ŞARLATAN MEVSİMİ
Bir arkadaşın hatırlatması ile gündeme gelen bir kitap olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şıpsevdi romanına kısa bir göz attık.
Romandaki kahramanlar muhtelif ama birisi önemli.
Romana bakınca da insanın aklına günümüz Türkiye sinde yaşananlar geliyor ve Hüseyin Rahmi nin romandaki bilhassa "Şarlatan" tipli karakteri anmadan geçmemek gerekiyor
Malum şarlatan bizim dilimizde yabancı bir kelime.
Fransızca "çok konuşan sahtekâr", İtalyanca ise "gürültülü konuşmak" sözcüğünden türetilmiş bir kelime olarak bilinir.
Bizde ise genellikle kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran ve bilir geçinen kimse olarak anlamlandırılır.
Romandaki şarlatan yani Meftun isimli karakter, bizde alafrangalık olarak bilinen batıcılığın aşırı etkisinde kalmış bir kişi.
Şarlatan bütün bildiklerini kitaplardan şöyle böyle öğrendiği bilgilere elde eden bir kişi.
Batıdan gelen taklitçi ve sahte fikirlere önünü arkasını düşünmeden sahip çıkan ve savunan bir kişi olarak tabiatıyla parayı, lüks hayatı ve makamı çok seven amiyane tabirle batıyı her davranışına kaynak yapmış züppe bir kişi olarak tanıyoruz.
Bu davranışları sonunda da para ve lüks hırsı onu sahtekâr, bencil bir kişiliğe itelediği içinde hayatın gerçekleri karşısında foyası ortaya çıkıyor ve çok sevdiği batıya kaçıyor.
Romandan yola çıkarak şarlatanlığın az da olsa bir çeşit bilgiye dayalı kısa süreli bir geçim yolu olduğu sonucuna varabiliriz.
Gelelim bizim memleketteki şarlatanlara.
Bizim memlekette şarlatanlık romandaki şarlatanlık vasfından farklı oluyor.
Bizim memleketimizde şarlatanlık bilgi ve öğrenimden kazandıklarını sonradan elde ettiği yetenekle genişleterek insanları kandırmak aldatmak ve yanlışa yöneltmek anlamına gelir.
Dolayısıyla da bizim memleketimizde her bilgi türünün veya meslek olarak kabul edilen her kazanç yolunun şarlatanı bolca bulunur.
Normalde bütün dünyada meslek olarak kabul edilmeyen politika bizim memlekette meslek olarak ve kazanç kapısı olarak görüldüğü için politikacının bile şarlatanı bulunur.
Her mesleğin olduğu gibi şarlatanlık mesleğinin de dereceleri vardır.
Mesleğinin gereğini yapmak yerine müşterisini bir seferlik kazanç kapısı görerek aldatma yolunu seçen vardır.
Ustasından öğrendiklerini daha da ileri götürmek yerine kısa günün karına aldanarak karşısındakinden fazla kendisini kandıranı vardır.
Diploma sahibi olamayan kara cahil olanları olduğu gibi mürekkep yalamışları vardır.
Okuduğu okulların diplomalarını insanlığın aleyhine olacak keşifler için satanları vardır.
Diploma sahibi olanlardan söz açınca üniversite öğretim görevlisi olanlar bile vardır.
Az çok bilimsel takılan bilgisizlerden ne kadar okursa okusun adam olamamış kara cahil olanlarından kör kütük öküz olanları da vardır.
Şarlatanlık maalesef cehaletin, bilgisiz olmanın, bilmemenin veya bilememenin ötesinde bir yerdedir ve tüm bunlardan farklıdır ve tabir caiz ise kara cahil den öte kör kütük olarak nitelendirilen kimselerdir.
Aslında bir şey bilmiyorlar diye sıkça şikâyet ettikleri atalarımızın "bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp" sözlerinin muhatapları kimdir derseniz cevap “işte bunlardır” diyeceğiniz kişilerdir bunlar.
“Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz " atasözü de bu tür bilgisiz ve öğrenmemek için direnenler, kulaklarına üfürülenlerden başka bir doğrusu olmayanlar ya da bir bilgiyi doğrulamak suretiyle doğru bir bilgi sahibi olmak için çaba sarf etmeyenler de bunlardandır.
Aslında doğruyu bildikleri halde bildikleriyle amel etmeyerek yanlışı sürdürmekte devam eden şarlatanların vasıflarını sıralayınca durumları yerine göre su gibi kıvrak, doğrulara karşı kaya gibi sert ve anlatılanlara karşı odun gibi kayıtsız kalanları vardır.
Öyle ki kendisine bir yanlışı hatırlatıldığı ve doğru bilginin ne olduğu gösterildiği halde doğruyu kabul etmek veya en azından susmak yerine seksen dereden su getirmeye uğraşarak cehaletini saklamakta büyük başarı göstermek yolunu seçenler vardır.
Kendisine gösterilen hakikatlere dilinden çıkan söz ya da kaleminden çıkan yazıyla bilmediği şeyleri biliyormuş gibi bahsederek o konuda eğitimi olmadığı halde konunun uzmanı olduğunu iddia edenler bile vardır.
Bir de kendisine doğrular anlatılıp inandığı bilim dalının ispatlarıyla iddialarının çürüklüğü ispat edilince bile yanlışta olduğunu kabul etmeyerek en azından “galiba ben anlatamadım” inceliğini bile gösteremeyerek “anlamadın” sözünün kabalığından ayrılmayanlar vardır.
Ya da yanlışları ortaya dökülünce “söylenen sözlerin başı sonu kırpılmış” gibi bayağı bir savunma şekline sığınarak kendisi için her türlü ikna biçimini mubah sayan, doğruları ifade eden kişinin söylediği ne kadar açık, düzgün ve ispatlı bir bilgi bile olsa anlamaz görünerek başka safsatalarla meseleyi karışıklığa boğarak kurtulmak isteyenler vardır.
Kısacası bizim memleketimizde şarlatanın âlâsından çok daha fazla alçağı vardır.
Bu kadar sözü kime söylediğimizi merak edenler için sözün sonunda bizim şarlatanlardan birini ifşa etmenin zamanı geldi.
Bu kişi Allah'ın(cc) Kuranı Kerimdeki “Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı ve seni bütün dünyadaki kadınlara üstün eyledi.” ayetiyle ve Resulünün(sav) "İsrail oğullarının en üstün en hayırlı ve en iffetli kadını Hz. Meryem’ dir” sözleriyle övdüğü Meryem Validemize ahlaksızca hezeyanlarda bulunan bilim maskeli şarlatandır.
FARKINDA MISINIZ?
Allah'ın(cc) ve Resullerinin(as) yasakladıklarının yasak olduğunu açıklamak, övdükleri kişileri ve davranışları övmek, yerdikleri kişi ve davranışları da yermek imandandır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.