RECEP AYINDA GÖNLÜN İHYÂSI
İçinde bulunduğumuz Cenâbı Hakk’ın ayı olan Recep ayında, O’nunla dostluk bağlarımızı kuvvetlendirmek arzusundayız. Mevla hisselendirsin inşaALLAH. Zira Rabbül Âlemîn’in dostluğu, insana hayâtında karşılaştığı her zorluğun üstesinden gelme gücü kazandırır. O’nun dostluğu, mümin için en büyük kuvvet ve destektir. Ve dahi ebedi saadete vesiledir.
Bilinmeli ki Hak Teâlâ Hazretlerinde dost olmanın yolu, O’nun Habibim dediği, Rasûlullah aleyhisselâm’ın yolundan geçer. Rasûlun sünnetleri, Rasûlun ahlâkı, Rasûlun prensipleri hayâtımıza hâkim olmalı. Bu konuda cehd ve gayret sarf etmeli. Bugün maalesef her yönlü kısır bir dünyâda yaşıyoruz. İnsanlar, ‘güzel model’ler görmediklerinden kendilerine –günümüz tâbiri ile- kimi idol seçeceklerini bilemiyor. Seçenler ise seçtiklerinin bataklığında boğuluyorlar da, bunun farkına dahi varamıyorlar. Kişilerin dünyâdaki seçim ve tercihleri, onların hayat anlayışına göre oluyor, aynı zamanda kişi tercihiyle hayâtını karartabiliyor. Tabi tersi de mümkün. İyi kişileri kendine model seçenler, ucu cennete varan güzel bir hayat sergiliyor. O sebeple doğru seçim çok önemli…
Recep ayı münâsebetiyle yazımızı oluşturduğumuz için biz bu güzel ayda, Rabb’imizin muhabbetini, dostluğunu seçsek, kendimiz adına iyi bir şey yapmış oluruz. O’nun muhabbeti kişiyi, -geçen yazımızda bahsettiğimiz üzere- ‘kalbi selim’ seviyesine vardırır. Kalbi selim seviyesi varmak, aslında bir gönül yolculuğudur. Bu ideale, eskiler bir ömür harcamışlar. O zaman hemen olmayacaksa, biz de öylesi kalbini selim hâle getirmiş, Allah dostu güzel insanların yoluna revan olmalı, azgın nefsi eğitecek, güzel temrinlerin yapıldığı yerlerden hissedâr olabilmeliyiz. Geçmişte atalarımız toprak fethiyle uğraşırken, bu Allah dostu güzel insanlarda gönül fethiyle uğraşmış, o fetihleri yapacak gönül erlerini yetiştirmişlerdir. Hatta zor zamanlarda bu güzel insanlar da, o fetihlere bizzat katılmışlar, katılmadıklarında da, fetih ordularını arkadan dualarıyla desteklemişlerdir. Unutulmasın ki, Allah Teâlâ’nın rızâsı bu iki fethin birleşmesiyle oluşur. Bütün fetihler Allah ve Rasul aşkıyla başarılmıştır.
Cenâbı Hakk’ın ayında, gönül fethine yoğunlaşmak gerek. Gönüller nasıl ‘Hak sevgisi ve muhabbeti’ ile dolar? Günlün ihyası nasıl olur? Ancak ne yazık ki bugün gönül, his, duygu, mânâ gibi insânî kavramlar kişilere unutturulmuş durumdadır. Onun yerine güç kavramı yerleşmiştir. İnsanlar dünyâda hayat basamaklarını çıkarken kırdığı gönüller, yıktığı hayaller olmuştur. Bugün insanlar için kaybedilen duygular, yitirilen ahlâkî değerler bunların hepsi önemsizleşmiştir. Günümüz insanı varsa yoksa kendi çıkarları ve kendi isteklerini önceliyor. Gönül kazanma, gönül alma, gönlü rahatlatma gibi duygular önemsenmiyor. Dolayısıyla sahte dostluklar, yalancıktan, güç ve duruma göre arkadaşlıklar gelişiyor. Ve neticede devrin insanı yalnızlığa mahkum oluyor. Bu güzel bir sonuç değil tabi!
Her çağın kendisine göre pek çok sıkıntıları, problemleri vardır. Bu çağda en çok maddenin ön plana çıkması ile ‘materyalizm’ problemi var, buna problem bile demeyelim ‘bataklık’, diyelim. İçinde yaşadığımız asırda her şeyin paraya bağlandığı kapitalist sistem, dünyanın dayatıldığı seküler sistem de, bu bataklardan. Bunların hepsi mânâyı, duyguları saf dışı ediyor. Günümüzdeki kitle iletişim araçları, insanları bu batağa çekmek için olanca hızıyla yükleniyor. Kişilerin yaşadıkları yoğun maddi tezâhuratlarda âdeta zihinleri işgal ediyor. İnsan kendisine yaldızlı-boyalı bir şekilde dayatılanlardan, gözünü açamaz, biçâre hâllere düşüyor. Bâzen inançlı insanlar bile bu çıkmazdan kendini kurtaramadığı gibi, bir de böylesi yanlış işleyen çarka destek dahi verebiliyor. Bunlar hakikaten acınası hallerdir!
Bilinsin ki, bugünkü sistem kişilerin kendileri olmalarını istemiyor. Gönlün hak ve hakikat ile tanışmasını engelliyor. Duygular iflas etsin isteniyor. Dünya, insanın tek hedefi olsun, arzu ediliyor. İnsanın mânevi değerlere ehemmiyet vermesi asla istenmiyor. İnsan hep gözünü dünyâya diksin, makam-mevki, para-pul peşinde koşsun, lüks hayat düşkünü olsun isteniyor. Dünyâyı elinde tutan (!) büyük sermâyeler bütün bu bataklıkları, bir şekilde insanlara ve toplumlara dayatıyor. Bu hastalıklı zihniyetin hiçbir mânevî tarafı yoktur. Gelecek için tek düze ‘yalnızca dünya bağımlısı insanlar’ tasarlanıyor.
Biz bu çarka, bu sisteme hayır diyoruz, reddediyoruz. Bu sistem bizim vicdan sorumluğumuzu, merhâmetimizi, gözyaşımızı, duygularımızı, yardımseverliğimizi, ahlâkî ölçülerimizi yok ediyor. Bizi çılgınca israf bataklığına sürüklüyor. Kalpsiz, ruhsuz, hissiz sâdece maddenin, şehvetin, eğlencenin peşinde koşturuyor. Bu sistem insanın gözünü dünyâya açtırıyor, ahrete kapattırıyor. İstemiyoruz bu sistemi, tümüyle reddediyoruz. O zaman kardeşim kalk, bu karanlığa bir Recep ayı ışığı yak. Topla dağılan zihnini. Yeniden ölen hissiyâtını Cenâbı Hakk’ın ayında ibâdetlerle dirilt, canlandır, aslına dön.
Allah Teâlâ’nın yolu, Hz. Kur’an’ın yolu, Habibi Kibriya Efendimizin nezih, seçkin, erdemli yolu bize yeter. İnsanlığın aradığı barış ve huzur şerefli Kur’an ve şerefli Elçi’nin gösterdiği çizgidedir vesselam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.