Ebubekir Mücevher

Ebubekir Mücevher

Mideyi Yenmek Değil Mideyle Yenilenmek!

Mideyi Yenmek Değil Mideyle Yenilenmek!

Uzaktan hoş gelir, yazabilmek ve yazmak..
Oysa kolay değildir, harfleri bir araya toplayıp hizaya sokup esas duruşa getirmek ve anlamlı bir tekmil alabilmek..
Şimdi sözlerin içtimasını, alma zamanı…
Zaman eşi benzersiz bir nehir ve sonsuzluğa dökülmek için son surat ile ilerlemektedir.
Bu zaman dilimlerinin ve akrep yelkovan koşturmasının sonunda, şükür ve hamd ederim ki RAMAZAN-ı ŞERİF’e ulaştık.
Mahyalar astık, minarelerin burcuna…
Tazeledik içimizde kurumaya yüz tutmuş, abdestlerimizi… Derdest edilmiş bütün güzellikleri, gönül soframızda ikram etmek için bir bir açtık..
En çok ta sabrı serdik, kuruyan dudaklarımızın arasına..
Aklımızın odalarında, huşu içinde secdelere vararak vecde geldik…
Ramazan geldi, birazda olsa bizlerde kendimize geldik..
İslam bir medeniyet, ve Ramazan’da bu medeniyetin, en güzel niyetli zamanlarından bir esinti…
Başkasının derdini taşıyabilmenin, başkasının halinden anlayabilmenin ve insan olabilmenin hoş meltemini yaşıyoruz..
Şakik-i Belhi şöyle buyurur.. “İbadeti layıkıyla ifa edebilmek, bir san’attır.”
Herkes vicdanının tuvaline çizdiği oruçlara bir baksın, neye benziyor acaba?
İnşa ettiğimiz, ifa ettiğimiz ibadetin, isabeti çok önemli…
“Oruç sabrın yarısıdır.” Buyurulmuştur. Peki bu sabrınızın yarılması, öfkelerinizin yüzlerinizden okunması, tebessüm hazinenizin, viranelere dönüşmesinin anlamı nedir…?
Dünya nimetlerini, terk etmek.. Ve midelerimizin işkencelerinden kurtulmanın emredildiği bu ayda…
Açları düşünmek yerine, kendi mide gurultusunun gürültüsünde boğulmanın anlamı nedir…?
Asabi ağabeylerin, midelerindeki boşluk sinir argümanına dönüşüp, suratlardaki tebessümün yerini “Oğlum Bak Git” ben oruç tutuyorum.
Dünyayla irtibatımı kestim, sadece midemle hasbi hal ediyorum.
Havalarında olmanın anlamı nedir…?
İnsanın kıyameti, gıybet ettiği andır… Ve insan gıybet kuyusunda sıkça boğulan bir varlık..
Sofraları terk etmek, iftarları ve sahurları niyetlerden ziyade diyetlerle ve beslenme şekilleriyle tefekkür etmek…
Ne yesem tok tutar.
Ne içsem susuzluk yaşamam.
Ne olsa da, iftara iftiharla iki büklüm olmadan girsem.. diyerek zihin fırtınaları yapmanın anlamı nedir?
Oruç = yemek denklemini kuran eklemsiz bir zihniyeti taşımak nedendir…? Sadece aç kalma ibadeti olarak algılayan insanlar oluşturmakta neyin nesi bu anlayış?
Suallerinden sonra, şimdi de söz kurşunlarını sıkalım…
İsteyen midesine alsın, bu sözleri isteyen zihnine…
Akla söz almak oruç bozmaz, büyük ağabeyler..
Birinci söz, Muhterem, Ulvi, koltuğu deri büyüklerimize ve Büyükşehir’e…
Sabahtan akşama kadar, orucun bedeni eylemlerinden çok medeni eylemlerini gerçekleştiren, insanların iftardan sonra Kültür PARK’tan geçerken gördükleri Kültürsüz manzara ve aşk bahçesine dönüşmüş ağaç altlarındaki, cilveleşme namazları kılan sevgililerin, dudak secdelerine karşı birkaç zabıta konuşlandırması mümkün mü acaba..?
Sonra şarkı mı ilahimi belli olmayan dinletilerin, arasında alkış ve tempoyla zikir kıvırmaları yapan kızların durumu, sizin midenizi bulandırmıyor mu..?
Teravih’e giden Hacıveyiszade Camii cemaatinin uyduğu imamın kıratının arasına, tiridine banıp, bedava da sanmadığımız konser veren yeşil popçu kardeşlerin, saygısızlığının önüne geçilme olasılığı var mı?
İkinci söz; Cübbelerinin cebine, zaman dolduran Diyanet değil THY mensubu imamlara…
Sevgili imam efendiler..!
Hızlandırılmış, eğitim ve öğretime alıştık… Lakin..
Yaptığınız bir hızlandırılmış namaz uygulaması değildir…!
İhtiyar ağabeylerimizin, zorlandığını ve onlara da itibar edilmesi gerektiğini asla ve asla unutmayalım..
Üçüncü söz; Midelerindeki boşluğun didelerindeki tebessümü alıp götürdüğünü gördüğüm bütün insanlara…
Açlıktan dolayı, kavgaya meyilleşecekseniz…!
Ruhunuzu ehilleştirmekten vazgeçip, kronometre misali zamanı kontrol edicekseniz…!
İftar sofralarında, görmemişliğin abartısıyla, kuş sütüne kadar donatacaksanız..! 
Teravihler’de midenizdeki yükü, hafifletme peşindeyseniz…
İncinmiş inançlarımızı, incileştirmekten uzağa düşüp, kalın bir yağ kitlesine bürünecekseniz…
Suyun serini, pilavın etlisini, çayın demlisini düşleyerek, birde nikotin zafiyeti geçirerek akşamlıyorsanız…
Ayağım kanadı, orucum bozulur mu?
Abdest alırken ağzıma su alsam orucum bozulur mu?
Makyaj yapsam, orucum bozulur mu?
Diyerek fellik fellik oruç tamircisi, arıyorsanız…?
Orucu bozan hallerin, peşinde koşturmaktan..! Orucun sizi tutmasına fırsat bırakmıyorsanız..
Büyük bir gaflet içindesiniz, midelerinize eziyet etmektesiniz..!
Son söz;
“Arif’in zarifliği, mide deki talimlerde değil..! “Oruç sadece sahur ile iftar arasında değil…! Hayatla ölüm arasında, dünyaya aç kalıp, ahrette iftara yeltenmektir…”
Ve Oruç, mumdan bir gemiyle, ateş denizinden geçebilmektir..!
Ve Oruç, zihinlerinizi doyuran görsellikten, gösterişten, ekabirlikten, enaniyetten insaniyete dönüşebilmektir…!
Ve Oruç, mideyi yenmek değil, mideyle yenilenmektir…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ebubekir Mücevher Arşivi