Rasûllullâh’ın beslenme tarzı
Yüce Resûlün ayı Şaban ayında O insanı kâmili satırlarımıza konuk edelim istiyoruz. Geçen yazımızda bu kutlu ayda, O’nu sevdiğimizin belirtilerini gösterelim pörsümüş hayatlara, O’nun coşku üfleyen nefesini getirelim dedik. Şaban ayında Hatemül Enbiyâ, Rasûli Kibriyâ’nın hayat tarzının bâzı kesitlerini işleyelim arzusundayız. Müslümanlar olarak yaşadığımız hayâtın bize dayattığı yanlışlarla bezeli yaşantı tarzıyla hemhal olduğumuzdan inancımızın doğrularından fersah fersah uzaklaşmış durumdayız ne yazık ki. Elin yanlışları bizim doğrularımız olmuş. Bundan kurtulmamız gerekiyor. İlacı ise Resûlumüzün hayat tarzına sâhip olmaktır. Bugün O’nun yemek yeme tarzından bahsedeceğiz.
Varlık âleminin merkezi insandır. Dünyâda yaratılan maddî nimetler insanın emrine âmâde kılınmıştır. İnsan bu nimetlerin kıymetlerini bilmeli ve onları usûlünce israf etmeden kullanmalı, şükrünü edâ etmelidir. Şükürsüz nimet elden çıkar.
Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği nimetlere saygılı olmak, onları çar-çur etmeden kullanmak, kıymetini bilmek kul olmamızın gereğidir. Bunları derin bir tefekkür anlayışıyla değerlendirerek Allah Teâlâ’nın biz kulları için kâinâta serdiği sofranın helal olanları tercih edilmelidir. Helalleri yerken ve içerken de ölçülü ve dengeli olmalı, haddi aşmamalıdır.
Sevgili peygamberimiz aleyhisselam her hususta olduğu gibi bu konuda da en güzel misaldir. Bugün dünyâmızda etleri sarkan obez insanlarla, derileri açlıktan bedenlerine yapışmış biçâre mazlum insanlar büyük bir tezat teşkil etmektedir. Halbuki peygamberimiz aleyhisselâm sâde bir hayat yaşadı ve O’nun sofrası çok sâde idi. O yemek yemekle zevklenmez sâdece hayâtını ikâme ettirebilmek için yerdi. Peki, O aleyhissalâtu vesselam nasıl yer ve içerdi? Biz nasılız? Ona bakalım istiyoruz Efendimizin hayat kesitlerinden.
Kaynakların belirttiğine göre Peygamber aleyhisselam sabah ve akşam olmak üzere iki kez yerdi. Akşam yemeği yenilmesine özen gösterirdi. Az yemek yemeyi tavsiye eder, acıkmadan yemezdi ve sofradan doymadan kalkardı. ‘İnsanoğlunun belini doğrultacak kadar yemesi kâfidir. Mutlaka yemesi gerekirse, midenin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes alıp vermeye ayırmalıdır.’ (1) Buyurmuşlardır. Bugün sofralardan tıka basa doyarak kalkanlara ne demeli?
Yemekten önce ve sonra hazmı kolaylaştıran tuz yerdi. Yemeğe sağ el ile ‘besmele’ çekerek başlardı. ‘Biriniz yemek yediği zaman sağ el ile yesin. Bir şey içtiği zaman da sağ el ile içsin. Çünkü ancak şeytan sol el ile yer içer.’ (2) Buyurmuşlardır. Yemeğe başlamadan önce ve bitirince ellerini yıkardı. ‘Yemeğin bereketi hem yemekten önce hem yemekten sonra elleri yıkamaktır.’ (3) Derdi. Yemek tabağında önündeki kısımdan yer, yemeğin israf edilmesini istemezdi. Bu hususta; ‘Şüphe yok ki Allah beni kerem sâhibi bir kul kıldı, inatçı zorba değil! Haydi, yemeğin kıyısından başlayınız! Tepesinden ve ortasından yemeyi bırakınız. Yemeğin bereketi tepesinde, ortasındadır. Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman çanağın orta tarafından yemesin, alt tarafından yesin. Çünkü bereket onun orta tarafına iner.’ (4) Buyurmuşlardır.
Peygamber aleyhisselam yemeğin çok sıcak olmasını ve bu vesileyle yemeğe üflenmesini arzu etmezdi. Hayvanlar gibi yemeklerin koklanmasından da hoşlanmazdı. Ayakta ve yürürken yemek yenmesini istemezdi. Yemeği aile fertlerinin hep berâber yemesini isterdi. ‘Öyleyse toplanın (bir sofra kurarak hep berâber yeyin) yemeğe Allâh’ın ismini zikrederek (Bismillâhirrahmânirrahim diyerek) başlayın. Böyle yaparsanız yemeğiniz hakkınızda mübârek kılınır.’ (5) Buyurmuşlardır. Yemekten hemen sonra yatmazdı, yemeklerin hazmedilmesini beklerdi. Meyveyi yemekten önce yerdi. Yemekte tatlı, güzel konulardan sohbet ederdi. Çok çeşitli karışık yemekler yemezdi. Bütün yiteceklerden beslenmeyi tercih ederdi. Et ve sebzeyi ayırt etmez hiçbir yemeği ‘sevmem’ demezdi. Kendisini yemeğe dâvet edenlere icâbet ederdi.
O’nun yemek yeme tarzı kısa ana hatlarıyla bu şekilde idi. Bugünün yemek tarzına baktığımızda çok çeşitli, bol kalorili, katkı maddeli gıdalar insanlarda çeşitli rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Bunun neticesinde mide ve barsak hastalıkları, çarpıntı, kalp-damar tıkanıklıkları, obezite gibi sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Hatta insanlar yenilen gıdaların fazlalığından, bozukluğundan, helal olmayışından ve başka pek çok nedenlerden ötürü aşırı sinirlilik, unutkanlık, gerginlik, depresyon, uyku ve sindirim bozuklukları, zihin ve dikkat dağınıklıklarına düçâr olmaktadır. Peki, çâre nedir?
Çâre Rasûllulâh’ın beslenme tarzını hayâtımıza hâkim kılmaktır vesselam.
--------------------
1) Buhârî, Et’ime 12
2) Tirmîzî, Et’ime 9
3) Tirmîzî, Et’ime 39
4) Ebû Dâvud, Et’ime 17
5) Ebû Dâvûd, Et’ime, 15
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.