Ramazan gelince
Müslümanlar bilirler ve temenni ederler ki Mübarek Ramazan ayı gelince her şey daha iyi, daha güzel olacaktır. Ama olmuyor diyeceksiniz.
Kur’an ayı Ramazan gelince Kur’an-ı Kerim hayatımıza hâkim olacak diye beklerken tam aksine Kur’an hayatımızdan çıkarılıyor.
Hem de Kur’an adına konuşuyorum diyenler tarafından.
Kur’an adına konuştuğunu iddia edenler tarafından maksatlı olarak kendilerine açılan gazete köşeleri ve televizyon ekranlarında Kur’an-ı Kerim’de var olduğu halde Namaz ve Oruç ibadetinin ibadet olarak var olmadığını iddia edebiliyorlar.
Yine Kur’an adına konuştuğunu iddia edenlerden bir kısmı Kur’an-ı Kerim’in evrensel olmadığını yerel olduğunu, ayeti kerimelerin hükümlerinin tarihsel/dönemsel olduğunu ve bugüne hitap etmediğini iddia edebiliyorlar.
Kur’an adına ahkâm kesenlerden akademisyen olanlardan bir kısmı ise daha ileri gidip Kur’an ayetlerini bu günkü anlayışla anlamamızın mümkün olmadığını ve değiştirilmesi gerektiğini bile iddia edebiliyorlar.
Ramazan ayı gelince İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırıla sadece Kur’an-ı Kerim ayetleri üzerinden yapılmıyor.
Kur’an-ı Kerim’e saldırmakla bir şey elde edemeyeceğini bilen akıllılar(!) saldırılarını Hz. Peygamber Efendimize (sav) ve onun Sahih Sünnet ve Hadisleri üzerinden yapmaya yöneliyorlar.
Hz. Rasulullah’ı (sav) yokluğa mahkûm edercesine Kur’an-ı Kerim’de vasfedilen özelliklerinin bir kısmını veya tamamını inkâr derecesinde yok sayan bu güruh tabir caiz ise öldü gitti ve fonksiyonu bitti diyecek kadar aşağılaşıveriyorlar.
Hz. Peygamberimizin (sav) 23 yıllık Risalet ve tebliğ dönemindeki söz ve davranışlarını kendi heva ve heveslerine uygun geliyor diye nebilik ve resullük olarak ikiye ayırıyor ve nebiye itaat yoktur herzesini ortaya atabiliyorlar.
Hz. Peygamber Efendimize (sav) düşmanlıklar sadece bununla sınırlı kalmayan sapkın güruh düşmanlıklarını biraz daha ileri götürerek Kur’an-ı Kerim’in ilk muhatabı, ilk okuyucusu, ilk öğretmeni ve hayata uygulayıcısı olduğunu yok sayarak Hz. Rasulullah’ı (sav) suskunluğa mahkûm etmek suretiyle Sahih Sünnet ve Sahih Hadis olamayacağı iftirasını ediyorlar.
Hz. Peygamberimizin (sav) sahih Sünnet ve Hadislerini yok kabul ettirebilmek içen Sahih Sünnet ve Hadisleri ta ilk günden bu güne bize elden ele dilden dile ulaştıran başta İslam’ın kurucu nesli olan Sahabe Efendilerimiz (ra) olmak üzere, Tabiin ve Tebei Tabiin Nesli (ra) ve tüm selefimizi yalancılıkla itham edip itibarsızlaştırma gayreti içerisine giriyorlar.
Bu günkü Müslümanları geçmişlerinden koparmaya ve tabir caiz ise İslam’ın köklerini yok etmeye dönük bu gayretten de bir şey çıkmayacağını gören zalimler bir taraftan Müslümanların Kur’an okumadıklarından şikâyet ederlerken diğer taraftan asli hali ile Arapça olarak olunan Kur’an-ı Kerim’in Allah (cc) katında bir değerinin olmayacağı gibi bir safsatayı dillendirerek Müslümanların Kur’an-ı Kerim’le olan bağlarını koparmaya çalışıyorlar.
Bırakın Kur’an ayetlerini ezberlemeyi asli hali ile yüzünden bile okumayı bilmeyen bu cahil cühela kesimi kapıldıkları modernist hocalarının sadece para kazanmak amacıyla nerde ise birbirinin benzeri hatta çok yeri diğerinden aşırma yolu ile yazılmış mealleri Kur’an zannıyla okuyup cumhuriyetin ilk yıllarında Milletimize başlı başına bir zulüm olarak dayatılan Türkçe ibadeti Rabbimizin(cc) istediği anlaşılır gerçek ibadet diye anlatabiliyorlar.
Daha sayacak o kadar çok şey var ki Ramazan ayı gelince Müslümanlara dayatmaya çalışılan.
Namazın 5 değil de 3 vakit kılınması gerektiğinden tutun da Oruç ibadeti ile ilgili olarak imsak ve sahur vakitlerinin yanlış olduğuna kadar pek çok şey sayabiliriz.
Bütün bunlara karşı Diyanet ve İlahiyat camiası ne mi yapıyor.
Tıpkı Hükümetlerin ABD ve İsrail’in yaptığı zulüm ve vahşete karşı yaptıklarını yapıyor.
Ya zamanında önleyici bir tedbir almıyor.
Ya da sessiz kalmaya eşdeğer bir sözlü kınama ile geçiştiriyor.
Bir de Ramazan fırsatçılığı yaparak fitre ve zekât adı altında para topluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.