, babamıza, milliyetimize sövülünce öyle deriz ya hani: "kanıma dokundu". Onlardan daha ötesi ve daha ziyadesidir işte, inançlar konusu.

Dini inançlardan söz ediyorum bu arada. Dinsel temaları toptan reddeden ateizm bile buna dahil edilebilir hatta. Onların; ilahı 'evren' olanların bile inandığı bir şey vardır sonuçta. Herhalde.

Fakat hangi noktada duruyor olursanız olun, en hassas noktanız, yumuşak karnınız, ya da, o 'kana dokunmak' deyimiyle işin bireyselliğini, biricikliğini ve içselliğini açıklayabileceğiniz konu inançlardır, özetle. Öyle kişisel, size özgü ve size has olan konudur.

Sömürüye en açık olan alandır bu, aynı zamanda. Öyle olur. Hassas noktalarınız, suistimallere karşı en savunmasız bölgelerinizdir. Bu yüzden sokakta sizden para isteyenlerin kullandığı en vazgeçilmez söz ve ortak slogan, "Allah rızası" içindir. Fakat işe bu pencereden bakmayacağım şimdi. Buraları zaten az çok biliyoruz. Manzarayı daha farklı bir açıdan seyredebilmek için, bir kaç pencere öteye geçeceğim. Pek fazla kullanılmayan bir pencereyi aralayalım...

-Kendi inancım doğrultusunda karşılaştığım bir durumdan bahsedeceğim ama her neye ve ne şekilde inanıyorsanız, yazacaklarımı kendinize göre uyarlayıp o minvalde değerlendirin-

Pek iddialı şekillerde derler ki "şu duayı/esmayı/sureyi şu kadar miktarda ve şu vakitlerde okursanız, muradınız muhakkak gerçekleşir". 'Muhakkak!'... Tüyleri diken diken eden, ruhunuzdan bir parçayı kopartıp çalarak tefe koyan, hayallerinizi ve dileklerinizi kaçak ve zoraki bir yapılandırma usulüyle ve emrivaki hallerde imar eden -edebileceğini savunan- kendinden ve söylediğinden son derece emin, şeksiz şüphesiz öneriler... İnsan bir "acaba mı ki?" diyor.

İşte, o yumuşak karnınızı en savunmasız şekilde, her türlü darbeye açık hale getirdiniz çünkü inanç kelimesinin dini terminolojideki karşılığı olan imanınızı işin içine koydunuz, potaya soktunuz. Öyle yapmaya itildiniz. Geçmiş olsun!

Sanki hükmün ve gücün asıl ve tek sahibi -haşa!- o duayı, sureyi, kaderi ve hayatı yaratan yüce Allah değilmiş de; yaratılmış olan tüm o dualar, sureler ve çektiğiniz zikirlermiş gibi bir yanılsamaya düştünüz aslında. Fakat kötülük öyle sağdan, öyle halis bir kılıkta yanınıza yaklaştı ki, onu tanımadınız bile...

Yüce Allah dilemedikçe hiç bir şeyin fayda vermeyeceği bilgisi, başınızdan alınan aklınızın içinde kaldı ama o akıl şimdi nerede tabi? Nerede kaldı o 'bunu yaparsan muradın muhakkak ve mutlaka gerçekleşir iddiaları?

Belki bu iddialı söylemlerin sahipleri, kötü niyetle yapmıyorlardır bunu. Yalnızca objektif bakamıyorlar ve yeterince bilge davranmıyorlardır. (Bakın onların kendileri hakkında 'cahil' ya da yaptıkları için 'cehalet' sözcüklerini kullanmamak için nasıl da çaba gösteriyorum.) Fakat söylemlerin ve iddiaların içinde gizli saklı duran şirk konusuna yeterince dikkat çekilmedi şimdiye kadar belki de. Başta da dedim ya, pek kullanılmayan bir pencerenin seyre sunduğu bir bakış açısıdır bu.

Duanın/zikrin/surenin gücü, onu edenin/çekenin/okuyanın kendisinde değil; hükmün tek ve gerçek sahibi olan, duayı, zikirleri ve sureleri yaratıp var eden yüce Allah'ındır, sözün özü. Bu yüzden o en savunmasız ve yumuşak karnınızı, dini bir kisveye bürünmüş olan bu tarz darbelere karşı açık hale getirmeyin. 'Muhakkak' ya da 'mutlaka' gibi kesinlikler içeren ve yaratıcıya karşı adeta kafa tutan emrivakilere boyun eğip de, olur da dileğiniz ümit ettiğiniz şekilde varlık sahasına bürünmezse, imanınızı potaya koymuş olmayın bari.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi